Dijitalleşme bir sanat olabilir mi?

Dijital dönüşüm belki teknolojinin geldiği yeni bir boyut, ancak bunlardan bir şeyler yaratma, yenilikler oluşturma sanatsal bir faaliyet olarak nitelendirilebiliyor...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VOLKAN AKI

Yapay zekâlar dönemine giriyoruz. Her şeyi öğrenen makineler ve bunlardan sonuçlar çıkaran “yapay zekâlar”... Verilerin işlenmesi bambaşka bir dünya yaratıyor âdeta. Aslında bu dönüşüm, bu işleme bir sanatsal yaratım sürecine de benzetiliyor. Pek çok yenilik yapılıyor, pek çok yaratım gerçekleştiriliyor.

Dijital dönüşüm belki teknolojinin geldiği yeni bir boyut, ancak bunlardan bir şeyler yaratma, yenilikler oluşturma ise sanatsal bir faaliyet olarak nitelendirilebiliyor. En azından tüm bu yaratma sürecinde sanatın, sanatçı gibi düşünmenin, yaratıcı olmanın önemi büyük gibi görünüyor. Bunu tek başına ben söylemiyorum... Örneğin dünya örneklerini çok iyi takip eden şirketlerden Intel’in Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın bunu şöyle anlatıyor: “Dijital dünyada her şey 1 ve 0’lardan oluşuyor. Ve dijitalleşiyor... Bizim burada olmamız 1, asansörün bozulması 0... Arkamızda bıraktığımız bütün izler 1 ve 0’lardan oluşuyor. Dolayısıyla bu sayısal 1 ve 0’ları yorumlayacak insan, iş yapan insan olacak, yorum yapacak insanın da sanatı bilmesi gerekiyor... Çünkü sanat yorumlardan oluşuyor. Sanat dijital ekonomide çok önemli... Bunu yaratanlar da âdeta sanatçı gibi her şeyi işliyor. Yeni yapay zekâlar dijital dünyada sanat olarak adlandırılıyor. Dolayısıyla bu bir dijital sanat olarak nitelendiriliyor. Yarının çocukları da bizden farklı olarak 1 ve 0’ları yorumlayacak. 0, 1 ve 0’lar önlerinde olduğunda bunu sanata ve yaratıcılığa dökecekler. 0 ya da 1 ve 0’lardan bir şeyler yaratmaları lâzım. Bu bir pazarlama kampanyası olabilir. Bu bir proje olabilir, bu bir ürün tasarımı olabilir. Bu herhangi bir şey olabilir ama, bu yaratıcılık sanatın içinde gizli... O yüzden bugünün iş dünyası, bugünün öğrencileri sanata çok daha yüksek düzeyde ihtiyaç duyuyorlar. Ama bunun belki de farkında değiller...”

Koç'un "Bilim Madalyası"

Size bir örnek daha vermek istiyorum... Yapay zekâdan, sanattan bahsettim. Şimdi gelinen noktada, geçtiğimiz günlerde Koç Üniversitesi “Rahmi M. Koç Bilim Madalyası” programını başlattı. Bu yıl ilk kez verilen ödül, “Fen, Mühendislik ve Tıp” alanında dünya çapında ses getiren çalışmaları ile Prof. Dr. Aydoğan Özcan’ın oldu... Prof. Özcan’ın başardığı en büyük gelişmelerden biri, merceksiz mikroskoplarla hücrelerin gölgelerini fotoğrafl amak. Üstelik bunu cep telefonlarına entegre küçük apartlar ile yapmak... Hayali ise havayla ya da suyun içinde mikroorganizmalarla hareket edebilen, o boyutta merceksiz mikroskoplar geliştirmek. En son olarak “meraktan” spermlerin hareketlerini dünyada ilk defa olarak izleyerek, onların hepsinin holizon gibi, kendi etrafında dönmek gibi farklı şekildeki hareketlerini tespit etmek... Prof. Özcan, “Bu hareketleri bıkmadan izleyebiliyorum” diyor. Bize renkli üçboyutlu filmlerle bu hareketleri izletiyor. Geldiğim nokta şu, sanatsal duruşun, buradaki yaratıcı bakış açısının acaba örneğin bir modern sanat tasarımcısından farkı var mı? Geldiğimiz çağda bilimin de sanatsal tasarım sürecine dönüştüğünü söylesek çok mu ileri gideriz… Ne dersiniz?