TL mevduatın yüzde 81'i bireysel krediye gidiyor
TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, bireysel kredilerin, tasarruf mevduatına oranının yüzde 56, TL tasarruf mevduatına oranının ise yüzde 81 düzeyinde olduğuna dikkat çekti.
İSTANBUL - Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin, haziranda bireysel kredilerin TL tasarruf mevduatına oranının yüzde 81'e çıktığını söyledi. Yani her 100 liralık TL mevduatının 81 TL'si yine bireylerin kredi kullanımına gittiği anlamına gelirken 2010 sonunda bu oran yüzde 72, 2011 sonunda ise yüzde 78'di. Tasarruf mevduatının yüzde 68'ini TL cinsi mevduat yüzde 32'sini döviz mevduatı oluştururken Keskin, para politikasının dinamik olduğu dönemde döviz mevduatının biraz daha hızlı arttığına da dikkat çekti.
TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, bankacılık sektörünün ilk yarı performansını değerlendirdi. Büyüme hızının yıllık bazda ilk yarı sonunda yüzde 5 civarında olduğunu, tasarruf açığında yavaş da olsa düşüş görüldüğünü, cari işlemler açığının daha düşük, sermaye girişinin de daha yavaş olduğunu anlatarak bankacılık sektöründe faiz oranlarında yatay seyir gözlenirken, eğilimin aşağı yönlü olduğunu, para piyasalarının geçen yıla göre daha istikrarlı bir seyir izlediği, para talebindeki artışın yavaş olduğu ve GSYH'ya oranının düştüğünü belirtti.
Keskin, zorunlu karşılıkların bir bölümünün yabancı para olarak tutulmasının TL üzerindeki baskıyı hafiflettiğini, likiditeye katkı sağladığını ve bilançoyu etkilediğine dikkati çekerken, bankacılıkta aktif büyümesinin reel olarak oldukça hızlı yavaşladığını, özellikle tüketici kredilerinde kredi büyümesinin yavaşladığı da kaydedildi.
Faizde eğilim aşağı yönlü
Tahsili gecikmiş alacak oranında düşüşün durduğu ve yukarı yönlü baskının olduğunu belirten Keskin, TL mevduatındaki artışın yavaş, yabancı para mevduatında ise artışın daha hızlı olduğu, mevduatın vadesinin 3 ay düzeyinde kaldığı, tahvil ve bono ihracının hızlandığı, kar hacminin yeniden artmaya başladığı, sermaye yeterliliği rasyosunun sınırlı da olsa düştüğü, Basel II uygulamasının etkisinin sınırlı olacağının tahmin edildiğinin altı çizildi.
Fonlama faizinde eğilimin aşağı yönlü olduğu, reel faiz oranının son çeyrekte yükseldiğine işaret eden Keskin, enflasyondan arındırılmış reel faizin yüzde 1 düzeyinde bulunduğunu hatırlattı. Keskin, hem kredi faizleri hem mevduat faiz oranlarının yatay seyrettiği, eğilimin her ikisinde de aşağı yönlü olduğuna dikkati çekerek oranların müşteriye ve bankaya göre değişmekle beraber ihtiyaç kredilerinde yüzde 18, ticari kredilerde yüzde 15 olduğunu kaydetti. Mevduat faizlerinde de gevşemenin izlendiğini aktaran Keskin, döviz mevduatında ise faizin dolarda yüzde 4, euroda yüzde 3.5'in az üzerinde olduğunu söyledi.
Bilanço büyümesi yavaşladı
Bilanço büyümesinin yavaşladığının altını çizen Keskin, kredilerdeki büyüme hızının yavaşlamasına rağmen aktifteki diğer kalemlere göre daha hızlı büyüdüğünü, yüzde 58'lik payın bankacılık sistemi açısından son yıllarda gerçekleşen "en yüksek düzey" olduğunu vurguladı.
