Bürümcekçi: Türkiye’ye iyi bir hikaye şart
Burgan Yatırım Genel Müdür Yardımcısı ve Baş Ekonomisti Haluk Bürümcekçi ile Fed’in politikalarından Avrupa’ya kadar hem dünyayı hem de Türkiye’yi konuştuk. Bürümcekçi, piyasalarda dalgalanma devam edecek, dalganın boyunu ‘hikaye’ belirleyecek diyor.
Ece CEYHUN
Piyasalar için her sonbahar önemlidir. Yaz başında piyasaların harareti yüksek olsa da bir rehavet çöker. Yılı kurtarmak için artık beklentinin öteleneceği bir tarih de kalmaz. Ya da yabancı yatırımcı açısından bakarsak yeni yatırım fırsatları yakalama telaşı öncesinde bir hesap-kitap zamanıdır. En önemlisi sonbahar gelecek yılın beklentilerinin şekillendiği bir dönemdir.
Yine bir sonbahar yaklaşıyor ve yine riskleri konuşuyoruz. Dünya ekonomilerinin genel resmi hala flu. Hala belirsizlikler var. Gerçi son 5 yılda olduğu gibi ağırlıklı dış riskleri de konuşuyor değiliz. 2014’te belki Türkiye’de 2 seçim birden yaşanacak. Ankara’dan gelen mesajlar son 3 seçimde olduğu gibi çok net bulunmuyor. Üstelik bu defa dış riskler azaldı da sadece içeride ufak bir belirsizlik var diyecek bir noktada yok.
Dışarıda Fed rüzgarı esmeye devam ediyor ve bu rüzgar kesilecek gibi de durmuyor. Üstelik Fed’den gelen haberlerin bazılarını çok uzak olmayan bir gelecekte ECB’de verebilir. Hem geçen hafta hem de bu hafta Avrupa’dan gelen veriler Türkiye’nin en büyük ihracat pazarının toparlanma yavaş da olsa, resesyondan çıktığına dair birer işaret olarak algılandı. Yani belki ECB’den de parasal genişleme konusunda elinin daha rahat olduğuna dair açıklamalar yapılabilir.
Aslında öyle bir dünya oldu, dengeler o kadar hassas teraziler üzerinde ilerliyor ki merkez bankalarından gelen haberler bir taraf için iyi başka bir taraf için kötü. Kötü, artık faizde daha yukarıdaki seviyeleri konuşuyoruz. İyi, sadece iç taleple büyürüz denilen bir yılda belki de dış talepten de katkı gelebilecek. Yani tek ayak değil çift ayaklı büyümüş olacağız. Faizler yükseliyor ama ekonomilerdeki iyileşme Türk ihracatçısına doping oluyor.
Bu sonbaharda ne olacak diye soranların sayısı her geçen gün artıyor. Son 5 yılda ‘nakit kraldır’ dedik, ‘riske karşı doğru konumlanmak lazım’ dedik önümüzdeki bir yılda daha neler olabilir diye Burgan Yatırım Genel Müdür Yardımcısı ve Baş Ekonomisti Haluk Bürümcekçi’ye sorduk. Bürümcekçi piyasalarda temel olarak merkez bankaları kaynaklı 3 riskin daha gelişen piyasaların kıyılarında dalga yaratacağına inanıyor. Bugün herkes ‘Fed’in tahvil alımını azaltacağını söylemesi bile yetti’ diyor ama Bürümcekçi, sadece dış risklere bakıldığında doların patronunun tahvil alım programını küçültme miktarı ve zamana nasıl yayacağını açıklaması, yüzde sıfır olan politika faizini yükselteceği dönemi ve ECB’nin çıkış kararının da piyasalarda yeni volatilite getirecek söylemler olduğuna işaret ediyor.
Türkiye’ye iyi bir hikaye lazım
“Türkiye bu yıl kendisine özgü hikayesini yılın ilk 5 ayında kullandı” diyor Haluk Bürümcekçi ve şöyle devam ediyor: “Bizim için ilk 5 ayda not artışı önemli bir hikayeydi. Ama ondan sonra ülkelere özgü hikayelerin çok da ön plana çıkamayacağı bir dalgaya girdik. O dalgada ilk etapta bir ülkenin ayrışması çok zordu. Bundan sonrası için iyi bir hikaye lazım.”
