Tarihi, kültürü ve lezzetleriyle bir Kars gezisi

Yakında kardan mantosunu giyerek kışın en yakıştığı rotalardan birine dönüşecek olan Kars, seyyahlara yeni bilgilerle donanacakları keyifli bir mola vadediyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Sanat sayfalarımızda okumuşsunuzdur, Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu’nun gösterisi için Kars’taydım... Son günlerde Bakü- Tiflis-Kars Demiryolu Hattı dolayısıyla da gündeme gelen şehirdeki seyahatimde iki şeye fena halde hayıfl andım: İlki bu dört bir yanı tarih kokan şehre daha önce yolumun düşmemesine, ikincisi de Kars’ın yakasına görmüş geçirmiş bir hanımı süslercesine inci bir broş gibi takılan karın henüz yağmamış olmasına... Tabii, serde seyyahlık var, Kars’a kadar gelmişken, kenti de tanımak, biraz tarihini biraz kültürü öğrenmek, sokaklarını arşınlamak, lezzetlerini tatmak şarttı... Ben de bu kurala memnuniyetle uydum...
Döndüğümden beri en çok karşılaştığım soruyla başlıyorum: Kars soğuk muydu? Hatırlatırım, Türkiye'nin en yüksek ve en soğuk kentlerinden birindeyiz. Dolayısıyla kar henüz yağmamış olsa da evet, soğuktu. Ama önemli olan şu: Soğuğun yakıştığı yerler vardır ya hani, Kars onların “ileri gelenlerinden...” Kalın giyinip berenizi, atkınızı, eldivenlerinizi taktınız mı, kenti keşfetmeye başlamamanız için hiçbir neden yok...

Gezimize Kars Kalesi'yle başlayalım...

Kente gelen pek çok grubun yaptığı gibi, biz de gezimize Kars Kalesi’nden başladık. Bunun iki nedeni var. İlki tabii, bin yıla yakın süredir Kars’a değer katan bir eser olması ve tarih boyunca bir sürü değişim, dönüşüm, savaş ve barış görmesi. İkinci nedense şu: Kars Kalesi, kente en hakim yerde. Dolayısıyla şehri kuşbakışı görmek ve fotoğrafl amak için ideal bir nokta... Hemen önümüzde Ulu Cami, Kümbet Camii ve Ebü’l Hasan Harakani Camii var. Biraz sağda da kaleye etrafından dolanarak çıktığımız Kars Çayı. Hatta yine kaleye çıkarken, 1579’da Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan; bir selde yıkılınca 1700’lerin ilk çeyreğinde yeniden inşa ettirilen kunt Taş Köprü’yü de görmek mümkün... Çay, ilerleyen aylarda donuyormuş, tıpkı gidemediğim için hayıfl andığım -ama henüz donmamış olan- Çıldır Gölü gibi...
Madem tarih kokan bir şehirdeyiz dedik, bu simge eserlerden kısacık da olsa bahsedelim. Ortadaki fotoğrafta solda gördüğünüz 17. yüzyılda, Sultan İbrahim zamanında yaptırılan Ulu Cami. Ortada yer alan Kümbet Camisi bir zamanlar 12 Havariler Kilisesi’ymiş; İ.S. 932-937 yıllarında yapılmış... XI. Asrın tasavvuf alimlerinden Ebü’l Hasan Harakâni’nin adını taşıyan cami de kentin simgelerinden (sağda.) Yanında alimin türbesinin de bulunduğu bu eser, Evliya Camii olarak da anılıyor.

Baltık mimarisi örnekleri...

Kaleden inerken göreceğiniz tarihi binaysa Kars’ta bulunan Rus döneminden kalma Baltık mimarisi örneği yapılardan biri. Bugün konservatuar olarak kullanılıyormuş. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonrasında yaşanan 40 yıllık Rus işgali döneminde yapılmış binalardan sadece biri bu. Kars’ın merkezine inince, aynı dönemden pek çok bina karşılıyor seyyahları. Bu binalar ve tabii onların süslediği caddeler Kars’ta görülmesi gereken yerler arasında... Bir eserden daha bahsetmesem olmaz: Rus şair Puşkin’in “Erzurum Notları”nda burada yıkandığından bahsettiği Mazlumağa Hamamı bugün restorasyonda.
Ve Ani Ören Yeri... Peşinen söyleyeyim, sayfada kalan şu kadarcık yer tarih öncesi zamanlardan beri çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan; Ortaçağ’da önemli bir İpek Yolu şehri olan Ani’yi, gezene verdiği duyguyu anlatmaya asla yetmez... Biz, UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Ani'yi çok hızlı gezmemize rağmen yine de 2 saat kadar bir süre ayırmamız gerekti, eğer tarihe meraklıysanız 3.5-4 saatinizi dahi alabilir. Bizim gibi zamanınız sınırlıysa, Kars’a yaklaşık 42 kilometre uzaklığındaki antik kentte; Şehir Surları’nı, surlardaki Aslan rölyefini, Fethiye Camii’ni (Büyük Katedral), Anadolu’daki ilk Türk camisi olan Ebü’l Menucehr Camii’ni, Abughamrents (Polatoğlu) Kilisesi’ni ve Tigran Honents Kilisesi’ni (Resimli Kilise) görmenizi öneririm.

