Merkez'den 'kur geçişkenliği' analizi

MB: Dalgalı kur rejimi öncesinde döviz kuru hareketleri fiyatlara çok daha hızlı yansırken sonraki dönemde geçiş daha yavaş ve kademeli oluyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası blogu "Merkezin Güncesi"nde yer alan analizde, "Türkiye üzerine yapılan güncel çalışmalar döviz kurundan enflasyona bir yıl sonundaki birikimli geçişin yüzde 15 civarında olduğunu söylüyor. Peki, bunu sihirli bir rakam olarak mı okumak gerekir? Buna açık ve net olarak cevabımız: Hayır." ifadesine yer verildi.

Merkez Bankasının resmi blogu "Merkezin Güncesi"ndeki "Kurdan Enflasyona Geçi̇ş: Si̇hi̇rli̇ Bi̇r Rakam Var Mı?" başlıklı analiz yayımlandı.

Döviz kuru gelişmelerinin enflasyonun önemli belirleyicilerinden biri konumunda olduğu belirtilen analizde, 2006-2015 yıllarını kapsayan on yıllık enflasyon hedeflemesi döneminde ortalama yüzde 8,2 seyreden tüketici enflasyonuna döviz kurunun katkısının ortalama 1,1 puan olarak hesaplandığı, 2011-2015 döneminde bu katkının 1,8 puana yükseldiği belirtildi.

 Merkez Bankası beklenti anketini açıkladı Merkez Bankası beklenti anketini açıkladı

En çok merak edilen konunun da "Döviz kuru hareketlerinin tüketici enflasyonuna ne ölçüde yansıyacağı" olduğu ifade edilen analizde, şunlar kaydedildi:

"Peki döviz kurundan enflasyona geçiş ile ilgili her şartta geçerli olan bir katsayı var mıdır? TL'deki bir birimlik değer kaybı enflasyonu ne kadar artırır? TCMB bünyesinde ve akademide yapılan birçok çalışma döviz kurunun tüketici enflasyonu üzerindeki etkisine dair bazı 'geçişkenlik katsayıları' tahmin ediyor. Bu katsayılar genel bir fikir sahibi olmak açısından faydalı olmakla birlikte geçişkenliği etkileyebilecek faktörlerden bağımsız olarak tek başına kullanıldığında yanlış değerlendirmelere de yol açabiliyor.

Örneğin, enflasyon tahmini yapılırken kur artış oranını sabit bir katsayı ile çarparak mevcut enflasyona eklemek her zaman doğru bir yaklaşım değil. Bunun temel nedeni geçişkenlik etkisinin içinde bulunulan iktisadi konjonktüre göre değişkenlik gösterebiliyor olması. Bu yazı, yapılan tartışmaların daha sağlıklı bir zemine oturtulmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Bu çerçevede, TCMB bünyesinde yapılan çalışmaların bulgularından hareketle, enflasyon ve döviz kuru ilişkisine neden bu kadar mekanik yaklaşılmaması gerektiğini anlatıyoruz. Son bölümde ise yakın dönemde yaşanan kur hareketlerinin fiyatlara olası geçiş hızına dair genel bir değerlendirme yapıyoruz."

"Kur geçişkenliği zayıflıyor"

Analizde kur hareketlerinin tüketim sepetinde doğrudan ithal edilen (otomobil vb.) malların fiyatlarına yansıdığı ve döviz kurunun üretimde kullanılan ithal girdiler (enerji ve diğer ara malları) yoluyla da enflasyonu etkileyebildiği ifade edildi.

Tüketimin ithalat payı ve ithal girdilerin toplam üretim maliyetleri içindeki payının döviz kuru geçişkenliğini etkilediği belirtilen analizde, "Doğrudan ithal edilen mallar veya 'ithal girdi-yoğun' sektörler ekonomide ne kadar büyük bir paya sahipse geçişkenliğin de o denli yüksek olması beklenir. Bu kapsamda, Türkiye'de döviz kurunun fiyatlara etkisinin geniş bir sektörel yayılıma sahip olduğunu söyleyebiliriz." değerlendirmesi yapıldı.

Analizde, ithalat ve maliyet kanallarının yanında döviz kurlarının, enflasyon beklentileriyle olan etkileşimi dahilinde endeksleme yoluyla da fiyatlama davranışları üzerinde etkili olabildiğinin altı çizildi.

