Zamanın durduğu büyülü şehir: Gent

KERİM ÜLKER

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KERİM ÜLKER

Hollanda’ya yapacağımız kısa yolculuğumuzda Amsterdam’da konaklayıp yakın kentlere gitme planı yapmıştık. Volendam, Marken, Edam, Leiden, Den Haag, Haarlem programımızdaydı ama “Acaba Belçika’ya geçip Brugge’a da uğrasak mı?” sorusu da vardı zihnimizde. Fikrimizi değiştiren internette araştırma yaparken karşılaştığımız Gent şehri oldu. Brugge’dan vazgeçip rotamızı Gent’e kırdık. İyi ki de öyle yapmışız diyorum, gördükten sonra. Bu “Hafta Sonu Molası” nda sizi de Belçika’nın bu sevimli kentine davet edeceğim... Amsterdam’dan 3 saat süren otobüs yolculuğunun ardından ulaştığımız Gent için genelde “Kuzey’in Venedik’i” diyorlar. Ancak birçok farklı nitelendirme de var. “Üç kuleli şehir”, “Ortaçağ’ın modern kenti” ilk akla gelenler...

“İki nehrin kesiştiği yer...”

Belçika’nın Flaman Bölgesi’ndeki, Flemenkçe’nin hakim olduğu Gent; tam da Lys ve Schelde nehirlerinin birleştiği noktada kurulmuş. Adını Kelt dilindeki “Ganda” kelimesinden alıyor. Yani “İki nehrin kesiştiği yer...” Avrupa’nın en zengin kentlerinden olan Gent, evlerinin kendine has mimarisiyle ziyaretçilerinin ilgisini çekiyor. Bence Amsterdam'la yarışacak kadar güzel bir mimariye sahip. Renk cümbüşüyle içinizi ısıtacak havayı hafızanıza yüklüyor.

7. yüzyılda önce tahıl, ardından da kumaş ticaretiyle zenginleşen Gentliler tabiri caizse kazandıklarını mimariye yatırmış. Devasa kiliseler, kaleler, müzeler süslüyor sokakları. Ortaçağ’da geçen bir filmde rol alıyormuş gibi üzerinize düşeni yapıyor ve hayranlıkla dolaşıyorsunuz şehri.

Kapadokya’dan Gent’e...

Tabii Belçika denince ilk akla gelenlerden biri de çikolata... Hazır yolunuz Belçika’ya düşmüşken, ilk iş olarak kendinize çikolata ısmarlayın bence... Gent sokaklarında da rastlayacağınız Leonidas mağazalarını önerebilirim. Sırası gelmişken, size Leonidas’ın Türkiye'de başlayan ve Gent’e uzanan öyküsünü de anlatmalıyım. 50 ülkede bin 250 mağazası olan Leonidas, önde gelen çikolata şirketlerinden biri. 1876'da Kapadokya’da doğan Leonidas Kestekides, önce İstanbul’da, ardından da köklerinin olduğuna inandığı Yunanistan’da yaşamış. Bir süre sonra İtalya’ya göç eden, burada da aradığını bulamayan Kestekides, ABD’ye gitmeye karar vermiş. Ancak hayalindeki şekerleme işini bu ülkede yapamayınca, 1910’da Belçika’da açılan dünya fuarına katılmış ve çikolata yarışmasında bronz madalya kazanmış... 1913’te ise bu kez Gent’te düzenlenen fuara giden Kestekides, Belçika’da yaşamaya karar vermiş ve Leonidas markasınının temelleri böylece atılmış. Şimdiyse markanın başında Dimitrios Kestekoglou var.

ŞEHRİN KÜLTÜR DURAKLARI

Kentin modern harikalarına da bakalım... Sanatla ilgiliyseniz Gent Güzel Sanatlar Müzesi (Museum Voor Schone Kunsten Gent) size ilk önerim... 1900’lü yılların ilk döneminde Charles van Rysselberghe tarafından tasarlanan binanın restorasyonu 2003’te başladı ve 2007’de tamamlandı. Genel olarak Flaman sanatı örneklerinden oluşan bir koleksiyone sahip olan müze, Ortaçağ’dan 1950’lere kadar uzanan geniş bir zaman dilimine ait eserleri kapsıyor. Müze ayrıca yılda iki kez geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. Sanatseverler için önerebileceğimiz ikinci durak ise Stadsmuseum; yani Gent Şehir Müzesi... Bu müze 2010'da kapılarını açtı, ancak temelleri 1833'e kadar uzanıyor. Gent hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz burada pek çok kaynak bulabilirsiniz. Şehrin ilk dönemlerinden itibaren toplanan binlerce parçanın sergilendiği Bijloke Manastırı’ndaki müzenin interaktif bölümleri sayesinde şehrin gelişimini detaylı görmeniz mümkün. Zamanınız bolsa koleksiyonu 1945 sonrasına odaklanan Stedelijk Museum Voor Actuele Kunst'u da gezmenizi öneririm.

