Gıdada israfı önleme hareketi

Bugün sebze ve meyveler tarladan perakendeye, gıda ürünleri tüketiciye ulaşana kadar neredeyse yüzde 40 kayba uğruyor. Bu büyük bir milli israf… Önlenmesi için sürecin tüm aşamalarının elden geçmesi gerekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VOLKAN AKI

Rakamları duyunca insan şaşırıyor gerçekten. Tahminlerimizin ötesinde bir durumla karşı karşıyayız aslında. Gıdaların israfından bahsediyorum. Dünyada bir yandan açlık devam ederken, diğer yandan Türkiye’de de gıda fiyatlarının yüksekliğinden yakınırken, bin bir emekle ürettiğimiz ürünlerin çeşitli safh alarda heba olması üzücü… Geçtiğimiz hafta “Restoran Haftası” ydı… Bence Dude Table tarafından düzenlenen “Restoran Haftası”, Türkiye’deki güzel “gastronomi” etkinliklerinden biri… Gastronomiyi halka indirmesi açısından başarılı buluyorum. İşte bu “Restoran Haftası” kapsamında, Metro Toptancı Market'in bu konuda farkındalık yaratmak üzere tasarladığı “Metro Gıda Hareketi”nin de tanıtımı yapıldı. Tabii tüm bu süreçleri düşündüğümüzde çok geniş ve en tepeden ele alınması gereken, tarladan-tüketiciye kadar uzanan ve tüm zincirin halkalarını içine alması gereken bir konu…

Dünyada tablo nasıl?

Biraz dünyadaki tabloya bakarsak, dünya nüfusunun 2050 yılında 9,1 milyar olacağı tahmin ediliyor. Yani bugünden yüzde 34 daha fazla. Küresel gıda üretiminin, artan nüfusun taleplerini karşılayabilmesi için 2050 yılına kadar yüzde 60 artması gerektiği hesaplanıyor. 800 milyon insanın aç olduğu dünyada, insan tüketimi için üretilen gıdanın neredeyse üçte biri (yaklaşık 1,3 milyar ton) boşa gidiyor veya kayboluyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, gıda atık ve kayıplarının yıllık maliyeti 940 milyar dolara ulaşıyor. Gelecekte yaşanacak asıl zorluk daha fazla üretmek değil, kayıp ve atıkların sürdürülebilir bir şekilde azaltılması.

Türkiye’de duruma bakalım

Türkiye’de durum gerçekten çok iyi değil… Metro Toptancı Market Genel Müdürü Kubilay Özerkan kendilerinin israfı önleme konusunda süreçlerini tek tek, ürün ürün gözden geçirdiklerini ve tarlaya kadar indiklerini söylüyor. Verilen rakamlara bakınca iş gerçekten çok ciddi boyutlarda… Buna göre Türkiye’de üretilen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yüzde 25-40’ı ya üretim ve dağıtım zinciri aşamasında kayba uğruyor ya da satış ve tüketim aşamasında atık haline dönüşüyor. TÜBİTAK araştırma verilerine göre; en iyimser tahminle kayba uğrayan ürün miktarı, 11,6 milyon ton. Bu da yıllık yaş sebze- meyve ihracatımızın tam 4 katına karşılık geliyor. Parasal açıdan bakacak olursak, Türkiye’de sebze-meyve ticareti 100 milyar TL civarında, bu miktarın minimum 25 milyarlık bölümü atık ve kayıp oluyor. Bu gerçekten büyük bir milli kaynak israfı… Üstelik bu rakamlarda tüketici tarafı yok. Farklı kaynaklara göre değişmekle birlikte, Türkiye’de sebze ve meyvedeki kayıp oranı tüketiciye ulaşana kadar yüzde 48’e ulaşıyor. Perakendede satışa kadar geçen kısım bu… Eğer tüketici tarafındaki israfı da hesap ederseniz rakamlar çok büyüyor.

Sadece ürün kaybı değil

Sadece kayıp ya da atık yiyecekleri kaybetmiyoruz; aynı zamanda su, toprak, enerji, iş gücü, sermayeyi yok ediyoruz. Gıda atık ve kayıpları, dünya çapında sera gazı emisyonunun yüzde 8’ini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Raporu’na göre, eğer atık gıdalar bir ülke olsaydı, bu ülke, sera gazı salımı sıralamasında dünya genelinde Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’den sonra üçüncü sırada olurdu. Yani gereksiz yere sera gazı emisyonları üretiyoruz, küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine sebep oluyoruz. Bu yüzden gıda atık ve kayıplarının azaltılması ‘üçlü kazanç’ olarak değerlendiriliyor. Atık ve kayıplarda azalma; çiftçiler, şirketler ve tüketiciler için para kaybının önlenmesi, daha az israfl a daha fazla insanın beslenmesi ve iklim, su ve toprak kaynakları üzerindeki baskının azalması anlamına geliyor.

En büyük kayıp nerede?

Gelişmekte olan ülkelere bakıldığında en büyük kayıpların süreçlerdeki dağılımı şöyle: Hasat öncesi ve hasat sonrası: Yüzde 16- 20. Aracı: Yüzde 8–12, Perakendeci: Yüzde 8–12, Müşteri: Yüzde 5-8… Restoranlar ve gıda endüstrisi dünyanın en fazla atık üreten sektörlerinin başında geliyor. Metro’nun burada yaptıklarını anlatan Kubilay Özerkan şunları söylüyor:

“Metro olarak, ticaretin hem toplumla hem de üreticiyle uyumlu bir iş yapış biçimi gerektirdiğine inanıyoruz. Verimliliği ve kalite standartlarını arttırarak, kaynak israfını önleyerek ticari değer yaratan çalışmalar hayata geçiriyoruz. Üreticiden müşterinin tabağına kadar olan bütün zinciri göz önünde bulunduruyoruz. Ortada konumlandırılmış perakendeci olarak, kendimizi zincirin her bir halkasından sorumlu hissediyoruz. Zincirin her halkasını ve bir sonraki adımı düşünerek hareket ediyoruz. Restoran Haftası 2017 kapsamında sektörün öncü 50 restoranının şefl eri ve işletmecileriyle güçlerimizi birleştirdik, hep birlikte gıda atık ve kaybının önlenmesi amacıyla bir adım attık.”