En çok kazandıran Halka Arz Endeksi
SPK Başkanı Ertaş, Halka Arz Endeksi’nin yüzde 44,84 artarak tüm Borsa İstanbul endeksleri içinde en fazla artan endeks olduğunu açıkladı
İSTANBUL - Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş, "2013 yılında Halka Arz Endeksi yüzde 44,84 oranında artarak tüm Borsa İstanbul endeksleri içinde en fazla artan endeks oldu" dedi.
SPK, OECD ve Türkiye Kurumsal Yatırım Derneği'nin (TKYD) iş birliği ile İstanbul'da düzenlenen VII. Uluslararası Kurumsal Yönetim Zirvesi'nde konuşan Ertaş, Türkiye ekonomisinin son on yılda geçirdiği değişim ve dönüşüm sürecinin, şirketler ve sermaye piyasalarına ilişkin hukuki altyapının yeniden tasarlanmasını gerekli kıldığını ve bir bakıma eski elbiselerin yeni bedene dar gelmeye başladığını söyledi.
Ertaş, bu gereklilik sonucunda son birkaç yılda yeni Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu, Bireysel Emeklilik Sistemine ilişkin teşvik düzenlemelerinin yürürlüğe konulduğunu ve 2012 yılının son gününde de yeni Sermaye Piyasası Kanunu'nun yürürlüğe girdiğini ifade etti.
67 adet yeni düzenleme ile AB direktiflerine uyumlu yeni bir sermaye piyasasının hukuki altyapısını oluşturma çalışmalarını geçen yıl tamamladıklarını anımsatan Ertaş, "İnanıyoruz ve iddia ediyoruz ki geldiğimiz noktada sermaye piyasası mevzuatımız günümüz ve gelecekte karşılaşacağımız muhtemel ihtiyaçlara cevap verebilecek ve uluslararası örnek alınabilecek dünyanın, en yeni ve en ileri mevzuatlarından biridir" dedi.
2013 yılı hukuki altyapının yenilenmesi yanında kurumsal altyapının da yenilendiği bir yıl olduğunu dile getiren Ertaş, küresel sermayeye erişimi kolaylaştırmak ve Borsa'nın teknolojik altyapısını yenilemek için Nasdaq OMX grubu ile stratejik iş birliği başlatıldığını ve teknolojik yatırımların tamamlanmasını takiben yakın bir gelecekte Borsa'nın halka arzının da gündeme geleceğini ifade etti.
Geçen yıl Halka Arz Endeksi'nin yüzde 44,84 oranında artarak tüm Borsa İstanbul endeksleri içinde en fazla artan endeks olduğu bilgisini veren Ertaş, "Bu sonuç; Borsanın 2013 yılını yüzde 13 civarında eksi performansla kapattığı bir yılda elde edildi. Bu performans geçen yıl halka arzlarla ilgili yaptığımız yeni düzenlemelerin ve aldığımız tedbirlerin olumlu bir yansımasıdır" diye konuştu.
"2050 yılında G-7 ülkelerinin küresel GSYH'deki payı yüzde 20'ye kadar düşecek"
2008'de küresel krizle başlayan Amerika Merkez Bankası (Fed), Avrupa Merkez Bankası (ECB), İngiltere ve Japonya Merkez Bankaları tarafından uygulanan düşük faiz bol likiditeye dayalı politikaların, 22 Mayıs 2013 tarihinde Fed Başkanı Bernanke'nin yaptığı konuşma ile ABD tarafında yeni bir döneme girdiğini anlatan Ertaş, yeni dönemin, daha düşük likidite ve daha yüksek faiz oranlarına dayalı bir politika tercihine dayandığını belirtti.
ABD dışında diğer bölgelerde de ekonomik toparlanmayla birlikte piyasaların benzer bir politika değişikliği ile karşı karşıya kalacağına dikkati çeken Ertaş, buna herkesin hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti. Ertaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Sadece Fed tarafındaki parasal genişlemenin boyutu 2,5 trilyon doların üzerinde. Bu nedenle politika değişikliği hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturdu, faiz, kur ve borsa endekslerinde geçmiş 5-6 yılla karşılaştırdığımızda daha volatil bir dönemi başlattı. Yeni dönemde ekonomik göstergeleri güçlü, büyüme potansiyeli yüksek, uluslararası normlarda hukuki altyapıya sahip, güçlü projeleri ve inandırıcı hedefleri olan ülkeler avantajlı konuma geçecek, daha fazla küresel sermayeye ev sahipliği yapacak, hedeflerine daha kolay ulaşacaktır."
2005 yılında küresel GSYH'nın yüzde 41'inin gelişmekte olan ülkelerde yüzde 59'unun gelişmiş ülkelerde üretildiğini belirten Ertaş, 2012 yılında paylaşımın yüzde 50-50 olarak gerçekleştiğini, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programına göre 2050 yılında G-7 ülkelerinin payının yüzde 20'ye kadar düşeceğini ve Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin küresel hasıladan daha fazla pay alacaklarını söyledi.
