Konya'da dünle bugün iç içe

Tüm gün hareketli olan Bedesten'den Mevlâna Müzesi'ne, Japon Parkı'ndan Bilim Merkezi'ne, İnce Minare'den Mengüç Sokak'a renkli bir şehir turuna hazır mısınız? Hadi yola koyulalım...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Sisli ve serin bir İstanbul sabahında biniyorum uçağa, “Hafta Sonu Molası”nı ülkemizin kadim bir kentinde daha vermek üzere... Köklü bir geçmişe sahip olan bir merkeze, Anadolu Selçukluları’nın başkentine, “Şefk at ve merhamette güneş, hoşgörüde deniz gibi ol” diyerek yüzyıllardır tüm dünyadan sayısız insanı etkileyen Hz. Mevlâna’nın şehrine, Konya’ya gidiyorum... Kente bir iniyorum ki hava sıcacık, tabiri caizse içim ısınıyor. İki günlük turum boyunca da güneş hep güleryüzünü gösteriyor bana, baharın keyfini çıkarmak için fırsatlar yaratıyor...

Tabiidir ki ülkemizin yüzölçümü açısından en büyük şehrini iki güne sığdıramayacağımın farkında olarak iniyorum uçaktan... Başlıbaşına bir mola verilebilecek olan Çatalhöyük’ü ve kentin çevresine yayılan doğal güzellikleri başka seferlerde keşfedeceğim. Bu defa hedefim, bu binlerce yıllık kentin merkezinde “dün”de başlayıp “bugün”e doğru yol alan bir rota...

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin misafiri olarak geldiğim şehirde, ilk görmek istediğim yer Mevlâna Türbesi. Söylemeye ne hacet; yalnız değilim bu isteğimde; Mevlâna Celâleddin Rûmi’nin “Yeşil Türbe” olarak da anılan türbesini de kapsayan müze, hem yurdun dört bir yanından hem de yurtdışından konukları ağırlamakta yine... Kalabalığa rağmen, manevi iklimin sizi sardığını hissedebileceğiniz bu özel mekânda mûsikîsinden mutfağına pek çok konuda Mevleviler hakkındaki bilgilerimizi artırmak mümkün...

Bu ziyaretimin ardından, bir parkın içinde yer alan Şems-i Tebriz-i Camii ve Türbesi’ne de uğramak istiyorum. Hemen not düşeyim: Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Sultan II. Selim’in Konya valiliği sırasında yaptırdığı Selimiye Camii ve ilk inşası 12. yüzyıla tarihlenen Şerafeddin Camii, iki türbenin yakınlarında görebileceğiniz diğer tarihi eserler...

Bilmem hiç Şeb-i Arus töreni izlediniz mi, ama Konya’ya gelmişken Sema seyretmek isterseniz iki adres veriyorlar: Cumartesi günleri Mevlâna Kültür Merkezi’ne, pazarları ise İrfan Kültür Merkezi’ne uğrayabilirsiniz -ki burada Mevlâna’nın yaşadığı dönemden bir günün işlendiği Panorama Müzesi, alimin yaşamının canlandırıldığı tablolar ve bazı Mevlevihanelerin maketlerinin yer aldığı bir bölüm de var.- Kültür merkezlerinin her ikisi de Mevlâna Meydanı’na çok yakın. Yine aynı bölgede, Konya’yı ziyaret eden gezginlerin yoğun ilgi gösterdiği İstiklâl Harbi Şehitleri Abidesi de bulunuyor. Abidede; Konya’nın o dönemindeki sosyal yapısını anlatan bir yerleştirme görülebiliyor.

Konya, açık havada zaman geçirilebilecek pek çok keyifli alanın olduğu bir şehir... Benim gibi önce tarihin izini sürecek olursanız, ilk uğramanız gereken, neredeyse şehrin ortasında denilebilecek olan Alâeddin Tepesi. Kentin Selçuklu geçmişinin hissedilebileceği, Konya’nın ilk büyük camisi olan Alâeddin Camisi’nin yer aldığı tepe, öğle saatlerinde bile kalabalık bir kitleyi; çocuklarıyla vakit geçirenleri, çay molası verenleri ve bir parça soluklanmak isteyenleri ağırlıyor.

Bense baharın tadını çıkardığım kısa bir moladan sonra çok yakında bulunan İnce Minare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi’ne çeviriyorum yönümü... II. İzzeddin Keykâvus döneminde inşa edilen medrese, muhteşem taş işlemeleriyle ziyaret eden herkes gibi benim de gönlümü çalıyor.

Medresenin içinde yer alan Taş ve Ahşap Eserler de -özellikle Konya Kalesi’nden gelenler- tarih meraklılarının görmesi gereken yapıtlar... Ve sıra kentin kalbinin attığı bir başka bölgeye, Bedesten’e geliyor. Burası, pek çok kentteki çarşılardan büyük bir alan, hani neredeyse gez gez bitmiyor. Romalılar’dan bugüne var olan, Selçuklular zamanında çarşı olarak kullanıldığı bilinen bölgede yer alan 2 bin 687 dükkân restorasyondan geçmiş yakınlarda. 40 sokakta 138’i tescilli 519 bina bulunuyormuş. 24 farklı esnaf grubunun dükkânları arasında gezinirken şunu düşünmeden edemedim: Tamtakır bir evin alışverişini yapıp düzenleyebilirsiniz pekâla da buradan. Bedesten’e kadar gitmişken zarif mimarisiyle dikkat çeken Aziziye Camisi’ni ve Kapu Camisi’ni de görebilirsiniz Konya’da.