Türkiye’nin volatilitenin daha devam edeceği bir ortamda iyi bir hikaye yaratması gerektiğine inanan Bürümcekçi, “Belli büyük hareketlerde iyi hikayeniz olması lazım. Türkiye geride bıraktığımız bir buçuk yılda yatırımcılar açısından cazipti. Bu yılın ana hikayesi belli bir büyüme oranı yakalanırken yani Türkiye yüzde 3-4 büyürken cari açığın hızlanmaması olabilirdi, yani dengeli büyüme dediğimiz olay. Türkiye cari açığını patlatmadan yüzde 3-4 civarında büyüyebileceğini, enflasyonunu yüzde 5-7 aralığına çekebileceğini gösterebilmeli. Ayrıca siyasi cepheden daha net mesajlar gelmeli” diye konuştu.
Sonbahar risklerini sorduğumuzda ise Bürümcekçi, espriyle “Hangi sonbahara tedirgin girmiyoruz ya da klasik olarak risk görmüyoruz ki?” dedi. Bürümcekçi, “2014’te 2 seçim olması kesin daha fazla olma ihtimali de var. Bunlar yılın son çeyreğinde yoğun olarak konuşulmaya başlanacak. Siyasetteki bulutların dağılması önemli. Daha fazla da sorulmaya başlanacak. Dolayısıyla büyüme ve enflasyon tarafındaki gelişmeler Türkiye’nin yeni fiyatlama dalgalarından daha az etkilenmesini getirir” ifadelerini kullandı.
Yılın teması gelişmişler toparlanıyor
Haluk Bürümcekçi, bu yılın başında gelişmiş ülkelerde toparlanma olacağı veya toparlanmanın belirginleşeceği, gelişmekte olan piyasalara sermaye akımlarının azalacağı beklentisi olduğunu da hatırlatarak “Bu yılın teması gelişmiş ülke ekonomilerinde yaşanan toparlanma. Türkiye biraz rating notuyla ilk çıkış hareketinin dışında kaldı. Farklı geçen yılın ilk 5 ayının ardından çok uzun bir süreden beri beklenen ikinci ‘yatırım yapılabilir ülke’ notunun gelmesini Türkiye kutlayamadan, neredeyse ertesi günü, sermaye çıkışı ile karşılaştı. Ama bu sadece Türkiye’ye özgü değil. Biz rating beklentisi ile ötelenen satış dalgasıyla kararın hemen ardından karşılaşmış olduk” dedi.
Bonoda yabancı oranı yüzde 28 oldu
Yabancı yatırımcıların mayıs ortasından beri pozisyonlarını azalttıklarını da hatırlatan Bürümcekçi, “Not artırımına giden süreçte de özellikle bonolarda yabancı o kadar yüksek pozisyon aldı ki tarihi zirvelere ulaşıldı. Bonoda daha önce yüzde 15’lerde olan yabancı payı yüzde 28’lere kadar çıktı. Bu giriş faizlerin diğer ülkelere de yakınsamasına neden oldu. Ama oransal olarak bakıldığında yabancının payı hala yüksek” değerlendirmesinde bulundu.
Başçı’nın konuşması 7 milyar dolar getirdi
Bu son dalgalanmanın son yıllarda gelişmekte olan ülkelerin gördüğü türbülanslardan farklı olduğu vurgusunu da yapan Bürümcekçi, Türkiye portföyünü azaltan hatta azaltmaya da devam edebilecek olan yabancının bir taraftan da pozisyon değişimi yaptığını kaydetti. Bürümcekçi şöyle devam etti: “Şimdi bir de yabancı yatırımcı açısından pozisyon değişim süreci var. Üstelik daha zamana yayılacak gözüküyor. Üstelik yabancı hem gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasında bir tercih yapıyor hem de yatırım yaptığı piyasada varlık dağılımını tahvillerden hisse senetlerine doğru değiştiriyor. Ama temmuz toplantısı öncesinde Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın konuşması ve ardından gelen faiz koridorunun yükselmesi kısa vadeli girişleri tetikliyor. Mesela sermaye çıkış yönünde olsa bile ara ara girişler oluyor. Buna en güzel örnek 19 ve26 Temmuz haftalarında swaptan 7 milyar dolar girdi. Öncesinde bono ve tahvilde çıkışlar devam ediyordu ama sert çıkışlar swaptan oluyordu. Bu giriş piyasaların biraz da olsa rahatlamasına neden oldu. Fakat bunlarında çok güvenilir akımlar olmadığını da unutmamak lazım. Bundan sonraki süreçte 1-2 hafta giriş olup ardından çıkış olduğunu da görebileceğiz. Değerlemeler cazip olduğu zamanlarda tekrar ana trendin tersine girişler de görebiliriz.”