Ayasofya’nın kubbesini onaran Tiridat Usta’nın yaptığı Büyük Katedral’in, Ani’nin 1064’te Sultan Alparslan tarafından fethedilmesinin ardından camiye çevrildiğini ve ilk fetih namazının burada kılındığını da ekleyeyim.

Epey gezdik, yoruldunuz mu? O zaman son bir öneri: Kars'ta çay pek lezzetli. Bir mekânda, hele hele kuzina sobası olan bir mekânda mola verip çayın yanında közlenmiş patates ve biraz tereyağıyla kendinize gelmeye ne dersiniz?

Sokaklarda adım adım...

Kars’ın merkezinde yer alan bir eseri de görmenizi önereceğim. Rus işgali yıllarında, yani 19. yüzyıl sonlarında kilise olarak yapılan, bugünse cami olarak kullanılan Fethiye Camii’ni (yanda.) Kars’ın merkezinde, Ortakapı Mahallesi’nde yer alan bu eser, Kars fotoğrafl arını en çok süsleyenlerden biri... Kars’taki Baltık mimarisi örnekleriyse (altta) bazı sokaklarda yer yer, bazılarında yan yana yer alıyor. Tavsiyem Kars’ın sokaklarını hiç acele etmeden, binalardaki detayları inceleyerek hem gündüz hem de sokak lambalarının ışığında gezmeniz...

Hediye ne alınır?

Kars kaşarı hepimizin malumu, yaşadığımız kentlerde bile hangi etikette adı yazıyorsa, elimiz ona uzanmıyor mu? Çeçil peyniri de ünlü şehrin... Benim favorimse, peynircilerde devasa tekerleklerini de gördüğüm gravyer... Çantanızda bala yer açmayı unutmayın. Bir de sımışkaya. O da ne, derseniz, Kars’a özel bir çekirdek.

Bu şehirde tarih dile geliyor

Kars, tarihin dile geldiği bir şehir... Ani başlı başına bir tarih ansiklopedisi... Ya kentteki ilk durağım olan Kars Kalesi... Tarih meraklıları için kısa bir bilgi vereyim: Kentin silüetinde önemli bir yeri bulunan kale, 1153’te Selçuklular’a bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin’in isteğiyle yapılmış. 1386’da Timur yıktırmış burayı, yaklaşık 2 yüzyıl sonra, 1579’da III. Murad emir vermiş; Lala Mustafa Paşa yeniden yaptırmış. 93 Harbi de denen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra tahribata uğramış... Sadece kalenin öyküsünden bir roman çıkar, öyle değil mi?

Yöresel lezzetlerle mideniz bayram etsin...

Kars’ta bambaşka çağlardan, bambaşka kültürlerden kalan tarihi eserler arasında gezdiniz, ruhunuzu doyurduruz, ammavelâkin sonunda midenizi doyurma vakti geldi. Eğer et veya hamur işi seviyorsanız, mideniz doymak ne kelime, bayram edecek demektir... Kars mutfağı denince akla ilk gelen kaz yemekleri oluyor. Kaz eskiden dar gelirlilerin yemeğiymiş. Yağlandıkları vakit kesilen kazlar üç ay kadar tuzda bekletilir, sonra çözdürülüp pişirilirmiş. Gerçekten özel bir lezzet olan kaz kızartması hayvanın yağında yapılmış bulgur pilavıyla servis ediliyor... Hamur işi Kars mutfağında epey gözde, listenin başındaysa kahvaltıya da, çay saatine de eşlik edebilen kete var. Pişirmesi saatler süren pörtletmenin altınaysa mercimekli erişte koyuyorlar. Biraz ağır gelebilir, ama lezzetli... Sıra, mantı dendi mi ağzının suları akanlara önerebileceğim yemeğe geldi: Hengel. Yaprak mantı da denilen hengelin içi yok, üzerinde kavrulmuş soğan var, pek de yaraşıyor doğrusu... Çorbalardan da söz açmak gerekirse ben evelik ve ısırgan aşıyla hem soğuk hem de sıcak servis edilen ayran aşını tattım. İkisi de içi dolu dolu, yoğun, lezzetli ve besleyici çorbalar ya da “aşlar.” Son olarak görünüşüyle de gönül çelen Acem kavurmayı da öneririm.

Bu konularda ilginizi çekebilir