Bir umutsuzun Son Durağı

Zerrin Tekindor, Onur Saylak, Şebnem Bozoklu ve İbrahim Selim’i buluşturan “Arzu Tramvayı”, 24 Ocak'ta UNIQ Hall’de izlenebiliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Arzu adlı bir tramvaya binilip mezarlık durağında aktarma yapılarak gelinebilen bir yer: Blanche DuBois’un son sığınağı... Ama ne sığınak, güvenden ve şefkatten başka her şey var... Tahmin ettiğiniz gibi, Tennessee Williams’ın ünlü oyunu “Arzu Tramvayı” nın yeni yorumundan bahsediyorum.

En son söyleneceği, başta söyleyeceğim: id İletişim ve BKM ortak prodüksiyonu olarak perde açan “Arzu Tramvayı” işte bu “her şey”in içini dolduran, iyi oyuncuların yüksek performanslarıyla sezonun dikkat çeken işlerinden birine dönüşen bir yorum... Dönüşümlü olarak sahnelendiği Zorlu PSM ve UNIQ Hall’ün salonlarını dolduran seyirci de benimle aynı fikirde olacak ki hüzünlü bir alkış kopuyor oyunun ve Blanche’ın “finali”nde... Marlon Brando ve Vivian Leigh’li film versiyonu klasikler arasına giren “Arzu Tramvayı”, prömiyerini 1940’larda yapmış bir yapıt olmasına rağmen; insan doğasını o kadar net bir şekilde ifade etmeyi başarmış bir metin ki bugünün dünyasına da, yarına da söyleyecekleri eskimiyor, bütün klasikler gibi. Yönetmen Hira Tekindor bu “zamansızlığını” korumuş oyunun, evet, dekor ve kostümler bize bir tarih veriyor; ama duyguların “bugün”de geçmediğini yine de kimse iddia edemez... Haluk Bilginer’in çevirdiği “Arzu Tramvayı”nın konusunu özetlemek için birkaç cümle de yetebilir, bir cilt de yetmeyebilir. Ama olay örgüsünden bahsetmek gerekirse; ekonomik ve psikolojik olarak zor durumda olan orta yaşın eşiğindeki Blanche’ın uzun zamandır görmediği hamile kızkardeşi Stella ve onun “düz adam” kocası Stanley’nin yanına “sığınması” ve sonrası diyebiliriz. Sonrası ne mi? Anlaşılmamak, uyumsuzluk, umutsuzluk, son bir şans arayışı, şiddet, duyarsızlık, çıkarcılık... Daha pek çok şey.

Zerrin Tekindor, yani “Blanche”; özenilmiş kostümüyle sahneye; bu bakımsız mahalleye girdiği andaki bakışıyla oraya ait olmadığını fısıldıyor seyirciye ve oyun boyunca düşmeden, hatta zaman zaman karakterinin çaresizliğini iyice ortaya koyan abartılı hareketlerle, aynı kelimeyi tekrar tekrar söyleyip oyununu "yükselterek" bu duyguyu sürekli imliyor. Bir süredir sahnelerden uzak olan Onur Saylak da, Brando’nun performansıyla özdeşleşmiş duyarsız, kaba, şiddet eğilimli, Blanche’ın nitelemesiyle “Taş Devri'nden kalma” Stanley’de kendi yorumunu yaratarak Tekindor'dan aşağı kalmıyor doğrusu... Blanche’ın son ihtimâli “Mitch”te ise İbrahim Selim beden dili ve mimikleriyle gölgede kalmaya mahkum bir tipi, gölgelerden kurtararak oynuyor. Ve “Stella” Şebnem Bozoklu... Ablası ile kocası, gitmek ile kalmak, sevgi ile nefret arasında bir kadın. Arada kalmak hücrelerine sinmiş bir “Stella” yaratıyor o da. Hepsine alkış...

Loş ışıklar, şık ama eski kostümler...

“Arzu Tramvayı”nın atmosfer yaratımında dekor ve kostümleri hazırlayan Şirin Dağtekin Yenen’in payı büyük. Duvar kağıtlarıyla Stanley ve Stella’nın, ucuz kağıt abajurlarla Blanche’ın dünyasını sezdiriyor seyircilere Yenen. Kostümlerde de aynı çabayı görmek mümkün. Özellikle de bir aktris kadar giysilere düşkün olan Blanche’ınkilerde... Yakup Çartık’ın ışıklarıysa yine Blanche için çok önemli. Yaşlandığını ne kendi görmek ne de başkalarına göstermek isteyen Blanche için hazırlanan ışık, oyunun ana yörüngelerinden biri neredeyse... Tolga Çebi’nin müziklerini ise hoş ama bu kadar uzun bir oyun için az buldum... “Arzu Tramvayı”nın diğer oyuncuları; Erdem Kaynarca, Onur Gürçay, Asena Girişken, Melih Düzenli, Özer Keçeci ve Beste Güven de atmosferi doğru yaşatabiliyorlar.

Bu konularda ilginizi çekebilir