OVP’deki 'milli derecelendirme kuruluşu'nun kabul görmesi zor
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, OVP hedefleri arasında yer alan "milli derecelendirme kuruluşu" girişimini ve not kuruluşlarına eleştirileri değerlendirdi.
İbrahim EKİNCİ
Orta Vadeli Program’da (OVP) bir “Milli Derecelendirme Kuruluşu oluşturulması” da hedefler arasında. Programın, “Sistemik risklerin sınırlandırılması” başlıklı bölümünde, “Derecelendirme notlarına ilişkin veri altyapısını sağlamak üzere Merkezi Risk Kayıt Kuruluşu kurulacak ve ardından milli bir derecelendirme kuruluşu oluşturmaya yönelik çalışmalara başlanacaktır” deniliyor. Hatırlanacağı gibi 2008 küresel kriz sonrasında bu konu gündemeydi.
OVP ile tekrar gündeme getirilmiş oldu. JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, “Esasen Milli lafı ile derecelendirme kuruluşu lafı teknik açıdan bir arada kullanılamaz” görüşünde. “Çünkü bu kuruluşların ‘milli’ olması değil, itibar sahibi olabilmeleri için ‘bağımsız’ olmaları ilk koşuldur” dedi
Ökmen. Bir başka konu not kuruluşlarına eleştiriler... İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Bir pardon bile demeden yanlış öngörülerini revize ediyorlar, hesap vermiyorlar” demişti. Bu konuları Orhan Ökmen’le konuştuk.
► “Derecelendirme kuruluşlarının öngörüleri tutmuyor, durmadan revize ediyorlar. Ama olumsuz raporları ve yanlış öngörüleri için pardon bile demiyorlar. Bunlara karşı milli duruş lazım” görüşü var. Ne dersiniz?
Rating kuruluşlarına hatalarının bedelini hiç şüphe yok ki piyasalar ödetiyor. Nihayetinde istatistiki kuruluşlar. Öngörüleri arasında, istatistiğin kabul ettiği oranlarda tutmayanlar olabiliyor. Ancak hiçbir öngörüleri tutmuyor iddiası haksız. Rating sektöründe tarihsel olarak ölçülmüş ortalama öngörü tutarsızlık oranı oldukça düşüktür. İstatistiki referans kabul edilen sınırların bir hayli altında.
Revizyonlar, öngörü yanlışlığından değil, ekonomik, finansal, siyasal ve toplumsal alanlarda sonradan ortaya çıkan gelişmelerin etkilerinin modele dahil edilmesinden oluyor. Sonraki gelişmelerin modele yansıtılması hesap verilmesi gereken bir durum değil. İstisnai durumlarda elbette pardon da denilmelidir. Rating kuruluşlarına karşı milli duruş istenebilir ama muhataplarının yerel ve küresel yatırımcılar olduğunu, homojen bir grup olmadıklarını dikkate almak lazım.
► OVP’de “Milli derecelendirme kuruluşu” oluşturulması fikri var. Bu çözüm olabilir mi?
OVP’ye konulmuş. Sermayedarlarının kim olacağı belli değil. 6-7 yıl önce Türkiye’de, dünyada gündeme gelmişti. Sakıncaları nedeniyle vazgeçilmişti. O sakıncaları duruyor. Türkiye’deki tartışmalarda; Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşları (UKDK) Yerel Kredi Derecelendirme Kuruluşları (YKDK) Dışsal Kredi Derecelendirme Kuruluşları (ECAI) yanında bir de Milli Kredi Derecelendirme Kuruluşları (MKDK) birbirine karıştırıldı. Tartışmalar bilimsel zeminden uzaklaştı. YKDK’ların notları sadece faaliyette bulundukları ülkelerde geçerli yerel para üzerinden değerlendirmeler... Notlarının uluslararası geçerliliği yok. UKDK’lar ise YKDK’ların fonksiyonlarını üstleniyor ayrıca döviz ve transfer riskini de uluslararası karşılaştırılabilirlik ölçütlerinde yürütüyor. Faaliyet sahaları küresel. Uluslararası tüm yatırımcılar ve piyasalar için önemli.
