Şarkıların yarattığı bir aşk öyküsü

Tony dahil pek çok ödül kazanan “Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar”, bugün ve yarın Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde, 7-8-9 Aralık’ta ise Ümraniye Sahnesi’nde izlenebiliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

İstanbullu tiyatroseverler, upuzun gelen yaz tatilinin ardından şu sıralar son derece hareketli günler geçiriyor. Bir yandan Tiyatro Festivali devam ederken, diğer yandan da topluluklar yeni oyunlarını seyircinin beğenisine sundular, sunuyorlar. Perde açanlar arasında epeyce müzikal de var bu sezon. İşte ben de hafta başında onlardan birinin, “Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar” ın galasındaydım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın ilk tur yeni yapıtlarından biri olan müzikli oyundan biraz bahsetmek istiyorum size. Ama elbette sürprizlerini kaçırmadan... Hemen her sezon sahnelerimizde en az bir oyunu perde açan Neil Simon’ın imzasını taşıyan “Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar”ın konusu aslında tek bir cümleyle özetlenebilir: Aşk şarkıları yazmak üzere bir araya gelen bir çifte, şarkılar bir aşk yazıyor...

Gerçek bir hikâyeden...

İşin hoş tarafı, tanık olduğumuz aşk öyküsü, gerçek de... İkili ilişkileri, dostluğu ve aile içinde olanları tam da yaşadığımız gibi anlatmasıyla meşhur Neil Simon, bu kez iki arkadaşının öyküsünü taşımış sahneye. Bol ödüllü besteci Marvin Hamlisch ile şarkı sözü yazarı Carole Bayer Sager’in öyküsüne tanık oluyoruz hep birlikte. Tabii bu aşkı bir sahne yapıtına çevirenlerin başında işin içinde şarkıların olması geliyor. Zaten, oyundaki adları Vernon Gersch ve Sonia Walsk olan ikilinin bir araya gelme nedeni de müzik. Menajerleri, müzikal kimyalarının tutacağına inandıkları bu ikiliyi, 5 şarkı için bir araya getiriyorlar 1978’de. Fakat tutan sadece müziğin kimyası olmuyor. Delidolu, içi dışında, duyguları içinden şelale gibi taşan Sonia ile kendi dünyasında kurallarıyla yaşayan Vernon birbirlerinden hoşlanıyorlar. Fakat bir de, sahneye hiç çıkmasa bile pekâlâ oyunun kilit karakteri diyebileceğim Leon var. O kim mi? Onu yalnızca oyunu izleyenler bilebilecek...

Özder ve Yavuzcan sahnede...

Yeşim Gökçe’nin çevirisinden oynanan “Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar”ın dinamik rejisi Ersin Umulu’ya ait. Eserin müzikleri Marvin Hamlish’in, şarkı sözleri ise C. B. Sager’in doğal olarak. Orçun Tekelioğlu’nun müzik düzenlemesiyle açılan perdede iki oyuncu var: Özge Özder ve Ali Mert Yavuzcan.

Özge Özder; arkadaşlarının çeşitli oyunlarda kullandığı kostümlerden oluşan bir gardrobu olan, heyecanlı, durduğu yerde duramayan, herkese bütün hayatını anlatabilecek kadar açık kalpli ve Vernon’a ölesiye hayran Sonia’nın enerjisini sahneye taşıyabiliyor 2 saat 30 dakika süren oyun boyunca. Ali Mert Yavuzcan da yükseklik korkusu olsa da 14. katta oturan, aynı yıl üç kadınla birden nişanlanmasıyla meşhur, çalışmaya tutkun, ruhunu karşısındakine açma fikrine uzak, yüksek egosuyla boğuşan, kendisine hayran olunmasına hayran Vernon’ın kişiliğini... Evrim Artut, Müge Gülgün, Çağrı Büyüksayar ve Köksal Ünal ise Sonia ve Vernon’ın altbenlikleri olarak sahnedeler. Renk katıyorlar oyuna, hatta biraz daha fazla bile kullanılabilirmiş bence bu altbenlik meselesi...

Romantik komedileri seviyorsanız...

“Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar” keyifl i bir seyirlik, özellikle de müzikli oyunları ve romantik komedileri sevenler için. Fakat fazla uzun. Ne Özge Özder’in ne de Ali Mert Yavuzcan’ın enerjisi düşüyor ama, bir süre sonra seyircinin ilgisi zedeleniyor. Eylül Gürcan’ın dekorları, oyunun hareketliliğiyle uyum içinde, Gamze Kuş’un kostümleriyse karakterlerin kişiliği hakkında ipucu vermeye niyetli. Yapıtın “altbenlik” meselesi ve iç sesleri, yer yer Kemal Yiğitcan’ın ışıklarıyla belirginleştiriliyor.