'Kuzey'deki gerilimde kritik senaryo

ABD ile Kuzey Kore arasında yaşanan gerilim tırmanırken, analistler ABD'nin Çin şirketleri ve bankalarına yaptırım uygulaması ihtimalinin küresel ekonomi için bir tehdit olduğu görüşünde...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ABD ile Kuzey Kore arasındaki diplomatik kriz karşılıklı açıklamalarla tırmanırken, yaşanan gerilimin Doğu Asya ekonomileriyle birlikte küresel ekonomiyi de olumsuz etkilemesinden endişe ediliyor. Uluslararası ilişkiler ve ekonomi uzmanları, gerilimin daha da büyümesi ve sıcak çatışmaya dönüşmesi halinde Doğu Asya'daki ticaret hatları, tedarik zincirleri ve bölgesel üretim ağlarının sekteye uğrayacağını, ciddi bir borçlanma riskiyle karşı karşıya kalabilecek ABD ekonomisindeki gelişmelerin de tüm dünyayı etkileyebileceğini belirtiyor.

Diplomatik krizin taraflarından ABD'nin milli geliri Dünya Bankası verilerine göre geçen yıl 18,5 trilyon doları buldu. Kuzey Kore'nin 2016'daki milli geliri ise Güney Kore Merkez Bankasının yaptığı hesaplamalara göre 32 trilyon won (yaklaşık 29 milyar dolar) seviyesinde gerçekleşti.

Uzmanlar, uluslararası yaptırımların hedefindeki Kuzey Kore ile dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD arasında yaşanan gerilimin büyümesinden en fazla etkilenecek ülkenin, dünyanın ikinci büyük ekonomisi durumundaki Çin olacağını tahmin ediyor. Kuzey Kore'nin, uluslararası ticaretinin yüzde 90'ını Çin ile gerçekleştirdiği belirtiliyor. Çin'in, bu ülkeye yönelik ticaretinde kısıtlamaya gitmesinin, Kuzey Kore yönetimi üzerinde büyük baskı oluşturacağı kaydediliyor. ABD'nin de, Çin'in Kuzey Kore ile ticaret yapmasını onaylamadığı ve bu ülkeyle alışverişte bulunan Çin şirketleriyle bankalarına yaptırım uygulama ihtimalinin bulunduğu öne sürülüyor.

Piyasalarda kriz gerilimi

Dünya piyasaları ABD ile Kuzey Kore arasında yaşanan diplomatik gerilimi yakından takip ediyor.

İki ülke arasında gerginliğin büyümesiyle oluşan belirsizlik ve jeopolitik risk algısının piyasalara satış yönlü negatif baskı yaptığı kaydediliyor. Rakamlar, piyasalardaki belirsizlikle doların, gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında değerlenmesine yol açtığını ortaya koyuyor.

Analistler, söz konusu gerilime piyasaların verdiği negatif yönlü reaksiyon nedeniyle altın fiyatlarının hem Türkiye'de hem de yurt dışında haftayı yükselişle tamamlamasının güçlü ihtimal olduğunu dile getiriyor. Global jeopolitik risklerin, petrol fiyatlarında daha büyük oynamaya yol açmasından endişe ediliyor.

Trump: Askeri seçenekler hazırTrump: Askeri seçenekler hazır

'Kriz, güvenli varlık talebini canlandırdı'

KapitalFX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan yaptığı değerlendirmede, küresel piyasaların iki ülke arasındaki krizin çok yakından takip ettiğini söyledi.

Krizin piyasadaki güvenli varlık talebini canlandırdığını belirten Erkan, şöyle devam etti:

"Rusya ve Çin’in Kuzey Kore'ye yönelik yaptırımlar karşısında sessiz kaldığını görüyoruz. Bu nedenle sıcak çatışma ihtimali çok az görünüyor. Gelişmeler, ağustos ayında piyasalarda kalıcı etki yapmayabilir. Buna karşın Asya Pasifik'teki finansal varlıklar, Kore Yarımadası ve Pasifik bölgesindeki gelişmelere ciddi reaksiyon veriyor. Günümüzde savaşlar daha çok ekonomi kanalıyla yapılıyor. ABD'nin ise bu noktada sıcak müdahaleden çok yaptırımlarla Kuzey Kore'nin durumunu daha da zorlaştırma ve rejimin bu şekilde değişmesini sağlama planı var ancak Venezuela'daki gibi dış destekli bir darbe Kuzey Kore gibi dış dünyayla bağlantısı kesik bir ülkede yapılamaz."

'Piyasaları henüz ciddi bir şekilde etkilemedi'

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Araştırma Uzmanı Dr. Altay Atlı, iki ülke arasında yaşanan gerilimin krizinin piyasaları henüz ciddi bir şekilde etkilemediğini belirtti.

