Kadim tarihin sokkalarında adım adım

Anadolu’nun geçiş noktalarından biri olan Afyonkarahisar’da tarih ve kültür kokan keyifli bir mola için önerilerimize göz atın...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Yaklaşık yirmi ay sonra yeniden Afyonkarahisar’a yolum düştü geçenlerde... Dolu dolu bir seyahatti bu, hem Frig Vadisi Bisiklet Turu’nu, hem de 18. Caz Festivali’nin açılışını takip etme, hem de Kurtuluş Savaşı’nın önemli kentlerinden birinde “Hafta Sonu Molası” verme fırsatı sundu bana... Tabii, sizleri de unutmadım, dönerken heybemde bir sürü keyifl i not getirdim... Caz Festivali’ne dair olanları önceki sayfalarda okudunuz, gelin burada da Frig Vadisi’ni ve kent merkezini vaktimiz el verdiğince gezelim...

Anadolu’da termalin başkentlerinden biri olan kentteki molamı, hem bisiklet turunu hem de festivali destekleyen NG Afyon otelin ev sahipliğinde verdim. Şehirdeki günümüzün sabah bölümünde rotamız, iki tekerin üstünde kendilerine nefis bir dünya kuran sporcu-seyyahların yani bisikletlilerinkiyle ortaktı: Frig Vadisi...

Yarım güne sığdırmak hayal!

Baştan söylemeli; bir kısmı Kütahya’da, bir kısmı Eskişehir’de kalan vadinin Afyonkarahisar’daki bölümünü yarım güne sığdırmak, ancak ölümüne diyette olan bir kadının dayanamayıp kaymaklı ekmek kadayıfını tırtıklamasına benziyor... Bu yüzden siz daha uzun zaman ayırın bölgeye deyip kısa bilgiler paylaşmak istiyorum burada...

Anadolu’da kurulan ve kendinden sonra gelen pek çok medeniyeti etkileyen Friglerin yurdu; aynı zamanda volkanik tüflerden oluşan bir bölge. Dolayısıyla, sonrasında bölgeye yerleşen uygarlıkların da izlerini taşıyan vadide hem tarihi eserleri hem de doğanın yarattıklarını bir arada görmek mümkün. Döğer gibi, Sarıcaova gibi yerlerde neredeyse “Kapadokya’da mıyım?” diyeceğiniz peri bacaları ve benzer oluşumlar fotoğraf severleri bekliyor. Ayazini ve Göynüş Vadisi civarındaysa insan eliyle de oluşmuş eserler var. Vadide Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait kaya mezarlarına da sıkça rastlayacaksınız. Aslantaş ve yakınlarındaki Yılantaş da vadiyi ziyaret edenlerin görmesi gereken eserler arasında...

Vadi, romancısını bekliyor...

Vadide görmeniz gereken bir diğer eserse Ayazini. Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanılan Ayazini’nde Roma ve Bizans’ın izlerini sürmek de mümkün. Bugün de yerleşimin devam ettiği mahallenin yakınındaki kaya evleriyse hayalgücü sınırsız bir romancıyı sabırla beklemekte. Tüfe oyulmuş Ayazini Kilisesi ve Avdalaz Kalesi bu romanın ana mekânlarından olurlar sanırım... Frig Vadisi’ne bugünlerde giderseniz baharı alabildiğine kuşanmış yemyeşil bir doğanın da sizleri beklediğini eklemeliyim...

Çarşıya bir daldım ki...

