'Başlangıçta hiç para kazanmamayı göze alın'

Uzun yıllar yurtdışı satış ve pazarlama konularında çalışan Müge Çevik, aynı hafta içinde 8. kez uçağa bindiği bir anda kurumsal hayatın kendisini artık doyurmadığına karar vermiş ve yeni bir kariyer yolu çizmiş. Çevik ile kişisel gelişimden girişimciliğe uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bugünkü konuğumuz Şapka Koçluk Eğitim Danışmanlık şirketinin kurucusu Müge Çevik. Uluslararası İlişkiler okumuş, üzerine bir de İşletme yüksek lisansı yapmış. Yurtdışı satış ve pazarlama alanında kurumsal hayatta istediği yere geldikten sonra, bir girişim yaparak kendi şirketini kurmuş. Satış ve pazarlamayla kişisel gelişimi bir araya getirerek 2011’den beri pek çok alanda eğitimler veriyor, kişisel koçluk yapıyor. 2015 ve 2016 yıllarında art arda çıkardığı kitaplarıyla kişisel gelişim meraklılarıyla buluşuyor. Çevik’le kendi hayatından, anılarından, markasını nasıl kurduğundan, girişimci ruhundan, başarısından bahsettiğimiz samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Paylaşmasak olmazdı…

- Okuyucuların tanıması için tam olarak bugüne kadar ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?

Ben diplomat olma hayaliyle Ankara’da Uluslararası İlişkiler okudum. Öğrenciyken Bakanlık’ta ve Birleşmiş Milletler’de stajlar yaptım. Bana göre olmadığını anladım. Ticaretle uğraşan bir ailenin kızı olarak özel sektör kaçınılmaz olunca Bilkent Üniversitesi’nde MBA yaptım, Uluslararası Pazarlama’ya odaklanarak. Yurtdışı pazarlar vs. derken kendimi uzun yıllar yurtdışı satış ve pazarlama yöneticisi olarak buldum. O girdaba kapılınca her beyaz yaka gibi ben de kariyer basamakları peşinde koştum. 2011’de profesyonel yaşamdan alınabilecek unvan, para, takdir ve başarı duygularının pek çoğunu almış biri olarak “Daha fazlası için bu bedeli ödemek istemiyorum,” deyip ayrıldım ve kendi şirketimi kurdum. O gün bugündür yaptıklarım, kurumsal dünyaya göre daha eğlenceli. Koçluk ve psikoloji eğitimi aldım ve koçluk yapıyorum. En iyi bildiğim şey olan satış eğitimleri veriyorum. İşletmeci kimliğimle işletmecilere, girişimcilere özel programlar açıyorum. Şapka’nın mottosu olan “İnsana dair her şey için tek ‘Şapka’ yeter” derken, profesyonel yetkinlikler ile kişisel gelişimi birleştiriyoruz. Ben de öyle yapıyorum. İki kitap yazdım. “Mutluluk Kulübü” 2015’in en çok satanlarından oldu ve çok şükür ki hem koçluk hem de satış kariyerimi kurtardı. 2016’da çıkan “İlişkisi Var”da da bütünselliğin köklerini yazdım. Şapka olarak şu an alanında uzman eğitmenlerimizle Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden bazılarına eğitim ve danışmanlık hizmeti sunuyoruz.

'Kişisel gelişim merakım çocukluğuma dayanıyor'

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?

Bence hepsi bir arada. Diplomat olmayı istemiştim, ama tanıyanlar bilir, dilim sivridir biraz. Satışı hep çok sevdim. Sahada olmak hâlâ en sevdiğim şey. Bu biraz aileden gelen ticaret geni galiba. Kişisel gelişim merakım ise “Mutluluk Kulübü”nde yazdığım gibi, çocukken bile sorduğum “Madem öleceğiz, neden hayat var?” sorusundan geliyor. Ölümü anlayıp yaşamı anlamlandırmam uzun yıllar aldı. Bunun için de psikoloji dışında felsefe, kadim öğretiler, tasavvuf vs. pek çok kapıyı çalmam gerekti.

- Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?

İzmirliyim. Babam, üniversite sınavlarında "En uzak Ege Üniversitesi’ne gidebilirsin" dedi. Ama dinleyen kim... Her türlü gideceğimi biliyordu, sonradan çok destekledi. Çok da iyi bir öğrenciydim. Ankara’dan İstanbul’a taşınmamı da istemediler hiç. İzmir’e dönmemi istiyorlardı. Bense aklıma koymuştum. “Pazartesi İstanbul’da işe başlıyorum,” dedim, sonradan yine desteklediler. Geriye dönüp bakınca ve İzmir’den çıkınca fark ettiğim şu ki kadının güçlü ve değerli olduğu, hep desteklendiği bir ailem var.

- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz? Bugün istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?