Krizin daha da tırmanmasının bundan sonra bölge ekonomileriyle küresel piyasaları olumsuz etkilemeye başlayacağını dile getiren Atlı, "ABD ile Kuzey Kore arasında nükleer silahlar kullanılmasa bile çıkacak bir savaş, öncelikle Doğu Asya'daki ticaret hatlarını, tedarik zincirlerini ve bölgesel üretim ağlarını sekteye uğratıp bölgedeki tüm aktörlere zarar verecektir. Küresel krizin etkilerinden yeni kurtulmaya başlayan ABD ekonomisi ciddi bir borçlanma içine girecek ve bu da zaten kırılgan ekonomiyi tekrar olumsuz bir sarmalın içine itecektir." dedi.

Asya borsalarındaki 2016 yılı başından bu yana çıkışa işaret eden Atlı, Japon yeninin bu sürede yüzde 5-6 oranında değerlendiğini, ABD ile Kuzey Kore arasında tırmanan gerilimin, ihracatını artırmaya çalışan Japonya için iyi bir haber olmadığını söyledi.

Atlı, muhtemel bir çatışma durumunda Çin'in nasıl konum alacağının büyük önem taşıdığını, Kuzey Kore ekonomisinin bu ülke sayesinde ayakta durduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Kuzey Kore, ihracatının yüzde 90’ını Çin ile yapıyor. Çin bu ülkeden kömür, tekstil ve gıda ürünleri alıyor. Bir çatışma ortamı oluşur, Çin Kuzey Kore’ye aktif destek verirse, bu durum Çin ile Japonya ve Güney Kore arasındaki bağların iyice zedelenmesine yol açar ve Doğu Asya’daki bölgesel ekonomik entegrasyon süreçlerini durdurur, hatta tamamen sona erdirir. ABD ile Kuzey Kore arasındaki krizin sıcak savaşa dönüşmese bile, bu noktadan sonra ekonomik olarak ciddi etkileri olur, bölgedeki güveni iyice zedeleyerek ticaret ve yatırımları olumsuz etkileyebilir."

Atlı, krizin bölge ülkelerinin askeri harcamalarında da ciddi artışlara yol açacağına işaret ederek, "Bu da ekonominin diğer alanlarını olumsuz etkileyecektir. Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler iç tüketimi canlandırmaya ve ihracatlarını kuvvetli bir seviyede tutmaya çalışırken, askeri harcamalardaki ani artış tüm bu süreçlere olumsuz yansır." diye konuştu.

'Çin'e yaptırım ihtimali küresel ekonomiyi olumsuz etkiler'

Ankara Politikalar Merkezi Doğu Asya Analisti ve Uzmanı Dr. Ümit Alperen dış ticaretinin çoğunu Çin ile yapan Kuzey Kore'nin tek başına küresel ekonomiye ciddi bir etkisinin olmadığını söyledi.

Buna karşın, Kuzey Kore'nin jeopolitik olarak Çin, Güney Kore ve Japonya'nın yer aldığı dünya endüstriyel güç merkezinin ortasında bulunmasının gerilimin küresel ekonomiye yansıma ihtimalini artırdığına dikkati çeken Alperen, "Şu an için üzerinde durulması gereken husus, bu krizin artması halinde Güney Kore ekonomisinin nasıl etkileneceği ve bunun dünya ekonomisine nasıl yansıyacağıdır. Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ın görevi devralmasından itibaren Çin'e karşı ekonomik tepkiselliği dolaylı da olsa devam etmektedir. Trump, Kuzey Kore sorununda Çin'e yönelik baskılarını artırmaya ve ABD içinde de buna destek bulmaya çalışmaktadır. Trump'ın Çin'e karşı ekonomik yaptırımlara gitme ihtimali, gerilimin dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisini artıracaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Alperen, Kuzey Kore'nin Japonya ve Güney Kore’yi tehdide devam etmesinin bölgedeki siyasi belirsizlik ve sıcak çatışma ihtimaliyle birlikte ekonomik riskleri de artıracağını vurgulayarak, bunun da kısa ve orta vadede Doğu Asya'daki yatırımların bu bölgeden kaçmasını, daha güvenli liman olarak görülen Avrupa gibi yerlere gitmesini beraberinde getirebileceğini bildirdi.

ABD ile Kuzey Kore arasında küçük çaplı da olsa nükleer silahların kullanılabileceği bir savaşın çıkması ihtimalini de değerlendiren Alperen, şunları kaydetti:

"Bu durumun dünya ekonomisinde tartışmasız yıkıcı bir etkisi olacaktır. Kore Yarımadası'nda patlak veren bir savaşta dünyanın en büyük siyasi ve ekonomik devleri arasında bulunan Çin, Japonya, Güney Kore doğrudan etkilenecektir. Bir savaş olasılığında dünyanın fabrikası olarak nitelendirilen Çin'in ve hatta Japonya ile Güney Kore'nin limanlarına ticari gemilerinin yaklaşamaması bile küresel ekonomideki arzın karşılanmasını zorlaştıracaktır."