Engeller insanların kafasındaymış!

Tıbbi, mesleki ve sosyal anlamda sorunlar yaşayan ve bu sorunlara çözüm bulamayan insanlara rehber olmak amacıyla 1998’de kurulan Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Başkanı Ramazan Baş ile projelerini konuştuk...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Başlığa çıktığım değerlendirme bana ait. Ramazan Baş’ı dinledikten sonra tam olarak böyle düşündüm. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği, uzun zamandır çalışmalarını yakından takip ettiğim ve gerçekten gerek toplumu bilinçlendirmek, gerekse omurilik felçli bireylerin sorunlarına çözüm sağlamak, onlara yol olmak-ışık olmak anlamında çok büyük bir misyonda olan bir dernek. Derneğin Başkanı Ramazan Baş da bir omurilik felçli. Her şey 19 yaşında iskeleden derin sandığı suya balıklama atlaması ile başlamış... Paylaşmasak olmazdı...

- Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ni kurma fikri nasıl doğdu?

Omurilik felçlisi olduktan sonra birçok konuda sorunlar yaşamaya başladım. Sanki bana ait olmayan bir dünyanın içinde yaşamaya başlamıştım. Bu konuda hizmet veren sivil toplum kuruluşlarına ulaşmaya çalıştım, ancak omurilik felçlisine hizmet veren tek bir sivil toplum kuruluşu bile yoktu. Yaşadığım her sorun çözümsüz, çözüme ulaşılamayacak sorun gibi geliyordu. Benim gibi omurilik felçlisi olan engellilerle, doktor ve hemşire gibi sağlıkçılarla birkaç kişi bir araya geldik ve derneği kurma fikri ortaya çıktı.

- Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği olarak yaptığınız çalışmalardan ve hedeflerinizden bahsetmenizi rica edelim.

Amacımız bizim gibi tıbbi, mesleki ve sosyal anlamda sorunlar yaşayan ve bu sorunlarına çözüm bulamayan insanlar için rehber olmak... Öncelikle toplumdaki diğer insanların çeşitli kazalar nedeniyle omurilik felçlisi olmaması için mücadele etmeye ve eğitimler vermeye başladık. Daha sonra derneğimizi kurduk ve engellilerin, omurilik felçlilerinin yaşam kalitesini yükseltebilmek amacıyla çalışmalara başladık. Derneği kurduğumuz 1998 yılında birçok hedefimiz vardı. Öncelikle tiyatro, halk oyunu ve sportif faaliyetlerle yaşadığımız olayları sahneye aktararak toplumsal bilinç oluşturmaya başladık. O yıllarda toplum engelliyi tanımadığı gibi omurilik felçlisini neredeyse hiç tanımıyordu. Sadece mağdur, acınacak insanlar olarak toplumsal bir yargı vardı. Biz bu yargıyı değiştirebilmek için, öncelikle meslek edinebilmesi ve bir omurilik felçlisinin; bir engellinin nitelikli işlerde istihdam edilebilmesi, sanatçı olabilmesi için birçok projeyi gerçekleştirmeye başladık. Yine ekonomik- sosyal yoksulluk içinde, bakacak kimsesi ve kalacak yeri olmayan omurilik felçlileri için bakım merkezimizi hayırsever bir iş adamının desteğiyle açtık. İlk günden bu yana birçok projemizi hayata geçirdik. Şu anda yeni projelerimiz var ve onların hayata geçirilebilmesi, sürdürülebilmesi için hizmet vermeye çalışıyoruz.

"Her yerde engeller var, ama tek tek kaldırıyoruz"

- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?

Sosyal medya ve görsel-işitsel-dijital tüm medya kuruluşları bizim için çok önemli. Neredeyse 20 yıldır medyadan çok önemli destek aldık. Yalnızca 2016 yılında 2 bin 200 kez medyada haberlerimiz yer aldı. Sosyal medya son yıllarda herkesin hayatında vazgeçilmez bir haberleşme aracı oldu. Biz de, sosyal medyada yaptığımız etkinlikleri ve çalışmalarımızı toplumsal bilinç oluşturmak ve farkındalık yaratmak amacıyla paylaşmaya özen gösteriyoruz.

- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?

1998 yılında çıktığımız yolculuktan bu yana çok fazla şey değişti. Örneğin 5 bin engelli istihdam edilmişken kamuda bugün yüz binlerle konuşuluyor. Toplu taşıma araçları engelliler tarafından kullanılmıyordu. Şimdi neredeyse otobüsler, metrobüsler, metrolar engelliler için vazgeçilmez toplu taşıma araçları, hayatın her yerine katılabilme aracı oldular. Mimari engeller de vardı. Buna dair kanunların çıkarılmasına ve uygulanmasına yönelik yaptığımız çalışmalarla birçok alan standartlara uygun hâle geldi. Ancak şu anda bütün sorunlar halledilmiş diyemeyeceğim ne yazık ki. Sorunların daha iyi halledilebilmesi için hem hukuksal anlamda hem de eğitim anlamında çalışmalar yapmaya devam ediyoruz.

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan?

