Korkmayın normalleşiyoruz, yabancı yeni seviyelerden gelecek

Ali İhsan Gelberi’ye göre merkez bankalarının kredibilitesi, bağımsızlığı kalmadı. Dünya konjonktürü öyle bir hal aldı ki merkez bankaları ‘trader’ gibi davranıyorlar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN

İSTANBUL - Para yine yer değiştiriyor. Fed düğmeye bastı ve dolar eve dönüşün sinyalini aldı. Mayıs başından beri küresel borsalar düşüyor ve başta Amerikan faizleri olmak üzere gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde hem faizler hem de kurlar birer birer yükseliyor. Borsalardaki satış dalgası ‘tepetaklak’  algısı yaratıyor. Sahnenin baş köşesinde yeniden finansal piyasalar var.

Finansal piyasalarda yaşanan bu çalkantı aslında kötü bir gelişmenin de habercisi değil. Çünkü Fed’in ‘tamam likiditeyi azaltacağım’ mesajının arkasında ‘bizim ekonomimizde işler yoluna girmeye başladı’ öngörüsü yatıyor.  Bundan sonra piyasalarda denge başka bir noktaya oturacak. Farklı seviyeleri konuşacağız.Özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarındaki köpük gidecek yeniden reel sektörün yükselişini izleyeceğiz. Peki giden sıcak paraya ne olacak? Yeni seviyelerden gittiği gibi geri gelecek.

Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi’ye göre piyasalardaki bu çalkantıda korkulacak hiçbir şey yok. Tam aksine piyasalar artık normalleşiyor. Asıl anormal dönem krizle başlayan ve merkez bankalarının piyasaya likidite verdiği hatta asıl görevleri olan fiyat istikrarından çok daha fazla finansal istikrarı hedefleyerek neredeyse tüm ekonominin sorunlarını çözmeye çalıştığı dönem anormaldi.

Gelberi, dünya piyasalarını değerlendirirken o anormal dönemin başlangıcını unutmamak gerektiğini düşünüyor. Çünkü ekonominin karar verenlerinin o gün yaptığı tercih dünyanın bugününü şekillendiriyor.

Gelberi, “Korkmayın normalleşiyoruz” derken bu yılın başında yaptığı tahminlerde normalleşme sürecini gelecek yıl beklediğini ifade ederek “Erkene gelmiş olmasının da sakıncası yok. Ne kadar geç olursa o ölçüde büyük bir düzeltme olurdu. Erteledikçe daha büyük sorunlar birikebilirdi” uyarısını da yaptı. Tüm gelişmekte olan sıcak paranın daha yüksek seviyelerden yeniden geri geleceğini, bunun sıcak paranın klasik hareketi olduğunu da anlatan Gelberi, “Önemli olan daha uzun süredir kıpırdamadan duran portföy yatırımlarının izleyeceği yoldur” diye konuştu.

Canlanmanın başlaması reel sektör için iyi haberdir

Gelişmeleri  mali sektör - reel sektör ayrımı yaparak da değerlendiren Gelberi, "Amerika da özellikle ekonomi canlanmaya başlıyorsa bu reel sektör için iyi bir haberdir" dedi. Olaylara hep mali sektör açısından bakılarak değerlendirildiğini ve borsalardaki harekete bakarak 'bir kriz var' tespiti yapıldığına da işaret eden Gelberi, "Ekonominin canlanması işsizlik oranının düşmesi kötü bir haber değil ki. Dengeler bozuk ve yeniden dengelerin kurulması lazım. Bu kriz değildir. Keşke Amerika’nın ekonomisi yükselirken Avrupa’nın ekonomisi de yükselse. Avrupa’da resesyondan çıkabilse ve bu fazla paranın yarattığı köpük tümden ortadan kalksa. Fazla köpüğün alınması aslında normalleşmedir. Biz son 5 yıldır anormal bir dönemdeyiz" dedi.

