“Cam sanatı insanın tüm elektriğini alıyor”

Para ve sermaye piyasalarındaki kariyerini sonlandırıp cam tasarımcılığını meslek olarak seçen İris Cibre, “Senelerdir ‘Hay Allah, nasıl yapıyorlar da şu bal kıvamındaki camı üzüm şekline getiriyorlar’ derken kendim yapar oldum” diyor...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Bugünkü konuğum, para ve sermaye piyasalarının değerli bir üyesiyken, “Artık yeter” deyip tasarım dünyasına geçiş yapan değerli bir hanımefendi. İris Cibre eskiden bilgisayar ekranlarındaki cama bakarken, şimdi camdan tasarımlarına bakıyor. Daha işin başında... Bu köşede yer verdiğim diğer cam sanatçıları gibi, evrenin gerçek keyfini keşfetmiş durumda... Paylaşmasak olmazdı.

Okuyucuların tanıması için tam olarak bugüne kadar ne yaptığınızı anlatır mısınız?

Newport California Üniversitesi işletme bölümünden mezun olduktan sonra, sermaye piyasalarında, babamın bir arkadaşının aracı kurumunda staj yaptım, sonra İnfo Yatırım’da çalışmaya başladım satış temsilcisi ve dealer olarak. Orası gerçekten benim okulumdu, daha yeni kurulmuştu ve sağ olsun şirketin sahibi bana kendi kardeşi gibi davranıp her bildiğini öğretmeye çalıştı, bugünlere gelmemde katkısı büyüktür. Daha sonra ABN Amro Bank hazinesinde, Meksa ve tekrar İnfo Yatırım derken, hisse senedi tarafının bitmek üzere olduğunu bana hissettiren bir olay yaşadım. Bir anda kendimi İsrail’de Forex’i öğrenirken buldum. Ancak, zorluklar bitmedi. Uzun lafın kısası o gün bu piyasa benim için Türkiye’de bitti diyebiliriz. O sıralarda cam sanatı ile alâkâlı eğitimler alıyordum. Tasarımlarım çevrem tarafından seviliyordu. Dedim ki kendi kendime “İris artık ‘self employed’ olmanın zamanıdır, karma seni çağırıyor yine.” Muriniris by Iris o gün kuruldu.

Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu? 

Açıkçası seneler önce de hobi olarak değerli metallerle tasarımlar yapıp sergi açmışlığım vardı. Fakat kendimi hiç hisse senedi piyasasının dışında görmemiştim. El sanatlarını her zaman çok sevdim ve cam sanatını da profesyonel olduğum dönemlerde öğrenmeye başlamıştım. Biraz bu noktaya itildim denebilir. Kötü mü oldu? Kesinlikle hayır, çünkü şu an çok daha mutlu olduğumu söyleyebilirim, insanın tüm elektriğini alıyor, tek stresim beğeni kitlemi genişletmek oldu.

“Beni özgür ve savaşçı olarak yetiştirdiler”

Ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu?

Nasıl bir ailede büyüdünüz? Olmaz mı! Özellikle babam! Çok sesli bir ailede büyüdüm. Babam 7, annem 4 dil bilir, ben ise 1,75... Beni özgür ve savaşçı olarak yetiştirdiklerini rahatlıkla söyleyebilirim. Bana dünyayı açtılar, çok ülke gezdim, çok kültür tanıdım, dolayısıyla bugünlere geldim. Yaptığım işlerde başarılı oldum. Babam en büyük destekçim oldu hayatımda ve kararlarıma hep saygı duyuldu. Yeni iş hayatımda da yine en büyük destek ailemden tabii.

Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz?

İstediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz? Bu işi 2 sene önce yapmaya karar verdim ama aksiyona geçmem 6 ay öncesine dayanıyor. 4 aydır da ful randıman eğilmiş durumdayım. İstediğim yere geldim mi? Yakınında bile değilim, çok fazla yolum var, hedefl erim çok yüksek ama bazı duayenler bana destek olmaya çalışıyorlar ve bir sonuca ulaşmayacak bile olsa bu beni gururlandırıyor, birkaç sene sonra Muriniris by İris olarak tekrar röportaj yaptığımızda çok farklı ve dünya çapında konulardan konuşacağımıza inanıyorum meselâ…

Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?

Bu işler şu anda sosyal medyada fazlasıyla işliyor gibi görünse de kaliteli bir dönüş olduğuna inanmıyorum. Tüketim çılgınlığı tamamen sürate dönüşmüş durumda, emek, sanat, tasarım değer taşımıyor, hele bu olguları sosyal medyaya yansıtabilmek çok daha zorlu. Ben bir obje ya da bir takı tasarladığımda -ki çoğu ürünüm tek olarak tasarlanmıştır- sadece alevde camı şekillendirmem saatler sürüyor. Doğru parçalarla birleştirmek, beğenilebilir ve kullanılabilir bir eser haline getirmek bazen günler alabiliyor. Ben bunu iki resimle nasıl anlatırım insanlara sosyal medyada? “Altına iki satır yazayım, anlatayım ne çok emek var” desem Facebook “çok yazı yazdın az gösteririm reklamını” diyor. Bu yüzden sergi ve gösterimlere katılmaya başladım, oralarda tüm gün atölye çalışmalarımla ilgili video oynatıyorum, insanlar da şaşırıyor “Bu kadar iş mi var bu bileklikte, bu objede” diye. Alışmışlar markaların ya da Tahtakale ürünlerinin seri üretimine, inanamıyorlar bir boncuğun yapılmasının 20 dakika olduğuna... Yakın zamanda bir mekân edinmem gerek, sosyal medya sadece PR benim gözümde şu an aslında.