İHTİŞAMIYLA ETKİLİYOR

Yaklaşık 300 bin nüfuslu Gent’in en dikkat çeken yapılarından biri Saint Nicholas Katedrali. Yerel dilde Sint Niklaaskerk adı verilen bu yapı, Belçika’nın en eski kiliselerinden biri. Gotik ve Romanesk mimarinin derin izlerini taşıyan Saint Nicholas Katedrali, tarihi Buğday Pazarı’nın tam da yanında. Temeli 13. yüzyılın başında atılan ve ancak yüzyılın sonunda tamamlanan katedralin devasa kulesi, gözlem ve uyarı amacıyla inşaa edilmiş... Katedrali gezecek olursanız, ünlü Fransız müzik aletleri tasarımcısı Aristide Cavaille-Coll tarafından 19. yüzyılda yapılan orgu da görmeden ayrılmayın, derim. O da çok etkileyici.

Geçmişin renkli izlerini Gravensteen Kalesi’nde sürün!

Gent’e gelmişken Gravensteen Kalesi’ni de görmelisiniz... Kont Philip tarafından 1180 yılından inşa ettirilen Gravensteen yani Kontlar Kalesi, Lys nehrinin hemen kıyısına. Üç asır boyunca Belçika’daki Flaman Kontları tarafından kullanılmış bir bina bu... Bir dönem cezaevi, sonralarıysa fabrika olarakta kullanılan kale, şimdilerde müze olarak ziyaretçileri ağırlamaya devam ediyor... Hapishane bölümü, Ortaçağ’ın zalimliğini görmek isteyenler için ilginç bir örnek... İşkence ve idam için kullanılan aletlerin yer aldığı bu bölümün yanı sıra farklı odalardaki kontlar döneminden kalma eşyalar da dikkat çekiyor. Gravensteen Kalesi, bir dönem İngiliz televizyon kanalı BBC’de yayınlanan The White Queen dizisine de ev sahipliği yaptı.

Yüzyıllar öncesinden mimarinin görkemli örnekleri

Gelin yine mimariden devam edelim... Çünkü Gent'in mimarisi gerçekten çok görkemli yapıtlarla örülmüş... İki örneği daha anlatmak istiyorum. Şehre yolunuz düşerse güzergâhınıza eklemenizde fayda var... Neo-Gotik iç dekorasyonu ile öne çıkan Saint Micheal Kilisesi, Geç Gotik mimari stilinin dikkat çeken örneklerinden biri. Bu kilisede, Rönesans döneminin en ünlü isimlerinden İtalyan sanatçı Michelangelo’nun önemli bir eseri ziyaretçileri büyülüyor. Saint Micheal Kilisesi'nin gümüş ve altından yapılmış eşyalardan oluşan koleksiyonunun yanı sıra 18. yüzyıldan kalma heykelleri barındıran iç kısmını da görmenizi tavsiye ederim. Üzüm bağları ve manastır kalıntılarının bulunduğu görkemli bir bahçeye sahip olan Saint Peter Manastırı ise Gent’in kalbinde yeşil bir vaha gibi. 7. yüzyılda yapılan, geçmişte mutfak olarak kullanılan manastır bölümümün düzenlenmesiyle yeniden yaratılan yapı, günümüzde her yıl düzenlenen uluslararası sergilere ev sahipliği yapıyor.

Şehrin kalbinin attığı tarihi sokaklar

10. yüzyılda tahıl ticaretinin yapıldığı Buğday Pazarı yani Korenmarkt (üstte), Lys Nehri ile Saint Nicholas Katedrali arasında yer alıyor. Kentin alışveriş caddeleri Veldstraat ile Kortemunt’u birbirine bağlayan meydanın çevresi tarihi yapılar açısından zengin. Bölgede temmuz ayında 10 gün süren eğlenceli Gent Festivali (Gentse Feesten) gerçekleştiriliyor... Cuma günleri taze köy ürünlerinin satıldığı pazarın kurulduğu Vrijdagmarkt’ın diğer ismiyse Cuma Pazarı. Kentin tarihi bölümünde yer alan meydanın tam ortasında, meşhur 100 Yıl Savaşları’nda İngiltere’den yana tavır takınan ve 1345’te idam edilen Gentli aydın Jacob van Atevelde’nin heykeli yer alıyor.

İçinde Van Eyck’lerin yapıtı görülebiliyor

Saint Bavo Katedrali (Sint Baafskathedraal) Gent’in simgelerinden biri. 942’de inşa edilen Saint John Şapeli’ne Gotik ve Romanesk eklemeler yapılarak şimdiki şekli verilen katedral, “Gent Altar Panosu” ile ünlü. Erken Rönesans döneminin Belçika’daki başyapıtı olarak gösterilen “Mistik Kuzunun Şenliği” tablosu 1432’de Hubert van Eyck ve Jan van Eyck tarafından tamamlandı. 89 metre uzunluğundaki kulesi sayesinde halk felaketlere ve düşman saldırılarına karşı uyarılmış.

Sembollerinden biri ejderha figürü

Jan van Haelst’in günümüzde şehir müzesinde sergilenen planlarına bağlı kalınarak 1313-1380 arasında inşa edilen Çan Kulesi (Belfort en Lakenhal), tamamlanınca uyarı ve gözlem görevlerini Saint Nikola ve Saint Bavo katedrallerinin kulelerinden devralmış. 91 metre uzunluğa sahip kulede şehrin sembolü olarak ifade edilen ejderha figürü var. Bitişikte yer alan kare salonsa kentin Ortaçağ’da zenginleşmesini sağlayan Tarihi Kumaş Borsası için inşa edilmiş.

Bu konularda ilginizi çekebilir