Ofisler, verimlilik alanlarından yaratıcılık ortamlarına dönüşüyor

Rekabette öne çıkmak ve inovasyon ile yenilikçi kültürü geliştirmek için çalışma alanları yeniden dizayn ediliyor. Bildiğiniz ofisleri, eski verimlilik anlayışlarını unutun. Şimdi neredeyse her departmanın yeniden tasarlandığı, 'yaratıcılık' ortamları var.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Volkan AKI

Başlıkta alan ve ortam kelimelerini özellikle kullandım, çünkü, artık ofisleri orada çalışanların saat / iş kriterlerine göre değerlendirmek geride kaldı. Artık önemli olan rekabette ön plana çıkacak sonuçları yaratabilen, şirket kültürüne, yaratıcılığa, yenilikçiliğe destek verecek ofis ortamları oluşturmak… Kısaca ofisler, şirketlerin yönetim süreçleri, yaratım süreçleriyle uyumlu, iyi sonuçları destekleyen, değer yaratan bir fonksiyona bürünüyor. Tabii ki mobilyasından teknolojisine, tasarımına kadar yeniden yaratılmaları gerekiyor… Bunu ben böyle özetliyorum ama, aslında, bunların ana fikirlerini oluşturanlar Fraunhofer IAO Enstitüsü’nün öncülüğünde süren "Office 21" Projesi’nin Direktörü Dr. Stefan Rief ve Nurus Mobilya Baş Tasarımcısı Renan Gökyay… Nurus, 90. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında "Değer Yaratan Çalışma Alanları- Workplace For Value" başlığıyla bir panel düzenledi. Panelin dünyadaki teknolojiye yön veren isimler arasından bir konuğu vardı; Dr. Stefan Rief… Rief, çalışanların mutluluğunu doğrudan ilgilendiren ofislerin, gelecekte "beklendiği gibi" olmayacağını söylüyordu ve "Office 21" araştırmasının proje partnerliğini sürdüren Renan Gökyay da dünya genelinde 10-12 bin çalışan ile gerçekleştirilen araştırmanın, geleceğin ofislerinin ipuçlarını verdiğini belirtiyordu.

"Office 21" neler gösteriyor?

Dr. Stefan Rief, "Office 21" araştırmasını şöyle değerlendiriyor: "Araştırmada ‘2025 yılında nasıl çalışacağız?’ sorusuna yanıt aradık. Ve farklı zamanlarda bir araya gelerek öngörülerimizi değerlendirdik. Esnek, paylaşıma imkân tanıyan çalışma ortamlarının yaratıcılığa ve memnuniyete etkisini araştırdık. Oda sıcaklığının, kokunun yaratıcılığa etkisini, farklı jenerasyon ve sosyo- kültürel özellikteki çalışanları kurum kültürüne bağlılığa motive etmenin yollarını değerlendirdik. Teknolojinin ve dijitalleşmenin, çalışanların beklentilerine ne ölçüde yanıt verdiğini gözlemledik. Ve gördük ki gelecek hiç de sandığımız gibi soğuk bir bilimkurgu filmine benzemeyecek. Aksine kapitalizmin, insan faktörünü yeniden öne çıkarmaya başladığına tanık olduk." Dr. Stefan Rief, insan iletişiminin yaratıcılık kültürü için ne kadar önemli olduğunuysa şöyle anlatıyor: "Artık ana amaç, üretim ve verim değil! Bunun yerini çalışan memnuniyeti aldı. Yüz yüze iletişimde yeni fikirler doğuyor. Yüz yüze iletişim artık ‘video konferans’tan ve ‘home ofis’ten daha etkili hâle geldi. Grup halinde çalışırken, hâlâ dijital değil, gelenekseliz. Yakında toplu halde dijitalleşeceğiz. Gelecekteki ofisler bildiğimiz ofis olmayacak. Farklı opsiyonları barındıran ofisler olacak. Ofislerde, çok sessiz alanlar, proje ekiplerinin özel alanları, yaratıcılık için özel alanlar, video konferans odaları, telefon odaları, kişisel eşyaların bırakılacağı alanlar bulunacak."

Memnuniyet verimlilikten önemli

Yaklaşık iki yıldır "Office 21" araştırmasının proje partnerliğini sürdüren Renan Gökyay da şirketler için başarı faktörlerinin değiştiğini şu sözlerle anlattı: "Bu araştırmanın sonuçları bize değişim yönetimini iyi yapan şirketlerin ayakta kalabileceğini söylüyor. Üç tip şirket anlayışı var. İlki; ‘Ofis çalışılan yerdir’ diyen ve çalışma alanlarını maliyet olarak gören anlayış. Türkiye’de ne yazık ki henüz böyle... İkincisi; Avrupa’da olduğu gibi, iyi bir ofise ‘iyi bir yatırım’ olarak bakan anlayış. Üçüncü grup ise ofisi, stratejik değişim yönetiminin en önemli unsuru, gelişimin anahtarı olarak görenler... Bu gruptakiler; farklı kültürleri birbirleriyle ilişkilendirerek, çalışanları için işbirliği ve uyum içinde faaliyet gösterecekleri psikolojik çevreyi oluşturanlar, yani çalışan memnuniyetini ilk sıraya alanlar. Son yıllarda bu üçüncü grupta yer alan şirketlerin başarılı olduğunu görüyoruz."

Yaratıcılığı destekleyen ayakta kalacak

Dr. Stefan Rief ilginç bir noktayı daha şöyle anlatıyor: "Araştırmamızda gördük ki gelecekte çalışma masaları, koltukları çalışanları tanıyacak, ısı ve ışık tercihlerini bilecek; odalar rezerve edilecek. Ancak dünya genelinde 10 ila 12 bin kamu ve özel sektör çalışanı ile yapılan bu araştırma bize gösteriyor ki çalışanlar yine de, yeni çözüm ve fikirlerin doğması sürecinde, direkt-yüz yüze iletişimin gücüne inanıyor. Bireysel özgürlükleri destekleyen toplu, esnek çalışma ortamlarını, dinlenme ve sosyalleşme alanlarını, memnuniyet ve yaratıcılığın ortaya çıkma alanı olarak görüyor. Yani 1+1’in 2 dışında sonuçları da olabilir ve bunu ancak yüz yüze iletişim ile ortaya çıkarabilirsiniz."

"Toplu halde dijitalleşeceğiz"

Nurus Baş Tasarımcısı Renan Gökyay, Türkiye’yle ilgili de şu değerlendirmeleri yapıyor: "Türkiye’nin en büyük avantajı genç nüfusu ve yeni jenerasyonlara sorumluluk vermesi. Avrupa’da sorumlulukların devredilme yaşları, Türkiye’dekinden daha geç. Dijitalleşmenin, teknolojik yeniliklerin ve internetin kucağında doğmuş bu nesli çalışma hayatında, alışkın oldukları özgürlük ortamına göre desteklemek, farklı çalışma şekillerine göre tasarım yapmak gerekiyor. Toplantı için, video konferans için, sessiz kalma için, gürültülü ortamda çalışmak için, beraber çalışırken de bilgiyi beraber üretmeyi mümkün kılacak farklı enstrümanlara ihtiyacımız var. Memnuniyet toplu halde dijitalleşmeden doğacak..."