S&P: Türk bankaları fiyat riskleriyle başa çıkabilir

S&P, "Türkiye bankacılık regülasyonu, denetim ve yönetim konularında diğer gelişmekte olan ekonomilere kıyasla daha iyi durumda" değerlendirmesini yaptı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

LONDRA - Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P), "Türkiye'de istikrarlı bankacılık sektörü fiyat riskleri ile başa çıkabilecek kabiliyete sahiptir" değerlendirmesinde bulundu.

S&P'nin "Türkiye Bankacılık Endüstrisi Risk Değerlendirme Raporu"nda, Türkiye'de genel olarak ılımlı bir hanehalkı ve şirket borçluluğu olduğuna işaret edilirken, Türkiye'de bankacılık regülasyonunun, denetim ve yönetim konularında diğer gelişmekte olan ekonomilere kıyasla daha iyi durumda olduğunun altı çizildi.

Raporda, "Türkiye'de istikrarlı bankacılık sektörü fiyat riskleri ile başa çıkabilecek kabiliyete sahiptir" görüşüne yer verildi.

Türkiye'de düşük tasarruf seviyesinin, yüksek oranda kısa vadeli döviz borçlanmasına gidilmesinin ve borçlanma piyasasının yeteri kadar gelişmemiş olmasının bankacılık sektörünün zayıflıkları arasında yer aldığını belirtildi. Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin Bahreyn, Guatemala, İspanya, Tayland gruplamasındaki ülkelerden daha düşük seviyede olduğu ifade edilen raporda, "Yüksek miktarda döviz cinsi ticari kredilerden kaynaklı dolaylı riskler mevcut" değerlendirmesine yer verildi.

S&P raporunda şunlar kaydedildi:

"Türkiye'nin kıyasla çeşitlendirilmiş bir ekonomisi mevcut. İmalat sektörü Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 24'ünü oluşturuyor. Resmi tahminler inşaat ve emlak aktivitesinin 2000 yılındaki yüzde 8 olan üretim çıktısındaki payının 2013 yılında yüzde 10'a yükseldiğini gösteriyor. Aynı dönem içerisinde GSYH içerisinde finans sektörünün payı da yüzde 8'den yüzde 13 seviyesinde yükseldi."

Türkiye'de hanehalkı ve şirket borçluluk oranlarının ılımlı seviyede olduğu belirtilen raporda, "2010 yılından bu yana kredi büyümesi oldukça hızlıydı. Makro ihtiyati tedbirler ve parasal sıkılaştırma neticesinde 2014 yılında kredi büyümesinin daha somut bir şekilde hız kesmesini bekliyoruz. Buna rağmen, kredilerin üçte bir oranında döviz cinsinden olması sebebiyle, bankaların kredi riski önemle vurgulanmaktadır" ifadelerine yer verildi.

Raporda, bankacılık sektörünün dış finansmana olan ihtiyacının artmasının bir sonucu olarak risklerin yükseldiğine işaret edilirken, şu değerlendirmelerde yer verildi:

"İç kredi büyümesinin gerisinde kalan düşük tasarruf oranları sebebiyle 2010 yılından itibaren dışardan finansman artış kaydetti. Bu bankacılık endüstrisini borç ve sermaye piyasasındaki hızla değişen dinamiklere maruz bırakıyor. Bankaların istikrarlı şartlara sahip olması sebebiyle fiyat riski ile başa çıkma becerisinin yanı sıra Türkiye'nin yeterli bankacılık regülasyonuna ve denetimine sahip olması iki yatıştırıcı faktördür."  

Türkiye'nin ekonomik risklerinin negatif olarak değerlendirildiği raporda, "Bu bizim Türkiye ekonomisinin sert bir iniş yaşama olasılığını üçte bir olduğu yönündeki görüşümüzü yansıtmaktadır. Böyle bir durumun oluşması, görüşümüzce, kamu finansmanı ve Türkiye bankacılık sisteminin varlık kalitesi üzerinde baskı oluşturabilir. Türkiye'de önümüzdeki iki yıl boyunca, kişi başına düşen milli gelir, ılımlı büyüme beklentisi, artan iç politik riskler ve yüksek cari açık sebebiyle ekonomik risklerin azalmasının olası olmadığını düşünüyoruz" değerlendirmesi yapıldı.

Türk bankacılık sektörünün istikrarlı bir görünüm sergilediği ve önümüzdeki dönemde kredi genişlemesinin hız kesmesinin beklendiği kaydedilen raporda, "Halen mevduatların kısa vadeli oluşu, dış finansmana olan yüksek bağımlılık, bankacılık endüstrisinin riskleri arasında yer alıyor. Sektörün istikrarlı görünümüne rağmen, bankacılık sektörünün toplamda regülasyonu ve denetimi konusunda, Türkiye'de güçler ayrılığı ve yönetim standartları açısından yaşanan aşınma sebebiyle endişelerimiz devam ediyor" görüşlerine yer verildi.