“Bu işte ekmek var, ama şu an fazlası yok...”

Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?

Eğitimin her meslekte olduğu gibi cam sanatında da payı yüzde 100, ilişkilerin payını çok ölçemedim daha fakat tanıtım ve satış konusunda yeri çok büyük, o net... Ama tecrübe, onun yeri bambaşka! İlk defa alevde Murano camı ile bir at yaptım, onun bir sanat eseri olduğunu düşünüyordum, bugün baktığımda o kadar eksik gedik ve hatta yampirik ki bayılıyorum onu seyretmeye. Gelişimimi görüyorum, çalışmamın, emeğimin karşılığı geçmişimde yaptığım atta gizli.

Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?

Ekmek var ama, pasta yok şu an. Önce atölye dersleri alınmalı, müsait bir mekâna ve hatta eve bir atölye kurulmalı... Küçük bir yer yetiyor. Profesyonel hayatınıza devam ederken iyice tecrübe kazanılmalı ve ufak tefek satışlarla sermaye yapmaya başlamalı. Sonrası emek, biraz şans, biraz tanıdık. Ama birkaç sene sonra size pasta ısmarlayacağım, ona eminim.

Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?

Camla alâkalı beni kızdıran hiçbir anım yok ama çok güldüğüm var, yine ilk objelerimden birini yapıyorum, bir geyik. Bayıldım o yamuk bacaklarına, övüne övüne eşime gösteriyorum, o da hayretle "İnanılmaz nasıl bu kadar hızlı geliştirdin" derken geyiğin boynuzları pat diye patlıyor (sanırım içinde hava kabarcığı kalmış) ve geyiği yerde buluyorum. Eşimle o kadar güldük ki demek ki o kadar da hızlı gelişilmiyormuş dedik. İlk dersimi büyük kızıma vermem de unutabileceğim bir anı değil, senelerce borsa ve satış eğitimi veren ben şimdi kızıma cam öğretiyorum, halbuki daha geçen sene kaç şeker değerinde bu şirket şeklinde borsa mantığını anlatmaya çalışıyordum.

Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir ?

Pino Signoretto, Alessandro Barbaro gerçekten büyük sanatçılar. Zaten Murano camı çalıştığımdan hayranı olduklarım da “Venetian” sanatçılar olmalıydı... Venedik’te bu işin ustaları çok, hayalimse birinin yanında bir saat bile olsa oturup izleyebilmek. Bakalım, o da her hayalim gibi olacaktır mutlaka.

Çocuklarınız sizin yaptığınız işi yapsın ister miydiniz?

Büyük kızım Vanessa pek sanatçı ruhlu değil, o sağlam bir matematik zekâsı, hayalleri de bu yönde tabii... Bu yüzden hayali doğrultusunda ne yaparsa beni mutlu eder. Ama küçük kızım Alis, o sanatçı ruhlu bir kız, onun yapmasını isterdim, kendisi de isterse. Sanat konusunda çok başarılı olurdu, eminim buna...

“Tecrübenin yeri bambaşka...”

Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti ?

İnsanlar, emeğe bakış açısı ve sanata ilgi o kadar değişti ki benim işim de değişmez mi... Eskiden emekçiler vardı, atölyeler minik mutlu yerlerdi bence. Biraz önce açıkladığım tüketim çılgınlığı cam sanatını da tüketiciye yönlenmek mecburiyetinde bıraktı ve sanat yerini üretime bıraktı birazcık. Ama iyi yönde değişimler de var. Benim büyüdüğüm çevrede birinin cam sanatçısı olması mantıklı değildi, o iş babadan oğula geçen alaylı ustalık işiydi. Şimdi birçok kurslar, eğitmenler, atölyeler var, keyfinizin istediği sanatı herhangi birine giderek öğrenme imkânınız var, çok daha fazla bilgi, yayın, video var, bu sayede istemediğiniz kadar bilgi önünüze dökülebiliyor. Ben de cam sanatı eğitimi veriyorum meselâ. İnsanlara bu sanatı yaymak, tanıtmak da ayrı bir keyif. Camın eridiğini ilk gördüğünde eli titreyen insanların cama şekil verebildiğini görmek gurur verici.

Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak isterdiniz?

Açıkçası borsacı olmak yerine seçmeyi istediğim tek meslek buydu ve onu yapıyorum şu an. Düşünüyorum da şanslıyım gerçekten. Senelerdir “Hay Allah, nasıl yapıyorlar da şu bal kıvamındaki camı bir üzüm şekline getiriyorlar” derken kendim yapar oldum...

Bu konularda ilginizi çekebilir