Bernanke’nin koltuğuna kimin oturacağı önemli
Dünya aslında krize ilk giren Amerika’nın krizden ilk çıkan ülke olmasını da bekliyordu. Avrupa’dan gelen son milli gelir verileri resesyondan çıkıldığını ama toparlanmanın güçlü olmadığını gösteriyor. Bu durum borsalar açısından iyi bir haber ama faiz açısından artık daha yüksek bir seviye konuşulacağının da bir göstergesi. Bürümcekçi, “Geçmiş yıllarda ana akım olarak paranın da bir taraftan borsalardan tahvil piyasalarına aktığını gördük. Fed’in, tahvil alımlarını azaltması ile para politikasını sıkıştırması ayrı şeyler. Fed sadece tahvil alımlarını azaltmanın uygun zamanını arıyor ve mesajlarla piyasada uygun zemini oluşturmaya çalışıyor. Piyasa şimdilik ilk mesajlara alışmış durumda ama hala azatlımın kademelerinin büyük mü yoksa küçük mü olacağını bilmiyoruz. Bu açıklandığında yeni bir fiyatlama olacak. Üstelik veriler iyi gelmeye devam ederse bu defa sıfır olan politika faizinin ne zaman artacağı da belirsizliği olacak.
Tabii şunu da anlamamak lazım. Aylar boyunca piyasaların kötü gitmesi gibi bir şey de olmaz. Ama işler terse kolay döner. Tabii şimdi birde piyasaların önünde yeni Fed Başkanı’nın kim olacağı sorusu var. Şimdilik Bernanke’nin koltuğuna aday olarak gösterilen favori isimler Janet Yellen, Lawrence Summers, Dohn Kohn, Timothy Geithner, Roger Ferguson, Alain Blinder ve Christina Romer olarak sıralanıyor. Bürümcekçi, “Bernanke’nin yerine kimin geleceği de önemli. Fed, kurumsal bir merkez bankası olsa da gelecek kararlarda başkanın kim olduğu önemli. Bir çok komite üyesi başkana yakın durmayı tercih ediyor” dedi.
[PAGE]
Enflasyon yüzde 7’nin altına düşerse faiz çift hane olmaz
Faiz piyasaları açısından ise her zaman çok önemli olan Amerikan 10 yıllık tahvil faizlerinin önemi daha da artacak. Yani herkesin bir gözü Amerikan tahvil faizlerinin grafiğinde olacak. Burgan Yatırım Genel Müdür Yardımcısı ve Baş Ekonomisti Haluk Bürümcekçi, “Bundan sonra tahvil faizleri çok geri çekilmez olmaz” dedi.