Türkiye üzerine yapılan çalışmaların, dalgalı kur rejimi öncesindeki yüksek enflasyon ortamında, ithal girdi oranı nispeten düşük olan hizmetler gibi sektörlerde dahi enflasyonun döviz kuruna duyarlılığının yüksek olabildiğine işaret ettiği belirtilen analizde şunlar kaydedildi:

"Bunu, döviz kuru ve enflasyonun birbirini besleyen bir niteliğe bürünmesi neticesinde enflasyondan korunma güdüsüyle ortaya çıkan 'endeksleme davranışı' ile açıklayabiliriz. Ekonomi politikalarının enflasyonla mücadele kararlılığı bu davranışı kıran temel unsur olarak ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili çalışmalar, Türkiye'de dalgalı kur rejimine geçiş sonrasında endeksleme davranışının ve kur geçişkenliğinin zayıfladığını gösteriyor. Ayrıca, kurdan enflasyona geçişin boyutu kadar hızında da belirgin bir değişim var. Dalgalı kur rejimi öncesinde döviz kuru hareketleri fiyatlara çok daha hızlı yansırken sonraki dönemde geçiş daha yavaş ve kademeli oluyor. Bu da döviz kuru şoklarının geçici veya kalıcı olduğuna yönelik algılamaların önemine işaret ediyor. Ayrıca düşük enflasyon ortamının da döviz kuru ve enflasyon ilişkisini zayıflattığı literatürde sıklıkla vurgulanan bir husus."

"Sihirli bir rakam var mı?"

Analizde, Türkiye üzerine yapılan güncel çalışmaların döviz kurundan enflasyona bir yıl sonundaki birikimli geçişin yüzde 15 civarında olduğunun söylendiği belirtildi.

"Peki, bunu sihirli bir rakam olarak mı okumak gerekir? Buna açık ve net olarak cevabımız: Hayır." ifadelerine yer verilen analizde, şunlar kaydedildi:

"Öncelikle bu yöntemlerle ölçülen esnekliklerin 'ortalama' tarihsel etki olduğunun altını çizmek gerek. Bu rakam iktisadi ortama göre ciddi farklılıklar gösterebiliyor. Nitekim yakın dönemde yaptığımız bir çalışma bu ortalama etkinin büyüklüğü ve zamanlamasının birçok faktöre bağlı olarak değişebildiğini göstermekte. Ekonominin çevrimsel durumu (ısınma ve soğuma fazları), kur beklentisi (hareketlerin kalıcı/geçici olduğu algılaması), kurdaki değişimin büyüklüğü gibi etkiler geçişkenliği etkileyen başlıca unsurlar olarak düşünülebilir. Peki, bu çerçeveyi kullanarak mevcut durum ve 2017 yılı görünümüne dair nasıl bir değerlendirme yapabiliriz? Bunun için geçişkenliği etkileyebileceğini söylediğimiz unsurlardan dönemsel olarak öne çıkan iki tanesini ele alalım. Birincisi iş çevrimi, ikincisi döviz kuru beklentileri.

Bulgularımız döviz kuru geçişkenliğinin ekonominin soğuma (çıktı açığının negatif olduğu) dönemlerinde zayıfladığına, ısınma (çıktı açığının pozitif olduğu) dönemlerinde ise güçlendiğine işaret ediyor. İktisadi faaliyetin potansiyeline yakın olduğu ara dönemlerde ise genelde tarihsel ortalamalar düzeyinde bir geçişkenlik olduğu gözlenmekte. Ekonominin potansiyel düzeyinde seyrettiği (çıktı açığının sıfıra yakın olduğu) durumda döviz kuru geçişkenliği yüzde 15 civarında gerçekleşiyor... Aşırı ısınma dönemlerinde döviz kuru geçişkenliği yüzde 25'lere ulaşırken, soğuma fazlarında yüzde 10'un altına inebiliyor. Alternatif bir yöntemle, genişleme ve daralma dönemlerine atfedilen olasılıklar üzerinden bir tahmin yaptığımızda da benzer bulgulara ulaşıyoruz."

