Modayı demokratikleştiren zamansız koleksiyonlar

Hazır giyimde moda ve lüks demokratikleşiyor… Markalar iyi tasarımları, optimum kaliteli ürünleri daha ucuz fiyatlara sunuyor. “Arzu Sabancı for Koton” son örneklerden biri.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VOLKAN AKI

“Moda, ama aynı zamanda bu bir ticaret ve her ürünün bir satış gerekçesi olması gerekiyor. Koleksiyonu da öyle yarattık… Kadınlar sabah altına spor ayakkabı ve elbiseyle çıksın, yine o elbiseyle akşam da, ayakkabısı ve takısını değiştirip programına devam edebilsin…" Geçtiğimiz akşam Arzu Sabancı’nın Koton için hazırladığı “Arzu Sabancı for Koton” koleksiyonunun tanıtım yemeğinde bunlar konuşuluyordu. Koton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gülden Yılmaz ve Arzu Sabancı’yı birleştiren, koleksiyonların ruhunu yaratan önemli bir nokta diye düşündüm…
Koton çok geniş bir yelpazede tüketiciye hitap eden bir marka, Arzu Sabancı ise Pinko gibi bir üst segment markanın temsilcisi… Tüm dünyada yaygınlaşan “modanın-lüksün demokratikleşmesi” adına güzel bir karışım oluşturuyor. Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz, “Arzu Sabancı for Koton"un bu tür işbirliklerinde ortaya çıkardıkları koleksiyonlar arasında en yüksek ilk satışa ulaşanlardan biri olduğunu söylüyordu o gece… Bakalım gerisi nasıl gelecek, yazarız belki buralardan.

İyi “formüller” yaratmak

Gülden Yılmaz, pek çok tasarımcıyla bu anlamda çalıştıklarını belirtiyor son yıllarda. Aslında benzer yurtdışı rakiplerin de yıllardır bu tür çalışmaları var. Koton’un yarattığı “formüllerin” özellikle Türkiye pazarında etkin olduğu görülüyor. İki yönlü hareket, öncelikle segmenti yukarı doğru genişlettiği gibi, popülerlik ve tasarımı da diğer segmentlere taşıyor aslında. Bu arada, “zamansız olmak” da çok güçlü bir trend aslında. Çünkü ne olursa olsun herkes giyime daha az para harcıyor. Bütçeden pek çok şey, giyimin payından alıyor. Rahatlık da buna eklenince herkes her şeyi, her yere giymek istiyor. Az harcama çok iş her yerde! Gülden Yılmaz, “Sevdiğimiz, vizyonlarını paylaştığımız insanlarla işbirliği yapmaktan mutlu oluyoruz, ayrıca koleksiyonlarımızı birilerine göstermek, anlatmak o kadar hoşumuza gidiyor ki… Çocuğumuzu gösterir gibi gösteriyoruz onları…” diyor.

Kod adı “Yıldız” oldu

Arzu Sabancı “Çok emek harcadık, üzerine konan fiyatlara bakınca, kaliteyi görünce şaşırdım” diyor. Aslında işin formülü de buralarda sayılabilir biraz…

Bu arada Arzu Sabancı’ya da ayrı bir parantez açalım. Moda işindeki tutkusu gerçekten hissediliyor. Ama DJ’lik bile yaptığını görünce merak, tutku ve yeteneğin daha bütünsel olduğu ortaya çıkıyor. Yaşama bakışla alâkalı hepsi… Çocukları bile özellikle müzik aplikasyonlarını annelerinden takip ediyorlarmış.

Gülden Yılmaz ile Arzu Sabancı’nın karşılaşmasına gelince… Yılmaz, Capri’de Arzu Sabancı’nın Pinko için hazırladığı koleksiyonları gördüğünde onunla çalışma fikrini kafasına koyuyor. “Bir yıl boyunca peşindeydik” diyor. Hatta çalışmaya başladıktan sonra duyulmaması, lansman etkisini azaltmaması için ona bir kod adı bile vermişler: "Yıldız”… Şirketin arka kapısından girip çıkmış ve ondan bahsederken “Yıldız” adını, kod olarak kullanmışlar. Arzu Sabancı bu konuda ilk çalışmalara Sabancı’nın Exsa’sında başladığını söylüyor. İhracat şirketi olan Exsa bir dönem konfeksiyon üretimine de girmiş ve Sabancı burada üretimin içinde de olmuş. Yine Giysa’da perakende tarafında olmuş yine. Daha sonra kendi işini kurmuş ve Pinko markasının distribütörlüğünü üstlenmiş.

Koleksiyon macerasının nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Ben Türkiye distribütörü olduğum için Pinko markasının satın almalarını yaparken hep kolu öyle olsun, burası şöyle olsun diyordum. Hadi o zaman sen yap dediler ve 2 koleksiyon da öyle hazırladım. Gülden’in gözüne o şekilde girdim… Bu işi yapmaktan büyük keyif aldım. Buna sadece adımı vermek istemedim. Adını veriyorsun, danışmanlık veriyorsun sadece… Benim ki öyle olmadı… Yardımcılarım da oldu. Anlaştığımız çok profesyonel bir ekiple beraberdim. Koleksiyon 67 parçadan oluşuyor.”

İKİ AYRI GRUPTAN OLUŞUYOR

Tabii kadın koleksiyonlarını değerlendirip haddimi aşmak istemiyorum. Ancak, yeşil tonlu haki “military” koleksiyonlarının erkek versiyonları gerçekten şık olurdu. Belki düşünürler… 2 ayrı gruptan oluşan koleksiyonun özelliklerine gelince onu Sabancı’dan dinleyelim: “'Zamansız koleksiyon’ diye başladık. Bir kadının her zaman her yerde kullanabileceği tasarımları ön plana çıkaralım istedik… Bir de benim işleme sevgim var. İşleme broderileri ve omuz detaylarını çok seviyorum. 2 ayrı gruptan oluşuyor, bir tanesi 'military' koleksiyon dediğiniz renklerin koyu, hakinin ağırlıkta olduğu, içerisine puantiye ve kırmızıları kattığımız koleksiyonlar. Bir diğeri 'marine' koleksiyonu onda bahar esintisi var. Sarılar, maviler, şortlar, nakışlar var… Adımı verdim, böyle başarılı bir Türk fi rmasıyla çalıştım. Gurur duyacağım bir iş yaptığımı düşünüyorum. Bunun verdiği huzur içindeyim…”