Bürümcekçi, “Amerikan 10 yıllık tahvillerinin faizi yüzde 2.5 olduğunda Türkiye’de 10 yıllık tahvillerin faizi yüzde 8.5-9’lara çıktı. Amerika’daki her 50 baz puanlık artış, Türkiye’deki faizlere 150 baz puan etki ediyor. Geçen sene sonundan bu yana Amerikan 10 yıllık tahvil faizleri 100 baz puandan fazla arttı. Bu ise bizim faizleri 300 baz puanın biraz üzerinde yukarı çekti. Amerikan tahvil faizleri yüzde 2.5’un üzerinde kaldığı müddetçe Türkiye’de de tahvil faizlerinin yüzde 8.5’un altını görmesi zor gibi. Amerikan faizi yüzde 3-3.5 olacaksa Türkiye’de illa da faiz yüzde 12 olacak anlamına da gelmiyor. O zaman enflasyonun önemi ortaya çıkıyor. Enflasyon tekrar yüzde 5-7 arasında dönebilirse bizim içinde çift haneli seviyeye oturmak gerekmez. Tek hanede kalabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
Gerekirse TCMB politika faizini de yükseltir
Fed, ECB, BOJ dünyanın büyük merkez bankalarının hareketlerini konuşuyoruz ve tüm bu gelişmelerin sonucunda TCMB’nin ne yapmasını beklediğini sorduğumuzda Haluk Bürümcekçi, “Merkez Bankası’nın uyguladığı esnek para politikasının odak noktası sermaye hareketlerinin ekonomiye olan etkilerini sınırlamak. Dolayısıyla para politikası temel olarak sermaye hareketlerinin yönüne göre şekilleniyor. Piyasada şu anda sermaye akımlarının yönü çok hızlı değişiyor. Ama yönün daha belirgin bir hal aldığı bir döneme de gelirsek Merkez Bankası para politikasını daha konvansiyonel politikalara yaklaşması da söz konusu olabilir. Büyüme ile faiz daha yüksek bir patikaya oturacaksa ve negatif reel faiz döneminden pozitif reel faiz dönemine geçtiğimizden emin olursak yüzde 4.5 olan politika faizinin arttığını görebiliriz. Çok kısa vadede artış beklemiyorum ama politika faizinin de ‘dokunulamaz’ olduğunu düşünmüyorum” dedi.
Bürümcekçi, herkesin Merkez Bankası’nın faiz konusunda bir adım atmayacağını düşündüğü bir anda faiz koridorunu artırdığını kaydederek “Merkez Bankası’nın gecikmeli de olsa doğru yönde adımlar atacağına inanıyorum. Koşulların gerektirdiği durumlarda yeni artışlar görebiliriz. TL’de bu seviyelerden daha ciddi baskı olması, ABD faizlerinin daha da yükselmesi gibi bir durumda bundan sonraki PPK toplantılarında yeni artışlar olabilir. Dolayısıyla bu ihtimal devam ederken politika faizini de dokunulmaz bir şey olarak görmüyorum. Piyasa artıramaz dese bile kalıcı bir değişim gözleniyorsa Merkez Bankası onu da artırmakta tereddüt etmez. Fakat asimetrik olabilir. Büyümede ve enflasyonda aşağı yönlü riskli oluştuğunda para politikasını gevşetmekte daha hızlı, tersi olduğunda sıkılaştırmak gerektiğinde gecikmeli adım atabilir. Yani aynı hızda devam etmeyebilir” ifadelerini kullandı.
Rezerv biriktirmede Eximbank kanalı keşke daha önce kullanılsaydı
Merkez Bankası’nın net 40 milyar dolar civarında bir rezervi var. Bürümcekçi, rezerv/borç oranının çok iç rahatlatıcı seviyelerde olmadığına belirterek “Rezerv opsiyon mekanizması ile rezervler arttı ama yeterli değil. Merkez Bankası faiz seviyesini savunmak adına net rezervini kaybetmek istemez. Aynı 2011’de olduğu gibi önce döviz sattı sonra faiz silahını kullandı. Belli noktadan sonra rezerv kaybına uğramak istemiyor. İmkanı olmadığı için değil. Türkiye gibi bir ülkenin rezervleri daha yüksek olmalı. Rezerv biriktirimini şu anda piyasadan yapmak da mümkün olmadığı için Eximbank kanalı kullanılıyor. İhracatçılara verilen krediyi döviz olarak tahsil etmek aslında Merkez Bankası’nın rezervini, zorunlu karşılıktan daha fazla ve daha kalıcı bir yöntemle artırıyor. Keşke bu daha yüksek limitlerle ve daha önce olsaydı” dedi.
Bürümcekçi, Merkez Bankası’nın etkin bir likidite politikası uygulayabilmek için fonlayan tarafta olması gerektiğini nitekim şu anda piyasa her gün ortalama 17-18 milyar TL fonladığını da söyledi. Bürümcekçi, “Merkez Bankası piyasayı fonlamaya devam edecek. Günlük ihtiyaç 20-21 milyar TL’den 17-18 milyar TL’ye indi. Bankaların döviz likiditesinde bir rahatlama oldu ve 2 Ağustos haftasında ROM kullanımında artış olduğu görüldü. Dolayısıyla bu hafta rezervde de 6 milyar dolarlık bir artış” açıklamasında bulundu.