Dürüst olmak gerekirse, bu işi yapmaya karar vermedim. Aynı hafta 8. kez uçağa bindiğimde kurumsal hayatın artık beni doyurmadığını fark ettim. Aralık sonu kurumsal hayattan ayrıldım, martta Şapka’yı kurdum. Kurumsal kıyafeti öyle bir giymişim ki her şey kendi kendine oldu. Birden kendimi üniversitelerde sosyal sorumluk projeleri ile seminerler yaparken buldum. Gazetelerin İnsan Kaynakları ekleri ilgi gösterdi. Ve 5 yılda geldiğimiz yerden fazlasıyla memnunum. 5 bin saate yaklaşan koçluk deneyimim oldu, Şapka olarak çok uluslu ve büyük holdingler dahil 200’e yakın kurum ile çalıştık. Şapka’yı kişisel gelişim konusuna meraklı hemen herkesin duyduğunu düşünüyorum. İstediğim değil, istemeyi bile bilmediğim yerdeyim sanırım.

Sosyal medya, kendi yayınını yaratma fırsatı veriyor

- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?

Ben sosyal medyanın hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyorum. Kirlenmiş, abartılmış ve şişirilmiş de olsa çok çok etkili, tabii eğer düzgün kullanılırsa. Düzgünden kastım da samimiyet. Gazete, dergi ve televizyonun etkisinin minimum olduğu günlerde, sosyal medya herkese kendi kanalını ve yayını yaratma fırsatı veriyor. Bilgi kirliliğine de sebep oluyor tabii, ama dediğim gibi ayrıştırmak tüketiciye kalmış. Beni sosyal medyadan duyup gelen, Şapka’yı ve projelerimizi duyup arayan çok oluyor. Biz çok etkili kullanıyoruz, diyebilirim.

Mutlaka ilim ve duygu da gerekiyor

- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?

5 yıl önce Şapka’yı ilk kurduğum zaman satış, müzakere, proje yönetimi, Reiki, ateşte yürümek ya da kişisel liderlik gibi eğitimleri tek çatı altında toplamak istediğimde insan kaynakları yöneticileri deli olduğumu düşünüyordu. Şimdi ise herkes “Değişik ne var, nefes var mı, felsefe sohbetleri varmış, mutluluk anlatıyormuşsunuz, modern stres yönetimi varmış” diye geliyor. İnsanın her boyutunu kapsamayı yeni öğreniyor iş dünyası. Mecburlar, çünkü jenerasyonlar değişiyor, her gün bilgi üstüne bilgi geliyor. Var oluşu sadece akıl ve bilimle anlamaya çalışma dönemi bitti. Mutlaka ilim ve duygu da gerekiyor.

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak isterdiniz?

Sanırım an itibari ile #mutlulukbenimisim. Ben bu işte öğrenci olmayı çok sevdim. Başka bir meslekte gözüm yok.

Her işte, her zaman ekmek var

- Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?

Her işte, her zaman ekmek var bence. Ama kuralları var. Bu iş, para için ya da "sadece para için" yapılacaksa asla tavsiye etmiyorum. Çünkü odağa bunu koymak demek, işe yeterince konsantre olamamak demek. Başlangıçta hiç para kazanmamayı göze alan girebilir ancak.

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran...

Her hatırladığımda güldüğüm, İstanbul’a ilk taşındığımda yaşadığım bir karpuz hikâyem var. Biz İzmirliler ayaküstü her türlü muhabbeti çok severiz, esnafl a, konu komşuyla… Mahalle kültürümüz çok iyidir. Bir arkadaşıma yemeğe giderken mahalledeki karpuzcudan karpuz aldım. Karpuz kötü çıktı, ne tadı var ne rengi. İki gün sonra karpuz kamyonunun önünden geçerken adama yanaştım ve bayağı fırça attım. Adamcağız ben sözümü bitirince “Abla, anladım, üzüldüm, ama ben karpuzcu değilim. Görürsem iletirim,” dedi. O an güleyim mi, özür mü dileyeyim bilemedim. Hâlâ hatırlayınca güldüğüm bir andır.

En çok kıskandıklarım iyi şarkı sözü yazanlar

- Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?

İşini aşkla yapan herkes benim için örnek. Özellikle koçlukta ve spiritüel konularda söylediğini yapabilen ve içselleştirmiş olanlara sonsuz saygım var. Benim de böyle hocalarım var ve her yerde zikrederim isimlerini. Bunlar dışında, her türlü kısıtlayıcı inanç ve değerden özgürleşmiş isimlerdir benim ilham aldıklarım. Ama en çok kıskandıklarım iyi şarkı sözü yazanlar. Büyüyünce belki ben de bir şarkı sözü yazarım.

Deneyim kalite için şart!

- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?

Yüzdelemek zor. Ama hangisi daha önemli diyecek olursanız; eğitim ve deneyim işin kalitesi için, ilişkiler de yapılan işin doğru duyurulması için şart. Özellikle son günlerde iyice ayyuka çıkan koçluk konusunda eğitim ve donanım, düzenlemeler gerekli. Girişimci olma kısmına gelince, girişimci ve işletmecinin taşıması gereken özellikler bambaşka. Bizim ülkemizde her ikisi de zor. Her ikisi de çok dikkat gerektiriyor. Özellikle işletmecilik için kişisel özelliklerin de uygun olması gerekiyor. Stres ile baş edebilmeli, aynı anda pek çok şeyi düşünebilmeli, yetkinlik olduğu kadar delege edebilmeli…