"Fed'in kademeli politikası TCMB'nin elini rahatlatır"

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışabilmesi için yapısal reformlar alanında somut adımların atılmasının önem taşıdığını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Daha anlaşılabilir bir para politikası daha öngörülebilir bir yatırım ortamını da beraberinde getirecektir. Fed'in faiz artımının oldukça kademeli bir şekilde gerçekleştirileceği yönündeki sinyallerinin Merkez Bankası'nın elini bir miktar rahatlatabileceğini düşünüyoruz" dedi. 

Merkez Bankası'nın esnek para politikası stratejisini ortaya koyduğu döneme bakıldığında, uluslararası piyasalarda gelişmekte olan ülkelerin lehine esen bir havanın hakim olduğunun altını çizen Bali, gelecek dönemde ise, Fed'in faiz artırımlarının bir sonucu olarak gelişmekte olan ülkelerin sermaye akımlarından son 10-15 yıllık dönemdeki kadar pay almasının mümkün görünmediğini dile getirdi. 

Adnan Bali, bu nedenle, esnek bir para politikasından ziyade; sade, kolay anlaşılabilir ve piyasada etkileri doğrudan hissedilebilir bir para politikası stratejisine ihtiyaç duyduğunu belirtti. 

Nitekim, geçen ay Fed'in 9 yıllık bir sürenin ardından 25 baz puanlık ilk faiz artırımını yapmasının akabinde TCMB'nin de para politikasında sadeleştirme adımlarına bu yıl başlayabileceğinin sinyalini verdiğini aktaran Bali, şöyle devam etti: "Merkez Bankası'nın bu yönde atacağı kademeli adımlarla politika faiz oranının, halihazırda yüzde 7,5 olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının yaklaşık 100 baz puan üzerinde seyreden ağırlıklı ortalama fonlama maliyetine yakınsamasının sağlanacağı anlaşılıyor. Bu gelişme ilk etapta faiz artırımı gibi görünse de bunu esasen TCMB'nin piyasaya sunduğu fonlamanın efektif maliyetinde değişiklik yaratmayacak bir hamle olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu çerçevede, daha anlaşılabilir bir para politikası daha öngörülebilir bir yatırım ortamını da beraberinde getirecektir. 
Buna ilaveten, Fed'in faiz artımının oldukça kademeli bir şekilde gerçekleştirileceği yönündeki sinyallerinin TCMB'nin elini bir miktar rahatlatabileceğini düşünüyoruz. Bu süreçte, TCMB'nin belirttiği üzere ABD ile gelişmekte olan ülkelerin risk primleri arasındaki farkın yataya yakın tutulması suretiyle yurt içine yönelik risklerin asgari seviyeye indirilmesi söz konusu olacak. Fed'in orta vadede faiz artırımlarını hızlandırması halinde ise TCMB'nin daha sıkı bir para politikası duruşu sergileyebileceğini tahmin ediyoruz." 

Aşırı dalgalanma olasılığı düşük

Seçimlerden sonra 2016 yılında ekonomik ve siyasi açıdan genel olarak istikrarın arttığı bir döneme girildiğine dikkati çeken Bali, finansal piyasalarda Türkiye'ye özgü risklerden kaynaklanabilecek aşırı dalgalanmalar yaşanma olasılılığının geçen yıla göre daha düşük göründüğünü vurguladı. 
Yasal düzenlemelerin sermaye yeterliliği üzerindeki etkisi ve küresel piyasalarda ABD'nin faiz artırımları nedeniyle beklenenin üzerinde dalgalanma yaşanması gibi finansal risklerin yanı sıra artan jeopolitik risklerin 2016'da finansal performans ve bilançoları etkileyecek en önemli konu başlıkları olacağını kaydeden Bali, bu risklerin maliyet kontrolü, aktif kalitesi ve etkin fon yönetimi stratejileri ile yönetileceğini değerlendirdi. 

Reformlara odaklanılmasını önemsiyoruz

Son olarak mevcut küresel konjonktür de dikkate alındığında, Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışabilmesi için yapısal reformlar alanında somut adımların atılmasının önem taşıdığını ifade eden Bali, "Hükümet tarafından açıklanan ekonomik programda yapısal reformlara odaklanılmasını bu bakımdan önemsiyoruz" diye konuştu. 

Rusya'yı varlık kalitesi açısından takip ediyor

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Rusya ile yaşanan gerginliğin uzun vadeye yayılması halinde ekonomi üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin varlık kalitesi açısından izlenmesi önem arz ediyor" dedi.

Sektörün büyük ölçekli projelere desteği ve ilgisi sürecek
 
Türkiye'de sektörün büyük ölçekli projelere olan desteğinin ve ilgisinin süreceğini ve proje kredilerinin bankaların toplam kredi portföyleri içerisinde ciddi bir paya sahip olmaya devam edeceğini vurgulayan Bali, büyük ölçekli projelerde özellikle yatırım dönemine dair çevresel, teknik ve sosyal risklerin varlığının yabancı finansörlerin başlangıçtaki risk iştahını bir miktar sınırlandırdığını dile getirdi.
Bali, özellikle kamunun gelir garantisi verdiği projelerin beklendiği şekilde tamamlanmasının yabancı finansörlerin bu projelerin finansmanına olan ilgisinin devamını sağladığını belirtti.
Diğer taraftan, son dönemlerde global ölçekte giderek önemli hale gelen ve Türk bankaları tarafından da büyük bir hassasiyetle izlenen çevresel ve sosyal etkilerin, gerekli önlemlerin alınarak iyi yönetilmesi ve kamunun projelere olan finansal, teknik ve hukuksal desteğini geçmişte olduğu gibi gelecekte de sürdürmesinin önemine değinen Bali, bu durumun hem yerli, hem yabancı finansörler açısından cesaret verici unsurlar olacağına dikkati çekti. Bali, büyük altyapı projelerinin çoğunluğunda kamunun gelir garantisi/borç üstlenimi bulunmasına rağmen bu kredilerin mevcut durumda bankaların bilançolarında sermaye yükü, karşılıklar ve benzeri gereksinimler açısından standart krediler ile eş yapıda değerlendirildiğini söyledi.

Adnan Bali, Hazine/kamu garantili krediler ile benzer niteliklere sahip bu tür projelerin ayrıştırılarak, bankaların bilanço yükünü bu kapsamda azaltacak düzenlemelerin uygulamaya konması halinde, Türk bankalarının büyük projelere daha uygun maliyetlerle kaynak aktarabileceğini sözlerine ekledi.