Amerika’da reel faizin pozitif olduğu bir döneme girildiğini ve değişim sürecinden Amerikan borsasının da çok fazla etkilenmesini beklemediğini ifade eden Gelberi, bunun nedenini de şöyle açıkladı: "Amerikan borsasında reel sektörle finans sektörünün ağırlığı da dengelidir. Orada birisi yükselirken birisi düşerse sonuç nötr olarak gidebilir. Ama bizim gibi bankacılık sektörü ağırlıklı olan piyasalar biraz daha fazla etkilenir."

Gelberi’nin dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

Fed’in bilançosu rekor kırdı

Sub prime konut kredilerinin batmasıyla bankacılık sistemi ciddi ölçüde yaraladı ve bankaların bilançoları ciddi oranda bozuldu. Dünya otoritelerinin yani Amerika ve Avrupa  Birliği’nin önünde iki tercih vardı. Birinci tercih bir seferde bankacılık sistemini temizlemekti. İkinci tercih ise likidite vererek bankaları yüzdürmekti. Lehman’ın batışına piyasaların tepkisi çok büyük olunca tercih ikinci seçenekten yana kullanıldı. Bankalara verilen likiditenin reel sektöre akacağı dolayısıyla ekonominin canlanacağı, büyümenin geleceği ve bankaların bilançosunun düzeleceği düşünüldü.

Basılan para müptela piyasalar yarattı

Yalnız Fed, ECB ve BOJ’un bastığı paralar kredi kanalıyla reel ekonomiye aktarılamadı. Dolayısıyla da ekonomiyi canlandıramadı. Üstelik para, Amerika’nın içinde de çok kalamadı ve gelişmekte olan ülkelere gitti. Amerikan ekonomisi yerine bu ülkelerin ekonomilerini düzeltti. Para basmanın hatta çok ve devamlı para basmanın sonucunda ekonomik büyüme gelmedi. Bu likiditenin sonucunda reel sektör bu işten faydalanamadığı gibi finansal sektörde de balon oluşmaya başladı. Emtia fiyatları yükseldi, borsalar yeni zirvelere çıktılar ve bono piyasalarında reel faizler negatife düştü. Aslında 5 yıldır piyasalara devamlı verilen para, adeta uyuşturucuya alışmış müptela yarattı. Piyasalar para gelmeden yaşayamaz hale geldi ama Fed’in likiditeyi kısması 2014’ün ortasını bulacak. Üstelik verilen parayı da çekmeyi pek düşünmüyor.

Amerika ekonomisini daha iyi yönetti

Bu süreçte Amerika, ekonomisini daha iyi yönetti. Bankacılık sistemi eyalet ve şehir bankalarına dayandığı için binlerce bankaya el koydu ve batırdı. Avrupa da ise bankacılık sistemi büyük bankalara dayanıyor. Dolayısıyla çok fazla bir şey yapılamadı. Dolayısıyla Amerika’da işsizlik düşüyor, yüzde 2 olan büyüme yüzde 3’lere geliyor. Amerika’daki yüzde 3’lük büyüme mesela Türkiye’deki yüzde 8-9’luk büyümeye denktir. Bunlar çok iyi rakamlar. Bu durumda eğer Fed para vermeye devam ederse ciddi bir enflasyon sorunu ile karşı karşıya kalacak.

Enflasyona önlem erken alınır

Enflasyon yükselişine enflasyon yükseldikten sonra önlem alamazsınız. Enflasyon yükselmeye başladıktan sonra alacağınız önlemin etkisi 1 sene 1.5 sene sürer. Hatta enflasyon yükseldikten sonra aldığınız önlemlerin hiçbir etkisi olmaz ve tutamayacağınız yere kadar gider. Eğer siz enflasyonun yükseleceğini tahmin ediyorsanız ve görüyorsanız en azından 8-9 ay önce almanız lazım. Tahvil alımı yaparak aylık fonlamasını 85 milyar dolara kadar çıkartan Fed, 5 yılda o kadar çok para verdi ki bilançosu tarihinin en yüksek seviyelerine ulaştı ve 3 trilyon dolara kadar çıktı. Fed parayı kıstı ya da başka ifadeyle 85 milyar doları 50 milyar dolara, 40 milyar dolara düşürdü diye Amerikan ekonomisi yavaşlamayacak hatta hızlanabilecek bile.