Kelebeklerin ve bilimin peşinde

Konya’nın “bugün”ünden iki mekânından daha bahsetmek istiyorum size: Selçuklu Belediyesi Tropikal Kelebek Bahçesi ve Bilim Merkezi... Kelebek Bahçesi’nde, iklimi uygun hâle getirilmiş ortamda binlerce kelebek etrafınızda dolaşıyor. Tabii içerideki bitkiler de o yaşam ortamına uygun hazırlanmış. Her yaştan ziyaretçinin yüzüne gülücük konduran bir yer... Konya Büyükşehir Belediyesi’nin TÜBİTAK destekli kurduğu bilim merkezinde ise hem “Vücudumuz”, “Dünyamız” gibi interaktif sergiler, hem farklı yaş gruplarına yönelik atölyeler hem de bir planetaryum bilgilerinizi artırmak üzere sizi bekliyor.

Japonya'ya mini seyahat!

Kentte mini bir Japonya seyahati yaptım desem, şaşırır mısınız? Şaşırmayın. Kyoto ile Konya kardeş şehirlermiş, bu kardeşlikten ortaya Japon mimarisi, bitkileri ve balıklarıyla oluşturulan bir park çıkmış. Japon Parkı’ndaki bu ülkenin mimarisine göre dizayn edilmiş kafeteryalarda kahvaltı yapmak ve bol bol fotoğraf çekmek mümkün. Şehrin yeni tematik parklarından biri ise Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden esinlenen Kalehan Ecdat Bahçesi... Konya denince akla gelen ilk mesire yerlerinden biri olan Meram’da da keyifli molalar vermek ve uzun yürüşler yapmak mümkün.

Binlerce yılın öyküsünü fısıldayan Sille

Konya molasında yolum, binlerce yıllık mazisi olan Sille’ye de düştü. Yükseklerinde yer alan, kafanızı kaldırdığınızda âdeta gözgöze geldiğiniz mağaralarında (bir kısmı yukarıda) bir zamanlar nasıl hayatların yaşanmış olacağını hayal ederek dolaştım Sille’nin dar sokaklarını... Ortasından geçen çay, mütevazı köprüleri ve kendine özgü taştan yapılmış evleriyle fotoğraf severlerin ayrılmakta zorlanacakları Sille’de, Büyük Konstantin’in annesi Helene’nin yaptırdığı Aya Elenia Kilisesi'ne uğrayabilirsiniz...

Mengüç Sokak'ta "bir zamanlar"ı hayal ederek...

Gittiğim şehirlerde tarihi evlerin yer aldığı sokaklarda dolaşmayı seviyorum. Bu anlamda Bedesten benim için keyifl i bir gezi oluyor. Konya'da ikinci bir durağım daha var: Mengüç Sokak... Buradaki 58 tarihi ev yenilenmiş. Kültür Sokağı olarak da anılan Mengüç’teki binalar lokanta, kafeterya gibi işlevlendirilmiş. Ziyaretim Uzakdoğulu bir kafileninkiyle aynı ana denk geldi. Uzaklardan gelen misafirlerimiz sokağın fotoğrafını bol bol çektiler.

Konya'dan sevdiklerime hediye ne alsam?

Geldik hediye mevzusuna... Konya’dan sevdiklerinize bir şeyler almak için tezgâhlara göz atalım birlikte. Konya Şekeri ve Konya Sarması denen şekerlemeler hemen her yerde karşınıza çıkacak. Hediyeliklerde ise “Mevlâna’nın 7 Öğüdü” temalı pek çok objeyle karşılaşacaksınız. Kültürpark içinde belediyenin meslek edindirme kursları KO-MEK’lerde marifetli hanımların ürettiği el işlerinin satıldığı bir mağaza da var. İçinde farklı elsanatlarından örnekler bulmak mümkün.

Köklü kültürün mutfağı

Size bir soru: Konya mutfağı denince aklınıza ne geliyor? Yöreyi çok iyi tanımayanlarınızın hemen “etliekmek” dediğine eminim... Malum, İstanbul başta olmak üzere, diğer kentlerde Konya mutfağını “temsil eden” lezzet; etliekmek... Ama bu köklü kültürün mutfağında daha ne lezzetler var ne lezzetler.. Selçuklu ve Mevlevi kültüründen beslenen Konya mutfağının en büyük artısı, ustaların et pişirmedeki maharetleri...

Ben en çok Selçuklular döneminden kaldığı söylenen “furun kebabı”nı sevdim, patlıcan közlemesiyle sunulan bir diğer kebap, bir davet yemeği olan tirit, kavurmayla yapılan ekmek salması (ekmek tandır ekmeği olacak), farklı bir tarifl e etli ve minik minik yapılan yaprak sarma ilk başta sayılabilecekler... Su böreği çok seviliyor Konya’da, özellikle de kıymalısı. Deneyin, derim... Çorba isteyenlerinizse mutlaka bamya çorbasını denemeli, hem lezzetli hem besleyici bir lezzet bu. Üstelik et ağırlıklı bu mutfak için mideye cila kesinlikle şart... Ya tatlılar?

Höşmerim denilen lezzet, bir tür un helvası, farkı içine kaymak konmasıymış. Ben çok sevdim. Diğer alternatifse sac arası... Bu tatlı adını, sacın üstüne konarak pişirilmesinden almış. Üzerine de bir başka sac kapatılırmış, oldu mu sana sac arası... Bahsetmeden geçemeyeceğim, Konya düğünlerinin sofralarının ünü de geldi kulağıma... Özellikle de etli pilavları... Ben denk gelmedim ama, bakarsınız siz rastlarsınız...

Bu konularda ilginizi çekebilir