Bu evde herkes şüpheli

"Polisiyenin Kraliçesi"nin romanından uyarlanan "Çarpık Evdeki Cesetler" haftanın yeni filmlerinden... Yapıt, seyirciyi eksantrik tiplerle dolu bir aileyle tanıştırıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Polisiye sevenlerden misiniz? Satırları bir katili kovalarcasına hızlı hızlı okumak, sayfaları âdeta elinizden kaçacakmış gibi hırsla çevirmek hobileriniz arasında mı? Ya polisiye filmlerle aranız nasıl? Karanlık sinema salonlarında göz kırpmaktan bile imtina edilerek geçirilen saatlere sizin de -benim gibi- zaafınız olabilir mi?

Eğer polisiye sevenlerdenseniz, ister klasik ister modern kurgudan hoşlanın, onun en az birkaç kitabını okumuşsunuzdur. Çünkü Agatha Christie, ilerleyen yıllarda polisiyeden beklentiniz farklılaşsa bile bu türe ilgi duyulduğunda ilk tanışılan isimlerden biri olmayı yıllar boyunca başarmıştır, tıpkı Doyle, Simenon, Poe ve diğerleri gibi... Tabii aynı durum polisiye filmler için de geçerli... Çünkü, “Polisiyenin Kraliçesi”nin üretken yaşamı boyunca kaleme aldığı onlarca roman, sinemayı da bol bol beslemiş, hatta en sevilen yapıtları birkaç defa beyazperdeye gelmiştir.

Ülkemizde de her yaştan geniş bir hayran kitlesi bulunan yazar, yarattığı öykülerden biriyle daha bugünden itibaren sinemalara konuk. Agatha Christie’nin “Çarpık Evdeki Cesetler” (Crooked House) romanı, Gilles Paquet- Brenner imzası taşıyan bir uyarlamayla vizyona giriyor.

İngiltere yapımı olan “Çarpık Evdeki Cesetler” filminin öyküsünü kısaca özetlemek gerekirse...

1950’lerin İngiltere’sindeyiz... Dönemin en zengin isimlerinden biri olan gizemli Aristide Leonides şüpheli bir şekilde ölünce, torunu Sophia, özel bir dedektif olan eski sevgilisi Charles Hayward’ı olayı soruşturması için tutuyor... Hem Sophia’ya hâlâ bir şeyler hissettiği hem de kariyeri böyle iddialı bir davayı reddetmeye uygun olmadığı için işi alan Charles, malikaneye geliyor ve eksantrik tiplerle dolu Leonides ailesinin üyeleriyle tanışıyor. Her şey genç dedektifin aklını kurcalamak için hazırlanmış bir “dekor” gibi... Filmin en başarılı yönü de bu tekinsiz atmosferi seyirciye geçirebilmesi zaten... Zaman zaman fazla uzun gelen ve durağanlaşan hikâye anlatımı, karakterlerin “tuhaf”lığıyla ve her birinin kurbanı öldürme potansiyelini/ nedenlerini ortaya koymasındaki beceriklilikle ilgi çeker bir hâle geliyor. Tabii bunda Glenn Close, Terence Stamp, Gillian Anderson gibi oyuncuların katkısını vurgulamak lâzım... Özellikle de Glenn Close tabii ve minik rol arkadaşı Honor Kneafsey... Filmin en başarılı sahnesiyse coşkun bir şelale gibi akıp giden finali.

Sinema Agatha Christie'yi sever

“Çarpık Evdeki Cesetler”de dedektif Charles Hayward'ı oynayan Max Irons, alışılagelmiş Christie hafiyelerine kıyasla tutuk. Tabii biz muhteşem Hercule Poirot’yu ve şahane Miss Marple’ı izlemeye alışmışız, belki de ondandır... Beyazperdede Albert Finney’den Peter Ustinov’a pek çok ünlü isim tarafından canlandırılan Hercule Poirot’nun son yorumunu ise Kenneth Branagh’dan izledik “Doğu Ekspresi’nde Cinayet”te. Branagh rolü sevmiş olacak ki yeni “Nil’de Ölüm” için de onun adı geçiyor. Margaret Rutherford ve Angela Lansbury ile özdeşleşen Miss Marple’ın da yeni yorumlarını hevesle bekliyoruz.

Bu konularda ilginizi çekebilir