Konserler artık sıradışı bir deneyim yaşatmalı

Dijital dünyanın yükselişi müzik endüstrisini de kökünden etkiliyor. Gelecekte konserler kalacak mı? Eğer “sıradışı” ve yaratıcı olunabilir, farklı deneyimler yaşatabilirsek... 45. İstanbul Müzik Festivali de bu yıl, bu anlayışla yola çıkmış.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VOLKAN AKI

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, E.C.A. Presdöküm Sanayii A.Ş. sponsorluğunda düzenlenecek İstanbul Müzik Festivali bu yıl 45. yaşını kutluyor. İstanbul Müzik Festivali, bu yıl “sıradışı” bir programla 29 Mayıs-21 Haziran tarihleri arasında müzikseverlerle buluşacak.
Evet 45. yıl gibi anlamlı bir yılda, seçilen tema “Sıradışı.” Aslında içinde hem Türkiye’nin hem de müzik endüstrisinin geçtiği dönem açısından önemi mesajlar içeriyor.

İstanbul Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer Oymak’tan dinlediğim bazı yorumları ve bilgileri bu hafta sizinle paylaşacağım. Oymak, “Bu yıl her zamankinden daha zor şartlarda, ‘sıradışı’ bir dönemde festival programını oluşturduk. Ülkemizin içinde bulunduğu zorlu koşullar, diğer tüm sektörler gibi, kültür sanat sektörünü de çok etkiledi” diyor. Tabii burada sanatın ve kültürün birleştirici rolü gerçekten önemli... Bunlara devam etmek gerekiyor.

Müzikte de değişim zamanı

Biraz da “müzik” tarafına dönelim. 45. İstanbul Müzik Festivali bu yıl “Sıradışı” teması üzerine kurgulandı. Neden bu temayı seçtiklerini, “klasik müzik dünyası” açısından Yeşim Oymak şöyle anlatıyor: “Klasik müzik dünyasında son yılların en çok tartışılan konularından biri dijital teknolojinin hayatımızı her geçen gün daha fazla kuşattığı bir dünyada klasik müziğin geleceğinin ne olacağı. 2015 yılında Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre haftalık dinlenen müziğin yüzde 75’i online müzik servislerinden. Bu oranın içerisinden yüzde 44’ü cep telefonundan dinlenmiş. Fiziksel albüm satışları en alt seviyede. Artık CD’ler sanatçılar için bir promosyon malzemesi niteliği taşıyor. Ücretsiz müzik dinleme olanağı bir taraftan sınırsız arşiv imkânı sunarken diğer bir yandan müziğe erişimin artmasını sağlıyor.”

“Artık konsere niye gidelim?”

İşte bu ortamda soru şöyle kendiliğinden oluşuyor: “Bu ortamda konsere niye gidelim?” Yeşim Gürer Oymak bu noktada şunlara değiniyor: “Tüm dünyada dinleme alışkanlıklarının değişmesi beraberinde konser alışkanlıklarını da değişmesini getirdi. Klasik müzik izleyicisi için de bu geçerli. İzleyiciler artık dijital teknoloji sayesinde daha ucuza, üstelik evlerinin salonundan dünyanın önde gelen konserlerini canlı olarak izleme şansına sahip. İstanbul gibi büyük bir metropolde işten çıkıp konser mekânına ulaşmak, konseri dinleyip yeniden eve dönmek yaklaşık 5 saatlik bir çabayı gerektiriyor. Bu konserlerin biletlerini de aylar önceden harekete geçip satın almamız gerekiyor, bu da başka bir çaba. Hepimizin cevabı tahmin ediyorum aynı olacaktır: Hiçbir kayıt ya da dijital konser canlı bir performansın yerini tutamaz.” Yeşim Gürer Oymak "Festivaller yaratıcı fikirlerin, yepyeni birleşim ve sıradışı deneyimlerin sunulduğu bir platform olmalı" diyor.

Peki ne zamana kadar sürecek?

Oymak’ın istatistikleri tabloyu ortaya koyuyor. Hollanda’da son 10 yılda klasik konser seyircisi sayısında yüzde 10 azalma kaydedilmiş. ABD’de ise 2018 yılına dek biletli klasik müzik seyircisinin yüzde 22 azalması bekleniyor. Yeşim Gürer Oymak bu konuda şöyle diyor: “Bugün dijital teknolojinin yaşamımızı bu denli kuşattığı bir dünyada klasik müziği dinleyicilere daha heyecan verici bir biçimde sunmanın yeni yollarını bulmalı, ezber bozmalıyız. Konser deneyimine yeni bir ‘format atmak’ atmak mecburiyetindeyiz. Nasıl bir konser deneyimi yaşamak istiyoruz? Yaratıcı, zorlayıcı, merak uyandıran, uyarıcı, ilginç, etkileyici, çok disiplinli, çok yönlü, yeni deneyimler sunan... Kısacası ‘Sıradışı.’ Hepimiz sıradışı mekânlarda, yaratıcı bir içeriğe sahip merak uyandıran konserler dinlemek istiyoruz. Festival ruhu da işte tam bu noktada devreye giriyor. Festivaller yaratıcı fikirlerin, yepyeni birleşim ve sıradışı deneyimlerin sunulduğu bir platform olmalı.”