Döviz kuru beklentilerine göre geçişkenlik

Analizde 2016 yılında Türkiye ekonomisinin geçen yıllara kıyasla daha ılımlı bir büyüme sergilediği ve özellikle yılın ikinci yarısında iktisadi faaliyetteki yavaşlamayla birlikte talep koşullarının enflasyona düşüş yönlü destek vermeye başladığı kaydedildi.

Bu çerçevede, 2017 yılı için ekonomideki toparlanmanın kademeli ve ılımlı olacağı öngörüsü altında, diğer her şey sabitken geçişkenliğin ortalamanın altında seyredebileceğini ifade etmenin mümkün olduğu ifade edilen analizde, kurdan fiyatlara geçiş etkisinin derecesinin sadece iktisadi faaliyetin konumuna göre tahmin etmenin yanıltıcı olabileceğinin altı çizildi.

Analizde, iktisadi birimlerin yaşanan bir kur hareketini ne ölçüde kalıcı/geçici algıladıkları veya döviz kurunun ileride hangi değeri alabileceğine dair beklentilerinin kur hareketlerinin fiyatlara yansıtılmasında önemli rol oynayabileceği belirtildi.

Beklentilere dair bir fikir edinmek açısından anket verilerine bakıldığı ifade edilen analizde, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Bu doğrultuda, TCMB'nin piyasa katılımcıları ve reel sektörün tahminlerini ölçmek için yaptığı Beklenti Anketi verileriyle hesapladığımız 'gelecek on iki aylık dönemde doları/TL döviz kurunda beklenen değer kaybı' göstergesini kullanıyoruz. Değer kaybı beklentisinin şiddetine göre kur enflasyon ilişkisinin değişip değişmediğini inceliyoruz. Bulgularımız enflasyona geçiş etkisinde beklentilerin de etkili olduğunu teyid ediyor. Beklentilerin güçlü değer kaybı yönünde olduğu durumlarda kur ve enflasyon arasındaki ilişkinin tarihsel ortalamadan daha yüksek olduğunu buluyoruz. Beklentilerin olumlu seyrettiği dönemlerde ise bu etki çok daha düşük olabiliyor. Dolayısıyla son dönemde yaşanan kur hareketlerinin gelecek döneme ilişkin kur beklentilerine ne ölçüde yansıdığı, fiyatlama davranışları açısından takip edilmesi gereken önemli bir husus."

"Dolarizasyon azaltılmalı"

Analizin sonuç kısmında bulguların döviz kurundan fiyatlara geçiş düzeyine ilişkin her dönem sabit bir rakam telaffuz etmenin doğru olmadığı belirtildi.

İçinde bulunulan dönemde iktisadi faaliyetin zayıf seyrinin kur geçişkenliğini sınırlayıcı etki yaptığı ifade edilen analizde, şunlar kaydedildi:

"2013 yılının ortalarından itibaren döviz kurunun belirgin şekilde değer kaybetmesi ve bu dönemde değer kaybı beklentilerinin kademeli olarak yükselmesi fiyatlama davranışlarına dair yukarı yönlü bir risk oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde geçişkenliğin boyutu bahsedilen iki unsurun göreli baskınlığına göre şekillenecek gibi görünüyor. Son olarak, döviz kuru enflasyon ilişkisinin yapısal boyutunu tekrar hatırlatmakta fayda var. Konjonktürel unsurlar geçişkenliği dönemsel olarak etkileyebilse de nihai etkinin yüksek olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu nedenle orta ve uzun vadede asıl olarak kur ile fiyatlar arasındaki ilişkiyi yapısal anlamda zayıflatacak unsurların önemli olduğunu unutmamak lazım. Örneğin üretimde yerli katma değerin artırılması, dolarizasyonun azaltılması, döviz riskinin finansal istikrarı destekleyecek şekilde yönetilmesi ve fiyat istikrarının ortak çaba ile kalıcı olarak sağlanması kritik önem taşıyor."

Merkezin Güncesi

Merkezin Güncesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesindeki araştırmacı ve uzmanların analiz ve yorumlarını içeren bir blog. Blogda, makro ekonomi ve Merkez Bankacılığı konularında yazılar ile bankanın resmi iletişim araçları kaynak alınarak hazırlanmış metinlere yer veriliyor. Blogda yer verilen görüşler yazarlara ait. Dolayısıyla Merkez Bankasının veya çalışanlarının görüşlerini temsil etmeyebiliyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir