Kendinden şüphe etmeyen Merkez’den şüphe ediyor
Yapı Kredi Başekonomisti Dr. Cevdet Akçay, “TCMB de 2008 yılından beri o kadar çok geleneği yıktı ki ekonomistleri ikiye böldü. Kimi Nobel alır dedi, kimi de kıyasıya eleştirdi” diyor.
Ece CEYHUN
İSTANBUL - Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine gerileyen faizler neredeyse 1 ayda yüzde 4.5’lardan yüzde 9’lara geldi. Dolar/TL ise tarihinin en yüksek seviyelerinde hareket ediyor. Merkez Bankası’nın bu hafta açtığı döviz satım ihalelerinin her birine çok yüklü teklifler geldi. ‘Akıllarda 1 dolar, acaba 2 TL olacak mı?’ sorusu var. Merkez Bankası faiz artırımını kredi genişlemesinde aşırı bir hareket olursa ve ‘gerekirse’ yaparım mesajını verdi. Yapı Kredi Başekonomisti Dr. Cevdet Akçay’a göre kurun 2 TL olmasından ziyade 2 TL’ye nasıl geldiği önemli. Çünkü Akçay, Merkez Bankası’nın fiyattan ziyade piyasadaki yüksek dalgalanma seviyesini gözeterek hareket ettiğini düşünüyor. Akçay, “Kurun 2 TL’yi nasıl gördüğü çok önemlidir. Merkez Bankası belli durumlarda 2 TL’yi görmesinden çekinmez. Bir şey yapmaması gerektiğini bilir. Ama belli volatilite koşullarında da 2 TL’nin oluşmasını engellemeye çalışır” yorumunu yaparken MerkezBankası’nın hakim olduğu veri setinin zenginliğine de atıfta bulundu.
Döviz müdahaleleri konusunda da iki araştırma yaptıklarını ve her iki araştırmanın sonucunun da kurda Merkez Bankası’nın önceliğinin fiyat değil volatilite olduğunu gösterdiğini de aktaran Akçay, “Merkez Bankası için koşullar çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
Kur bu kadar yükselmişken ve akıllarda hep kur yükselince faiz silahı çekilir klişesi varken, tüm gelişmekte olan ülke piyasaları çalkalanırken dünyayı ve Merkez Bankası’nı nasıl okumak gerekir dediğimizde Yapı Kredi Baş Ekonomisti Dr. Cevdet Akçay, “Artık volatilitede pembe tablo dönemi bitti” dedi ve ekledi: “Bundan sonra çok volatilite yaşayacağımız kesin. Bana göre Merkez Bankası’nın son 1-2 haftada büyüme konusundaki önceliği yerini döviz kuru ve enflasyona bırakmış durumda. Bu yüzden müdahale ediyor. Büyüme endişesi var mı? Tabii ki var. Ekonomi açısından tehdidi nerede görüyorsa araçlarını oraya yöneltiyor.”
Önce kendinizden şüphe duyacaksınız
Akçay, esprili bir dille bu dönemde Türklere mahsus hatalardan da uzak durmak gerektiğini söylerken “İngilizce’de ‘benefit doubt’ diye bir deyim vardır. Tam
olarak Türkçeye çeviremesek de Osmanlıca’daki Hüsn-ü zann’a yakın bir anlamı vardır. Çok geniş anlamıyla kendinden şüphe etmek, karşındakinin haklılığını teslim etmek diye tarif edilebilir. Merkez Bankası, piyasa beklentilerinin dışında bir adım attığında kimse ‘bir dakika ben neyi ıskaladım’ diye düşünmüyor. Herkes kendinden şüphe etmek yerine Merkez Bankası’ndan şüphe ediyor. Politika yapıcılarının sadece kararlarına değil hangi ortamda bu politikaları devreye aldıklarına da bakmak gerek. Masaya sadece ikna etmek için değil gerektiğinde ikna olmak içinde oturmak lazım. Aynı araçlarla bakamıyorsak, aynı gözlem ekipmanımız yoksa, o zaman bence ilk tepki olarak kendinizden şüphe duyacaksınız.”
Kendisini iflah olmaz bir iyimser olarak nitelendiren Yapı Kredi Başekonomisti Dr. Cevdet Akçay ile önce Fed’i sonra iç piyasayı konuştuk.
Fed’in söylemi ile niyeti farklı
Akçay, Fed’in yeni balonlar oluşturmadan, oluşan varlık balonunu da patlatmadan indirmeye çalıştığını anlatır, gelinen noktayı değerlendirirken “Piyasaların beklediğinden ve Fed’in bize söylediğinden daha zor bir geri çekilme süreci yaşanacak” tahmininde bulundu. Geri çekilme sürecinin çok çabuk olacağı, likiditenin hızla daralacağı havasının oluştuğunu vurgulayan Akçay, “Likiditenin bir an evvel çekilmesi gerek’ anlayışı eski tarz merkez bankacılığı için geçerli. Yeni paradigmada merkez bankaları açısından tutucu olmak demek tam tersine geri çekilmeyi biraz geç yapmak demek” tespitini yaptı. Fed’in hedef saptırdığını düşünen Akçay, “Önlemeye çalıştığınız problem varlık fiyatlarının şişmesi. Varlık fiyatlarını şişiren piyasaya siz, ‘beklediğinizden daha geç olacak sinyali verirseniz’ tam tersi bir şekilde o varlık fiyatlarınındaha fazla yükselmesine neden olursunuz. Onun için söyleminizin, niyetinize ters olmasında bir tuhaflık yok” dedi.
Fed likiditeyi azaltmaya başlasa bile ECB ve BOJ’un likidite sağlamaya devam edeceğini söylediklerini de hatırlatan Akçay, “Hatta ECB daha fazla likidite sağlayacak. Bir
tek Amerika göreli sıkılaştırmaya başlar diğer merkez bankaları likidite sağlamaya devam ettiği bir dünyada akut bir likidite krizi olacağını söylemek mümkün değil.
Ama beklentiler öyle bozulur, likidite piyasaya akmaz dediğiniz noktada da tekrar 2009’a dönmemiz anlamına gelir” ifadelerini kullandı.
Fed’in ‘ yanıldım’ deme şansı yok
Akçay, Fed’in verdiği sinyallerin aksine likiditeyi daraltmaya daha geç başlayacağı öngörüsünü de başladıktan sonra geri çekilme şansının olmamasına bağladı ve şöyle konuştu:
“Diyelim ki işsizlik oranı yüzde 6.5’a geldi. Fed alımları bitirdi ve bilançosunu daraltmaya başladı. Sonra enteresan bir veri geldi ve emlak ile iş piyasasından ters sinyaller gelmeye başladı. Siz de sıkılaştırmaya biraz erken başladınız. Fed olarak ne diyeceksiniz. Ups! Pardon. Tekrar alımlara başlıyorum dediğiniz anda bittiniz. Bunun maliyeti çok yüksek olur.”
Peki Fed açısından söylediklerinin tersine asıl operasyona geç başlamasının maliyeti ne olur denildiğinde ise Akçay çerçeveyi şu şekilde çizdi: “Geç yapmanın maliyeti ne olur? Ekonomi canlandı arka arkaya iyi data geliyor ve biraz enflasyon baskısını hissetmeye başladı. Ama düzeldiğinden artık hakikaten emin. Dolayısıyla geri çekilme operasyonuna başlamak için, iyi zaman aslında geç bir zamanı işaret ediyor.”
Fed, hamlesini başlatmadan veri topluyor
Akçay, bugün faiz piyasasının en büyük ‘piyasa yapıcısı’ bankası konumuna gelen Fed’in beklenti kanalıyla da piyasanın tepkilerini ölçerek veri topladığını düşünüyor.
Bernanke’nin ve diğer Fed temsilcilerinin açıklamalarının arkasında da bu güdünün yattığına inanan Akçay, “Fed, ilan etkisi modelleri için data topluyor.
Hakikaten iş yapma zamanı geldiğinde elinde yolunu göreceği bir çıkarım olması lazım. Geçmişte ne karar aldım. Piyasa nasıl reaksiyon verdi diye bakacak. Bu
verileri modelleyip hakikaten düğmeye bastığı zaman daha iyi bir fikir ile yola çıkmış olacak. Şu anda yapılanı bir data toplama süreci olarak görüyorum. Veri seti yeteri
kadar geniş olduğunda yollarını biraz daha rahat görecekler” dedi. Bu veri toplama süreci biraz eylülü geçecek.
Fed adım atarken her yeri kollamak zorunda
Amerikan Merkez Bankası’nın adımlarını atarken sadece kendi ekonomisindeki gelişmeleri değil diğer ekonomilerdeki gelişmeleri, diğer merkez bankalarının adımlarını da takip ettiğinin altınıçizen Akçay, “Gelişmekte olan ekonomilerde 3.8 trilyon dolarlık Amerikan tahvili var. Fed eğer yaptığı hareketlerle gelişen ülke paralarını çok daha ciddi şekilde vurmaya başlarsa ki Türkiye, Brezilya ve Asya ülkelerinde olduğu gibi, bu ülkelerde paralarını korumak üzere US Treasury satışlara başlarsa bu döner yine sizi etkiler.
Mesela geçen hafta gelişmekte olan ülkeler, ellerindeki 35 milyar dolarlık Amerikan Hazinetahvilini sattılar. Bu rakam 35 milyar dolar değil, 350 milyar dolar olursa Amerika’nın faizlerini, Amerika’nın kontrolü dışında etkilemeye başlayacaktır elbette. Dünya sandığımızdan daha fazla iç içe. Herkes karar alırken her yeri düşünmek zorunda” diye konuştu.
[PAGE]
Emtia fiyatları yükselmezse Türkiye’nin cazibesi artar
Türkiye’de krizden beri büyüme konusunda iki farklı kamp olduğunu belirten Akçay, bunlardan birinin bol likidite ortamından yararlanarak hep yüksek büyümeyi istediğini
diğerinin bol likiditeyi büyümenin kompozisyonunu değiştirmek ve faizleri kalıcı düşük seviyelere çekmek için kullanalım fikrini savunduğunu belirterek “OVP’de zaten bize ikinci fikrin baskın çıktığını gösteriyor. Bu sene yüzde 4, gelecek sene yüzde 5’lik büyüme hedefleri Türkiye için makul büyüme oranlarıdır” dedi ve ekledi:
“Büyümede bu yıl riskler aşağı doğru. Bizim ilk tahminimiz bu yıl için büyümede yüzde 4.8’di. Son gelişmelerden sonra büyüme rakamlarını aşağı doğru yüzde
3.6’lar civarına indireceğiz. Fed devreye girmeseydi emtia fiyatlarının düşük, likiditenin bol olduğu bu ortam Türkiye’ye yarardı. Şu ortam hiçbir gelişen piyasaya
yaramaz. Satışlar iyice yayılacak ardından gelişmekte olan ülkelerde oluşacak yeni ortama göre kendi aralarında ayrışacak. Getiri iştahı hiç ölmez. Likidite çabuk çekilecek, emtia fiyatları artacak diyorsak Brezilya ve Rusya öne çıkacak. Daha yavaş toparlanacak dünya ve emtia fiyatları baskısı hissedilmeyecek denildiğindeyse Brezilya ile Rusya karalar bağlar, Türkiye iyi gider.”
Bundan sonra Türkiye ekonomisinin yaşayacağı değişim noktalarından birinin de ekonominin hızlı ve yavaş büyüdüğü dönemlerde dip ve zirve noktalarını iyi yakalamak olduğunu aktaran Akçay, “Döngünün dip noktalarını doğru idare edebilirseniz problem çıkmaz” dedi.
10 senelik faiz normalleşmesini 1.5 seneye sıkıştırdı
Merkez Bankası’nın amaç ve araç fonksiyonunu genişletmesi ve geleneksel olmayan politikalar uygulamasının dünyada birçok merkez bankasına da örnek olduğunu
hatırlatan Cevdet Akçay, “TCMB’nin yaptıkları üniversite kitaplarına ‘case studty’ olarak girecek. Merkez Bankası, global krizi çok iyi kullandı. Türkiye’de 8-10 senede yaşanacak olan faiz normalleşmesini 1.5 seneye sıkıştırabildiler ve bunu piyasaya rağmen yaptılar” diye konuştu. 2008 öncesinde Türkiye’deki faiz seviyesini de başka ülkenin faiz seviyesi olarak değerlendirmek gerektiğini düşünen Akçay, “2008 öncesi faize sahip olan ülkeye artık başka ülke gözüyle bakmak lazım. 2001 öncesi Merkez Bankası’na da başka bir kurum” dedi.
Lokomotif bir piyasa kalmadı, ABD dışında sorunlar sürüyor
Amerika dışındaki büyük ekonomilerde büyümeme sorunu devam ediyor. Hatta bir dönemin büyüme şampiyonu Çin bile artık çok daha düşük büyüme rakamlarına razı
olmak durumunda. IMF şimdilik sadece Amerika için büyüme tahminini yukarı yönlü revize etti.
Akçay, dış alemin büyümesinin Amerika için önemine değinirken “Şu
anda dünyayı peşinden sürükleyecek, lokomotif bir piyasa görmüyorum. 3 sene evvel gelişmiş piyasalar kötü olacak ama BRIC dünyayı sürükleyecek deniyordu ama
baktığınızda onlarda da büyüyememe problemi var” tespitinde bulundu.