Anlatayım... Tiyatro grubumuzu kurduğumuzda ilk 1999 yılında sahneye çıktık. Yaşadığımız gerçek olayları aktarıyorduk. Engelliler toplumda neredeyse hiç bilinmiyordu. Yedi skeçten oluşan “Ayak İzi” isimli tiyatro oyunumuzu İstanbul’da birçok sahnede neredeyse kapalı gişe olarak sahneledik. İlk turnemizi ise Bursa’nın bir ilçe belediyesinde davet alarak gerçekleştirdik. Bursa’da sahneye çıkmadan önce arkadaşlarımızdan biri salonun tıklım tıklım olduğunu görüp biraz heyecanlandı. “Ben bir dörtlük yazdım, onu okuyabilir miyim?” dedi. “Tabii,” dedim bende. Gösteriden önce çıktı: “Bize engelli diyorlar kimi engelledik? Özürlü diyorlar kime özrümüz var? Sakat diyorlar varsın desinler. Biz de bizi anlayan sizin gibi mutlu insanlarla birlikteyiz” gibi bir şeyler söyledi. Oyun bittiğinde salonda inanılmaz bir coşku vardı. Herkes dakikalarca ayakta alkışladı. Belediye Başkanı en önde oturuyordu ve o da çok etkilenmişti. Kendisini konuşma yapmak üzere sahneye davet ettim. Başkan büyük bir coşkuyla “Biz onlara engelli demiyoruz, özürlü hiç demiyoruz, sakat hiç demiyoruz” dedi ve sustu. Dakikalar sanki saatler gibi geçmişti, salondan çıt çıkmıyordu, herkes başkanın sözlerini nasıl bitireceğini merak ediyordu. Başkan terlemeye başladı, sıkıldığı anlaşılıyordu. Söze nasıl başlayacağını bilemiyordu, bana doğru eğildi, kulağıma yukarıdan sarkan mikrofonları fark etmemişti. “Biz size ne diyorduk yahu?” deyince salondan büyük bir kahkaha koptu. Bize ne denileceği bile bilinmiyordu. Belediye başkanı çok iyi niyetli biriydi. Bizi çok iyi ağırladı, çok duyarlı bir insandı. O günlerden bugünlere geldiğimizde engelli sorunları artık toplumda daha iyi anlaşılabiliyor, diyebilirim.

- Yaptığınız projelerde örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?

Projelerimizde çok değerli insanlar bizlere yol gösterdi. Örneğin derneğimizin kurucu başkanı Prof. Dr. Şafak Karamehmetoğlu. Kendisi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı. Derneğimizi kurmadan önce yardımcı doçentti. Tanıştığımızda, İngiltere’de 6 ay boyundan aşağı omurilik felçlisi ile yaşamış ve İstanbul Üniversitesi’nde bu konularda çok önemli çalışmalar yapmıştı. Bize bilimsel çalışmanın önemini anlattı. Yine bugün rahmetle andığım Yüksek Mimar Şükrü Sürmen. Neredeyse Türkiye’deki tüm belediyelerin danışmanlığını yaptı. Çok özel kitaplar kaleme aldı. Standartları engelli standartlarına yükseltebilmek için çok çalıştı. Engellilerin Türk toplumunda engelsiz yaşayabilmeleri için örnek çalışmalara imza attı. Akademisyenlerin de örnek aldığı Şükrü Sürmen benim en çok örnek aldığım insanların başında gelir. Birçok kişi var; ismini anmaya çalıştığımda herhalde sayfalar yetmez. Hayatta olmayanlara rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Bugün hayatta olup yolumuza devam ettiğimiz kişileri de saygı ile selamlıyorum.

Derneği kurduktan sonra neredeyse bütün meslekleri yaptım

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak isterdiniz?

Ben 19 yaşında, üniversiteye hazırlanırken kaza geçirdim. Yıllarca üniversiteye giremedim. 15 yıl sonra tekrar üniversiteye başladığımda üniversitelerin fiziksel yapıları uygun olmadığından dolayı eğitime sürekli devam edemeyeceğim için açık öğretimde okumak zorunda kaldım. İktisat ve kamu yönetimi okumaya başladığımda, ilk yıllar “Benim burada ne işim var? Neden böyle bir eğitimi seçmek zorunda kaldım” diye hayıflanırken; derneği kurduktan sonra anladım ki kamu yönetimi benim hayatımda alabileceğim en iyi eğitim branşlarından biriymiş. Derneği kurduktan sonra neredeyse bilinen bütün meslekleri yaptım. Diplomalarım olmasa bile mimarlık, mühendislik, oyunculuk ve yazarlık, aklınıza gelebilecek neredeyse bütün meslekleri yaptım. Akademisyenleriyle çalışarak, projeleri sağlıklı bir şekilde uygulayarak hayata geçirmek, tüm bunların içinde olmak bana büyük bir keyif verdi. Bir meslekte çok başarılı olmaktansa bütün mesleklerin içinde çalışıyor olmak beni çok mutlu ediyor.

- Gerçekleştirdiğiniz projelerde eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?
Biz projelerimizde öncelikle derneğimizin bilim kurulunu oluşturan akademisyenler ve alanında uzman olan kişilerle konuyu etraflıca tartışıyoruz. Sonra projenin acil ve sürdürülebilir olmasına öncelik tanıyarak çalışmalarımıza özveriyle başlıyoruz. Konuyla ilgili merkezi yönetim, yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaparak çalışmalarımızı yapıyoruz. Bu sebeple eğitim ve ilişkiler bizde büyük bir tecrübe yarattı. Başarılarımızda büyük ölçüde bu anlattığım çalışma tarzımızın payı var.