Frig Vadisi’ne veda edip termali, mermeri, kirazı, sucuğu, kaymağı ve “mola”sıyla meşhur Afyonkarahisar’a geldiğimde bir yemek molasını da hak ettiğimi düşünüyorum doğrusu. Kurtuluş Savaşı’na adanmış Zafer (Utku) Anıtı ve hemen karşısındaki Zafer Müzesi’ni sağıma alıp çarşıya daldığımda sucukçular ve lokumcuların arasından geçip bir mekânda soluklanıyorum. Sonra ver elini tarihi Afyon sokakları... Bedesten’i ve bugün bahçesi bir çay bahçesine dönüştürülen; el sanatları atölyelerinin yer aldığı Taş Hanı geçip eski konakların birbiri ardına karşıma çıktığı bir başka zamanın Afyonkarahisar’ına ulaşıyorum. Mevlevilik açısından da çok önemli olduğunu öğrendiğim kentte Mevlevi (Türbe) Camii, Millet Hamamı ve ahşap sütunlar üzerinde yükselen Anadolu Selçukluları’ndan miras Ulu Camii’yi görüyorum bu yürüyüşümde... Bir de “beni gören” var, sanki turum boyunca sürekli izleniyorum! Kimmiş derseniz, Afyonkarahisar’ın hemen her bölgesine hakim konumdaki Karahisar Kalesi... O, volkanik bir kaya kütlesinde: Hititler, Frigler, Bizans ve Selçuklular zamanında kullanılmış. Bugün yalnız göz göze geliyoruz onunla; çünkü çıkması epey zahmetli ve benim zamanım az. “Sözüm olsun, gelecek sefere hem seni hem Kocatepe’yi gezeceğim” diyorum içimden, ses etmiyor... Dudaklarımda bir türkü veda ediyorum şehre: “Karahisar Kalesi yıkılır gelir...”

Şehrin merkezinde kısa bir tur

Afyonkarahisar’ın merkezindeki Anıt Park’ta yer alan Zafer (Utku) Anıtı’nı (altta) mim belleyip içlere doğru uzanacak olursanız sizi zamanların birbirine karıştığı bir güzergâh bekleyecek. Minik bir meydana açılan Bedesten (yanda) ve çevresindeki sokaklarda antikacılardan bakırcılara tezgâhlarını incelemek için vakit isteyen pek çok dükkân çıkacak karşınıza... Acele etmeden, keyfini çıkararak, hatta bol bol fotoğraf çekerek dolaşın buraları derim, naçizâne... Yemeniciler Çarşısı denen bölgede yer alan Taşhan ise yeni restore edilmiş ve turizmin hizmetine açılmış. Bahçesinde bir kahve molası vermek mümkün... 400 civarında tescilli tarihi Afyonkarahisar evi varmış kentte. Onları da görmek istiyorsanız, Karahisar Kalesi’ne giden yolu takip edin...

Sucuk ve kaymaklı kahvaltılardan kalkmak zor!

Damak tadınıza düşkünseniz Afyonkarahisar denince aklınıza ilk gelen sucuk olsa gerek... Bölge, sucuğuyla olduğu kadar kaymağıyla ve kaymaklı lokumuyla da meşhur... Tabii, bunlardan bol bol yiyecek hatta sevdiklerinize hediye de alacaksınızdır, ama Afyonkarahisar’ın başka hangi yemeğini önerirsin, diye sorarsanız, "ilibada dolması" derim. Kütahya’da da yapılan ilibada dolması, labada otunun asma yaprağı tarzında ama bu kez muska şeklinde sarılmasıyla yapılıyor. İçindeyse ana malzeme pirinç yerine bulgur... Benim gibi tatlı düşkünlerine ise önerim kabak tatlısını ve ekmek kadayıfını denemeleri. Tabii her ikisi de kaymaklı olacak.

Kükreyen aslanların heybeti

Frig Vadisi’nde pek çok eser tarih meraklılarını bekliyor, onlardan biri de Aslantaş. Bu mezar odasının ön yüzünde bulunan karşılıklı iki aslan kükrüyor ve yüzyıllar öncesinden beri heybetleriyle görenleri etkiliyorlar. Göynüş denilen bölgede yer alan Aslantaş’ın Frigler için önemli birinin mezarı olduğu düşünülüyor... Esere dikkatli bakarsanız heybetli aslanların ayaklarının altında yer alan yavru aslanları da görebilirsiniz.

Bu konularda ilginizi çekebilir