Düdüklüde pişen kıymalı bamya tat verir mi?

Memet Baydur imzalı oyun, bu sezon İstanbul Devlet Tiyatrosu repertuarında Serap Eyüboğlu rejisiyle perde açıyor. “Düdüklüde Kıymalı Bamya”; 22-24 Aralık’ta Küçükçekmece CKSM’de, 26-30 Aralık’ta ise Küçük Sahne’de yorumlanıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Şöyle bir durup düşünelim: Hayatın hakkını ne kadar veriyoruz? Örneğin, 24 saatin... Bir günün ne kadarını üretmeye, sevmeye, öğrenmeye, anlamaya, hayatı güzelleştirmeye ayırıyoruz meselâ? “Günlük hercümerçten vakit mi kalıyor,” dediğinizi duyar gibiyim... Aslında, kalıyor... Ama galiba, o kalan vakti sosyal medyada başkalarının hayatlarını seyrederek, TV başında sonu gelmez dizilere dalarak ya da “kafa boşaltmak için” yaptığımız öylesine sohbetlerle geçirmeyi tercih ediyoruz genelde. Hâl böyle olunca da, Gülten Akın’ın “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” dizesi, gün günden daha fazla karşılık buluyor hayatlarımızda... Fazilet, Aynur, İnci ve Hamiyet hanımların yaşamları da bizimkilerden çok farklı değil. En büyük fark, harcayabilecek daha fazla vakitleri olması... Neyse, daha fazla laf kalabalığı yapmadan, konuya gireyim iyisi mi... “Bu hanımlar da kim?” sorusunun yanıtını vereyim önce. Onlar, tiyatromuzun üretken kalemlerinden Memet Baydur’un “Düdüklüde Kıymalı Bamya” oyununun kişileri.

Bir pencereden bakar gibi...

Orta sınıf ev hanımı hepsi, bir eve pencereden bakarmış gibi tanıdıklar... Günleri dedikodu yaparak, fal bakarak ya da televizyonda Brezilya dizilerini takip ederek geçiyor... Bu arada, Gülten Akın’ın ince şeylerine vakit kalmadığı için hayatlarında, kısık ateşte aheste aheste pişmesi gereken bamyayı bile düdüklüye atıveriyorlar! “Aman canım, hepsi aynı mideye gitmiyor mu!” hesabı... Fakat, Fazilet Hanım’ın nereye ait olduğunu henüz bulamayan kızı Nilgün’ün arkadaşı Uğur’un vasıtasıyla hayatlarına birkaç saatliğine giren Fahrettin Bey, onları şöyle bir silkeleyecek. Peki kendine getirebilecek mi dersiniz? Ya ona ne olacak?

Biraz mizah, biraz hüzün...

İstanbul Devlet Tiyatroları’nın prömiyerini 28 Kasım’da yaptığı “Düdüklüde Kıymalı Bamya”, 80’lerin sonu, 90’ların başı ruhunu sahneye taşıyan bir yapıt.Yönetmen Serap Eyüboğlu, oyunu güncelleştirmemiş ki bence zaten gerek de yok. Ha tüplü televizyon ha panel televizyon... Sertel Çetiner’in dekoru, Serpil Tezcan’ın kostümleri ve Yüksel Aymaz’ın ışıkları da doğal olarak aynı havayı destekliyor. İlk yarısında daha çok hicivli komedi, ikinci yarısında ise hüzün esen oyun, salondan çıktıktan sonra da seyircide sürmeye aday yapıtlardan...

Ekibin kimyası tutmuş

Oyunda kimyası tutmuş bir ekip sahnede. Sevinç Niş, Ayla Baki Yücesoy, İpek Gülbir ve Ece Koroğlu, umutsuz olduklarının bile farkında olmayan ev kadınlarını alabildiğine doğal oynuyorlar. Tabii yine oyunun geçtiği dönemin klişeleriyle. Müzikleri de yapan Türkü Deyiş Çınar, evin kızı “Nilgün”ü, Rami Çakır da en az onun kadar ne yapacağını bilemez haldeki “Uğur”u oynuyor. Evin hizmetçisi “Cemile” rolünde Demet Ergün, yazar Memet Baydur’un ona biçtiği sempatiyi sonuna kadar yaratmayı bilmiş. Aynı şey, bence rolü için genç olan “Fahrettin”i oynayan Emin Maltepe için de söylenebilir.