Asıl sürpriz faizin artacağı sinyalinden geldi

Bu stratejinin sürdürülebilir olmadığını, likiditenin kesileceğini tüm dünya 5 sene önce de biliyordu. Bence piyasalar açısından asıl sürpriz faizin artışının zamanlamasında oldu. Piyasalar 2015’in sonunda belki de 2016’da Fed’in faiz artıracağını tahmin ediyordu. Şimdi Fed işsizlik tahminlerini aşağıya çekince daha olumlu bir tablo çıktı. Fed’in faizi artırma tarihide bir yıl önceye yani 2015 başına geldi. Bu sinyal Amerika’nın 10 yıllık tahvil faizlerini çok hızlı bir şekilde yükselterek yüzde 2.60’a kadar getirdi. Amerika’daki faizlerinin yükselmesi de hem gelişmiş hem de gelişmekte olan tüm dünyadaki bütün faizleri etkiler. Sonuçta diğer ülkelerdeki faiz seviyesi Amerikan faizleri ile arasındaki marjdan çıkar.

Amerika dünyanın lokomotifi olabilir

Global büyüme artmaya devam ederse de sorun yok. Eğer Amerika da büyümeye devam ederse dünyanın lokomotifi olabilir. Benim tehlike gördüğüm tek nokta var o da sadece Amerikan ekonomisinde canlanma olması. Dünyanın kalanına baktığımızda bu canlanmayı göremiyoruz. Özellikle Avrupa Birliği’nin resesyondan çıkamaması ve Çin dahil gelişmekte olan ülkelerdeki düşük büyüme endişe verici. Amerika’nın diğer dünyadan ayrışmasını yaşıyoruz.  Hala Avrupa’daki bankaların bilançolarının ve sermayesinin az olduğunu düşünüyorum. Avrupa bankacılık sistemi düzelmeden dünya ekonomik büyümesini sadece Amerika götüremez.

Tüm ekonomiyi gözeten merkez bankası bağımsız değildir

Dünya konjonktürü öyle bir hal aldı ki merkez bankaları artık ‘trader’ gibi davranıyor. Böyle yapılması gerekiyordu. Ama artık merkez bankalarının kredibilitesi, bağımsızlığı kalmadı. Hem büyümeyi, hem istihdamı hem finansal istikrarı gözetir hale geldiler. Neredeyse ekonominin tümüyle ilgilenen bir merkez bankasının bağımsız olması mümkün değildir. Merkez bankalarının bağımsızlığı kişilerle değil göreviyle ilgilidir. Tek görevi olunca bağımsız olur.

İkinci çeyrekte yüzde 4’e yakın büyüme bekliyoruz

Türkiye geçen sene yumuşak değil bayağı sert bir iniş yaptı. Bir sene önce yüzde 8.8 olan büyüme yüzde 2.2’ye düştü. Bu çok ciddi bir ekonomik daralma  ve yavaşlamadır. Üstelik bu büyümenin içinde altın ihracatı da var. Yılın ilk çeyreğinde açıklanan rakamlara bakarsanız  6 çeyrektir pozitif katkı yapan dış talep negatif oldu. 4 çeyrektir negatif olan iç talepte ilk defa birinci çeyrekte pozitife geçti. Biz, ikinci çeyrekte yüzde 4’e yakın bir büyüme bekliyoruz.