"Libor ve döviz kuru bağlantılı manipülasyonlar için telaffuz edilen cezaların miktarı 40 milyar doları aştı"
Küresel kriz sürecinde bankalar da dahil olmak üzere şirket yönetim süreçlerindeki yetersizlikler ve yanlışların finansal sisteme ve halka açık şirketlere olan güveni sarstığını, yatırımcıların eksik bilgilendirilmelerine neden olduğunu ifade eden Ertaş, "Daha geçen ay Avrupa Birliği'nde 6 bankaya 1,7 milyar avro, yen libor oranlarının belirlenmesinde kartel oluşturdukları için ceza verilmiştir. ABD SPK'sı SEC geçtiğimiz kasım ayında bir yatırım fonuna 1,2 milyar dolar bilgi manipülasyonu cezası vermiştir. Küresel kriz döneminde gerek ABD gerekse Avrupa Birliği'nde libor ve döviz kuru bağlantılı manipülasyonlar için telaffuz edilen cezaların miktarı 40 milyar doları aşmıştır" dedi.
Vahdettin Ertaş, küresel piyasalarda yaşanan bu güven kaybının telafisi için daha sıkı sermaye yeterliği düzenlemeleri, finansal eğitim, gözetim ve denetimin sıkılaştırılması, türev araçlara ve OTC işlemlere kısıtlama getirilmesi ve kurumsal yönetim ilkelerinin yaygınlaştırılmasının çözüm adresi olarak uluslararası toplantılarda sıklıkla dile getirildiğini söyledi.
Dolayısıyla kurumsal yönetimin lokal ya da küresel krizleri önleme ya da olumsuz etkilerini azaltma gibi bir fonksiyona da sahip olduğuna işaret eden Ertaş, kurumsal yönetim ilkelerinin geliştirilmesi ve uygulanması açısından Türkiye'de son 10 yılda önemli bir yol kat edildiğini ifade etti.
Kurumsal yönetim ilkelerinin hayata kazandırılması sonrasında bu ilkelere uyumu teşvik için oluşturulan BIST Kurumsal Yönetim Endeksinde, endeksin hesaplanmaya başlandığı 31 Ağustos 2007 tarihinde 5 şirketin bulunduğunu, bugün ise şirket sayısının 47'ye yükseldiği bilgisini veren Ertaş, "Söz konusu endeksin BIST 100 endeksi ile performansının karşılaştırdığımızda; 2009 başından bu yana geçen 5 yıllık süre içinde (04-2009/12-2013 arası) BIST Kurumsal Yönetim Endeksi yüzde 265, BIST 100 Endeksi yüzde 222 oranında artmıştır. Yani Kurumsal Yönetim Endeksi'ndeki şirketlere yatırım yapanlar diğerlerinden her yıl yüzde 9 daha fazla para kazanmışlardır" değerlendirmesini yaptı.
Ertaş, bu sonuçların kurumsal yönetim ilkelerine uyan şirketlerin hem faaliyet hem de hisse senedi performansının diğer şirketlerden ortalama olarak daha yüksek gerçekleştiğini yansıtması bakımından önemli olduğuna dikkati çekti.
"Şirket yönetim kurullarında en az yüzde 25 oranında kadın kontenjanın bulunmasını istedik"
Ertaş, pay sahiplerinin şirket yönetimlerinde temsilini kolaylaştıracak, tüm menfaat sahipleri açısından şirketleri daha şeffaf hale getirecek ve yönetim kurullarının daha etkin işlemesini sağlamaya yönelik prensipleri yeni ilke setine yerleştirmeye çalıştıklarını ve "Yatırımcı ilişkileri bölümü" oluşturulmasını zorunlu tuttuklarını ifade etti.
Türkiye'nin 2023 yılına kadar orta gelir tuzağına düşmeden kişi başına 25 bin dolar gelir hedefi olduğunu anımsatan Ertaş, bu hedefe ulaşmak için kadınların daha fazla işgücüne katılması ve yönetim kademelerinde daha fazla yer almaları gerektiğine inandıklarını söyledi.
Bu inançla "yönetim kurullarında en az bir kadın üye bulunması"na yönelik gönüllü kurumsal yönetim ilkesini yürürlükten kaldırdıklarını belirten Ertaş, onun yerine 3 Ocak 2014 tarihinde yayınladıkları yeni Tebliğ'de şirket yönetim kurullarında en az yüzde 25 oranında kadın kontenjanın bulunmasını istediklerini hatırlattı.
Ertaş, şöyle konuştu:
"Bunun için şirket yönetim kurulunda yüzde 25'ten az olmamak kaydıyla bir hedef oran ve hedef zaman belirlenmesini ve bu hedeflere ulaşmak için şirketlerimizin politika oluşturması gerektiğini düzenledik. Şirketlerimizin bu hedefe ulaşma hususunda sağladıkları ilerlemeyi her yıl açıklamalarını istedik. İlkenin uygulanmasında gönüllülük esasını koruduk. Ancak çok uzak olmayan bir tarihte zorunlu hale getirmeyi planladığımızı da ifade etmek istiyorum."