Gelişen ülkelerin kalbi artık daha sağlam!

2013’te Fed’in sıra dışı tahvil alım programını azaltma planlarını açıklayarak finansal piyasalara yaşattığı kalp krizi tekrar mı edecek yoksa hemen hemen tüm yıl piyasalarda yaşanan sükunet sürecek mi? sorusu sıkça soruluyor bu aralar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Evrim KÜÇÜK

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin hafta başında yaptığı ve parasal genişlemenin sonuna gelindiği şeklinde algılanan açıklamaları gelişmekte olan piyasalara yönelik risk iştahında azalmaya neden oldu. Sonrasında ECB kaynaklarından bu açıklamaların yanlış anlaşıldığı yönünde gelen haberler risk iştahının tekrar toparlanmasını sağladı. ECB’nin ardından İngiltere ve Kanada merkez bankalarından gelen önümüzdeki dönemde olası faiz artışlarına yönelik açıklamalar yatırımcıların para politikası sıkılaştırması konusunda izlenecek tek oyuncunun Fed olmayacağını gösterdi.

Merkez bankalarının sıkılaştırma sürecine yaklaşmasıyla birçok yatırımcı ‘tapering’ yani merkez bankalarının varlık alımlarının azalmasının küresel sermaye akışına bağımlı gelişen piyasalarda etkisinin nasıl olacağını merak ediyor. 2013’te Fed’in sıra dışı tahvil alım programını azaltma planlarını açıklayarak finansal piyasalara yaşattığı kalp krizi tekrar mı edecek yoksa hemen hemen tüm yıl piyasalarda yaşanan sükunet sürecek mi?

Güçlü dolar ve emtiadaki düşüşe rağmen piyasalar rahat

Bank of Merrill Lynch küresel borsalar strateji ekibine göre, gelişen piyasalar 2013 yılındaki ‘Tapering Tantrum’ dönemine göre daha iyi pozisyon almış durumdalar. Bankanın ‘finansal kırılganlık’ modellemesine göre gelişen ülkelerdeki hassasiyet azalmış durumda. Bankanın analistleri bunun gerekçelerini şöyle açıklıyor:

“Bu modellemeye dahil ettiğimiz 17 gelişen ülke ekonomisinden sadece Filipinler yüksek finansal kırılganlık taşıyor. 2013’deki ‘Taper Tantrum’ döneminde ise 17 ülkeden 10’u yüksek finansal kırılganlık altındaydı. Şu an Gelişen ülkelerin ve Asya ülkelerinin CDS’leri yani temerrüt riski ve tahvil spredleri oldukça düşük seviyede. Üstelik son 2 yıldır Amerikan Doları güçlü olmasına ve emtia fiyatları gerilemesine ve Çin’in kredi piyasalarına ilişkin endişelere rağmen gelişen ülkeler iyi bir performans sergiliyor. Bu, gelişen piyasalarda güçlenen ve sağlamlaşan makro göstegelerin yansıması.

Bank of Amerika Merrill Lynch analistleri yüksek finansal kırılganlığa sahip ülke sayısı arttıkça finans krizlerinin sonuçlarının da daha ağır olduğunu hatırlatıyorlar ve “şu an birçok ülkedeki finansal kırılganlık seviyesi, son bankacılık ve para krizlerini tetikleyen seiviyelerin çok altında” tespitinde bulunuyorlar.

Analistler, gelişmiş ülke merkez bankalarının yapacağı politika hatalarının veya jeopolitik risklerin ise bu tabloda bozulmaya neden olabileceği uyarısı yapıyorlar.

Türkiye'de finansal kırılganlık yüzde 87'den yüzde 50'ye indi

Bankanın hazırladığı grafik de gelişen piyasalarda kırılganlığın azaldığını ortaya koyuyor. ABD para politikasının sıkılaşması ve dolardaki yükselişin tetiklediği 1990’ların ortasındaki krize oranla 2013’te ve şu anda ülkelerin finansal kırılganlığın yüzdesel olarak ölçüldüğü grafikte en riskli ülke olarak Filipinler görülüyor. Bu ülkede 2013’te yüzde 46 kırılganlık şu an yüzde 67 olarak ölçülüyor. Rusya’nın riski yüzde 97’den yüzde 63’e inerken, Çin’de 2013’de yüzde 84 olan krılganlık şu an yüzde 58. Malezya’da kırılganlık yüzde 74 seviyesinden yüzde 57’ye gerilerken, Türkiye’nin kırılganlığı yüzde 87’den yüzde 50’ye inmiş durumda. En az risk altındaki ülkeler ise Meksika, Brezilya ve Polonya olarak sıralanıyor.