UKDK’ların ortak özelliği ABD’de NRSRO’dan lisans almaları. Yoksa uluslararası kabul görmüyorlar. ABD’nin fiili tekel gücü dünya tahvil piyasalarındaki ezici üstünlüğünden geliyor. Uluslararası faaliyetleri ABD tarafından, Türkiye faaliyetleri SPK tarafından düzenleniyor. S&P, Moody’s ve Fitch, SPK lisanslıdır. Lisans almış başkaları varsa da yeni kuruluşların piyasaya girmesinde, mevcutların yüksek pazar payı, etkileri büyük bariyer. ECAI’ler (Türkiye’de KDK olarak biliniyor) ise Basel kapsamında bankaların sermaye yeterliliklerinin hesaplanmasında kredili müşterilerinin risklerinin ve kredi değerliliklerinin ölçülmesinde yetkili. Faaliyetleri para piyasalarıyla sınırlı. Yetkisini BDDK veriyor.
Bu alanda Türkiye’de sadece bizim kuruluşumuz JCR Eurasia lisans almıştır. MKDK’lar ise siyasi ve milli gerekçelerle daha çok kamusal girişim öncülüğünde kuruluyor. YKDK ve UKDK fonksiyonlarına talip oluyorlar. Ancak notları yeterli kabul göremiyor. Hatta yerel piyasaları tarafında da itibar edilmiyorlar. Tasarruf açığı olan ülkeler orijinli ulusal kuruluşların gelişim şansları düşük. Bunlara hiçbir düzenleyici kuruluş kredibilite vadedemez.
► Derecelendirme kuruluşlarının itibarı azalıyor mu?
UKDK’lara eleştiriler artmıştır. Hatta moda haline geldi. Zayıf notlar hep hatalı ölçüm olarak anlatılıyor. Ancak, bir güven bunalımından bahsetmek doğru değil. UKDK’ların müşteri sayısı Türkiye dahil tüm dünyada artıyor.
► Sektörün tekelci yapısı bir zafiyet değil mi?
Rating sektörü tam rekabet piyasalarındaki gibi sonsuz sayıda kuruluşla yürütülemez. Az olmaları farklı ülkelerdeki ihraçları karşılaştırmak için yatırımcıya uygulama birliği sağlıyor. Derecelendirme şirketlerine bağımlılığı bitirmek için Fransa, Japonya, Çin, Hindistan, Malezya, Endonezya, Tayvan, Bahreyn, Filipinler, Tayland, Karayipler ve Bahreyn gibi ülkelerde kamusal KDK’lar oluşturulmak istendi. Hiçbirinde başarılı olamadı. Bir ara “Avrupa Kredi Derecelendirme Kuruluşu” tartışıldı, yine vazgeçildi.
Rusya ve Çin’deki kamu sermayeli kuruluşların hiçbiri etkinlik kazanamadı. Küresel sermaye girişlerine bağımlılığı azaltacak yerde, rating kuruluşlarına bağımlılığı azaltmaya çalışmak gerçekçi değil. Rating kuruluşları ulusal olduğu, milli görev ve milli şuur ölçütlerinde davrandığı sürece, o kuruluşun bağımsızlığı, objektifliği azalıyor.
Devlet hazinesine vereceği notların tarafsızlığına inanmak ya da yatırımcıları inandırmaya çalışmak boş çaba olur. Türkiye’de kamunun önderliğinde bankaların katkısı ile büyük bir “veri deposu” elde etmek mümkün. Ancak aynı katkının özel sektör orijinli KDK’lara sağlanmaması haksız rekabete yol açar. Türkiye’de devletin sözünün geçeceği bir milli rating kuruluşu, bağımsız olma ilkesini daha başlangıçta reddeder.
Basel, 'bağımsızlık' öngörüyor
► Peki milli kuruluşların verdiği notların, bankacılıkta sermaye rasyosu hesaplarında kullanılması sizi nasıl etkiler?
Biz bu alanda faaliyet gösteriyoruz. Bankacılık sektöründe oluşması beklenen ilave yerel pazarın, milli kuruluşun tekeline bırakılması karşı çıkılan oligopolistik yapıyı monopolcü bir yapıya çevirir. Anayasal eşitlik isteniyorsa yetki almış bizim gibi özel sektör orijinli kuruluşların süreçten dışlanmaması gerekir. Milli kuruluşa büyük olasılıkla ECAI yetkisi verilecektir ve notları bankaların SYR hesaplamalarında kullanılacaktır.
BASEL’e göre bağımsızlık koşullarını sağlayamayan bir kuruluşun notları, SYR hesaplamalarında girdi olarak kullanılmaz. Üzerinde politik baskıların hep var olacağı dikkate alınırsa, BASEL kriterlerini kategorik olarak sağlayamazlar. KKB nezdinde kurulacağı belirtiliyor. KKB 9 bankanın ortaklığı. Etik problemlere işaret etmek de mümkün.
Küresel piyasalar ABD verisini bekliyor