Ama 3 ve 4’üncü çeyrekte bu yaşanan dalgalanmaların etkisi olacak. Hızlı iyileşme olur tersine dönerse makro ekonomiyi hiç etkilemeyebilir. Ama Mesela TL’deki değer kaybının ithal fiyatlardan dolayı enflasyon üzerinde etkisi olacak. Alım gücünü azalttığı için canlanan iç talepte yavaşlama göreceğiz. Ama dolardaki yükseliş her ne kadar büyümeler düşük olsa, Türkiye’nin en çok ihracatını artırdığı MENA ülkelerinde de ekonomik aktivite yavaşlıyor olsa da doların yükselişi ihracat artışını getirebilir. Ben Türkiye’nin büyümesi konusunda hala çok kötümser değilim. Bizim ilk yaptığımız büyüme tahmini yüzde 4.8’i değiştirmedik ama revize etsek de yüzde 4’ün altına düşürmeyiz. Seçimler nedeniyle de kamu harcamalarını biraz artar. Bunu  bütçeden de görmeyebiliriz belediye harcamaları artabilir.

Doğrudan yatırımda dünya genelinde yavaşlama var

Şu ana kadar yaşananlar normal bir düzeltme. Daha görmedik ve çok küçük bir olasılık ama en büyük risk, uzun yıllardır borsada bir şirketin 5 yıldır, 10 yıldır hatta 20 yıldır ortağı olmuş fonların çıkışı tehlikedir. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün geçen hafta yayınladığı raporda dünyada uzun vadeli doğrudan yabancı sermaye hareketlerinde yavaşlama olduğu açıklandı. 2005 yılından bugüne kadar Türkiye’ye toplam 120 milyar dolarlık yabancı sermaye geldi. Bir ülkeye giden doğrudan yabancı sermaye elini taşın altına koymuş demektir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında bir hızlanma beklemiyorum. Yatırım yapılabilir ülke notunda bir kısım borçlanmayı uzun vadeli ve daha istikrarlı fonlarla yapma olanağı çıkabilir.

 

[PAGE]

 

Kur 1.90 TL’de dengelenir

Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi’ye göre kur önümüzdeki günlerde 1.90 TL seviyesinde dengelenecek. Kurun ve faizin hangi noktada istikrar kazanacağının önemli olduğunu kaydeden Gelberi, sadece Türkiye’de değil dünyada faizin denge noktasını bulmasında ise Amerikan faizlerinin izleyeceği seyrin önemine işaret etti. Gelberi, “Bugün  Amerika’da enflasyon beklentisi de yüzde 2 civarında dersek yüzde 0.6-0.7’lik bir reel faizden bahsetmiş oluruz. Amerika’da reel faiz bu seviyedeyse dünyadaki diğer ülkelerin reel faizinin de bunun üzerinde olması lazım. Üstelik Amerika’da reel faizin yüzde 1’e yaklaşacağını düşünüyorum. Amerika’da reel faiz yüzde 1 ise gelişmekte olan bir ülkede bunun 2 katından az olması mümkün değil. Enflasyonunuzda yüzde 7’ye yakın bir yerdeyse bunun üzerine 2 puanı koymak zorundasınız” dedi. Farklı parametrelerle hesaplanmış olan bankaların hisse senedi fiyatları, yeniden değerlendiğinde borsalara satış getiriyor.

Yatırım ve tüketim faizde artış sinyali gelince artıyor

Geçen senenin Haziran ayından mayıs ayına kadar geçen zamanda faizde düşüş sürecini izledik. Ali İhsan Gelberi, bu düşüşün mayıs ayında durduğunu ve yerini yükselişe bıraktığını hatırlattı ve  şu tespiti yaptı: "Nokta  itibariyle bakarsanız yatırımlar düşük faiz ortamında yapılır. Ama sürece baktığınızda insanlar genellikle faiz indirim sürecinde harcama da, yatırım da yapmıyor, erteliyorlar. Çünkü biliyorsunuz ki bir ay sonra faizler daha da düşecek. Faizde düşüş süreci bitip yükseliş süreci başladığında ‘artık bir sonraki ay faizler daha yüksek’ olacak dediğinizde kredi kullanarak harcama ve yatırım yapmaya başlıyorsunuz. Şimdi piyasalar bu kadar karışık bir ortamdayken son 2 haftalık kredi artış hızı çok yüksek. Bazı ticari krediler kullanılıyor ama ‘Nasıl olsa şimdi ucuz, ileride kullanırız’ diye alıyor."

Yabancının geri gelirken iştahını 'cazibe' belirleyecek

Ali İhsan Gelberi, "Sıcak para önce bir ülkeye geliyor 6 ay bütün fiyatları aşağıya çekiyor. Fiyatlar artık anormal şekilde düşünce karını alıp çıkıyor. Davranış şekli bu" dedi ve ekledi "Biz not artışı ile yüksekte kaldık ama sıcak paranın ilk çıkmaya başladığı tarih 1 Mayıs’tır. O tarihten beride gelişmekte olan ülkelere akan fonlarda yüzde 17’ye yakın azalış oldu."

Bu çıkışın artık sonuna gelindiğini de düşünen Gelberi, "Bir süre bekledikten fiyatlar artık yeni yerlerinde dengelendikten sonra daha yüksek fiyattan tekrar geri gelecekler. Kime gelirler dersek hangi ülkenin fiyatı daha cazipse oraya gelirler. Cazibeyi ne belirler? En çok hangi ülkenin parası değer kaybetmiş, en çok hangi ülkenin faizi yükselmiş ve en çok hangi ülkenin borsası düşmüş. Kimin cari açığı var, kimin yok. Bu kriterlerle baktığımızda Türkiye cazibe açısından orta sıralarda. Çünkü Türkiye piyasalarındaki hareket dünya ortalamasından çok farklı değil. Sıcak parayı gelmesin deniyorsa da cari açığı sıfırlayacaksınız. Cari açığı azaltmak için yapılması gereken yapısal reformlarda hemen hemen her kesimin canını acıtacak önlemlerdir" değerlendirmesinde bulundu.

Geçmiş düzeltmelerle kıyasladığınızda kurun 2 TL olması gerekirdi

Son 1 ayda piyasalardaki gelişmelerin çok abartıldığına da inanan Gelberi, 'dünya çok iyi bir tek Türkiye çok kötü' algısının da yanlış olduğuna inanıyor. Rakamlara bakıldığında Türkiye'nin gelişmekte olan ülkelerin ortalamasından çok farklı olmadığının da net bir şekilde görüldüğünü vurgulayan Gelberi, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bir ara özellikle notun yükseltme beklentisi arasında pozitif ayrıştık şu anda o arayı yeniden kapattık ve ortalamaya yaklaştık.

Geçtiğimiz 10 yılda yaşanan 4-5 düzeltme ile karşılaştırdığınızda bu defa  TL’nin değer kaybı hem diğer ülkelerden hem de diğer dalgalanmalardan çok daha az. Merkez Bankası yüklü döviz satmadı gibi gözükse de kamu kurumlarının ciddi döviz satışları oldu. Geçmişte yaşadığımız düzeltmelerle kıyasladığımızda dolar/TL’nin şimdi 2 TL’nin üzerine çıkmış olması gerekirdi.

Ben geçmiş düzeltmeler derken de kısa vadeli sermaye hareketlerinin çıkmaya başladığı tarihle çıkışın bittiği tarihi esas alıyorum. Gezi Parkı’ndaki olaylar hiç olmasaydı rakamlar şu andakinden daha farklı bir yerde mi olurdu? Hayır. Yine aynı yerlerde olurdu. Şu andaki fiyatlarda Gezi’nin hiçbir etkisi yok. Bir düzeltme dediğinizde de en az yüzde 20’lik piyasadaki bozulmadır. Hatırlayın, not artışını hepimiz bekliyorduk. Merkez Bankası bile not artışları yapıldıktan, ülkeler yatırım yapılabilir seviyeye çıktıktan sonra düzeltme hareketlerinin yaşandığını anlatan bir rapor yazdı."