Keskin, bireysel kredilerin tasarruf mevduatına oranının 2011 sonunda yüzde 53 seviyesindeyken haziranda yüzde 56 düzeyine çıktığına işaret ederek bireysel kredilerin TL tasarruf mevduatına oranın ise yüzde 81 olduğunu, yani TL tasarrufların yüzde 81'inin bireysel kredi kullanımına gittiğine dikkat çekti.
Geçen yılın Haziran ayı itibariyle yüzde 14 olan toplam kredi büyümesi bu yılın aynı döneminde yüzde 10'da kalırken bireysel krediler geçen yılın ilk yarısında yüzde 19 yılın ilk yarısında yüzde 8 büyüdü.
Keskin, ekonomideki son gelişmeler ve otoritelerin politikalarının sonrasında bankaların riski daha iyi fiyatladığını da belirtti.
Hizmeti alan bedeli ödemezse almayanlar öder
Ekrem Keskin, bankaların verdiği hizmetler karşılığında aldıkları ücretlere ilişkin bir soru üzerine, bankacılık sektöründen hizmet alanların bu hizmetin bedelini ödememeleri halinde bunun bedelinin bu hizmeti almayanların ödeyeceği, yani hizmetin bedelinin ücret halinde ödenmemesinin bankalara faiz marjı olarak yansıyacağı şeklinde sektörde bir yaklaşım bulunduğunu söyledi.
Bundan dolayı faizin yüksek olmasının yatırımı, istihdamı ve üretimi olumsuz etkileyeceğine dikkati çeken Keskin, hizmet alanın kendi aldığı hizmetin bedelini ödemesinin doğal bir unsur olduğunu ifade etti.
Borçlar Kanunu'nda işlem şartları ve kefalet bankaları zorlar
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekreteri Ekrem Keskin, Borçlar Kanunu'nda bankacılık sektörünü ilgilendiren iki önemli konu bulunduğunu, bunlardan birinin genel işlem şartları, diğerinin kefalet sözleşmesi olduğunu belirterek, "Kanunla '10 yıldan daha uzun vadeli kefaletler geçersizdir' denildi. Bankalar şu anda harıl harıl bu konularla uğraşıyor" dedi. Keskin, şöyle konuştu: "Düzenlemede bankaları tedirgin eden konu şu; genel işler şartlarında diyor ki 'Müşterinizle oturun, kredi sözleşmesini detaylı olarak çalışın. Müşteriniz bu sözleşmenin her bir maddesini kabul ettiğine dair size teyit versin. Bunlar yapılsa dahi sözleşmede müşteri aleyhine olan maddeler geçersiz sayılır.' AB uygulamalarında birçok ülkede genel işlem şartları tacirler arasında uygulanmıyor. Uygulanan ülkelerde ise 'Eğer sözleşmede karşı tarafın durumunu olağanüstü olumsuz etkileyecek bir madde varsa...' diyor. Dolayısıyla bankacılık sektöründe bu konudaki itirazların kaynağı şu; bankaların alacaklarını tahsil etmesini düzenleyen yasalar çok uzun sürelerde yanıt veriyor. Bir tacir genel işlem şartlarına uygun olarak sözleşmesini yapmış, ama karşı tacire zarar verecek bir madde var, buna rağmen tacirler kabul etmişler. 'Bu bana zarar verdi, bu sözleşmenin bu maddesi geçersizdir' dediğinde geçersiz hale geliyor. Bu nedenle fevkalade olumsuz. Bir yandan bankaların sermaye yeterliliğinin yüksek olmasını, bilançolarının dengeli, aktif kalitesinin yüksek olmasını istiyoruz. Ama bir yandan aktif kalitesini olumsuz etkileyebilecek bir düzenleme olarak bu hususu gündeme getiriyoruz."
İkinci unsurun kefalet sözleşmesi olduğuna dikkati çeken Keskin, "Kanunla '10 yıldan daha uzun vadeli kefaletler geçersizdir' dendi. Şu anda diyelim ki 15 yıllık kredi verdiniz ve 15 yıllık kefalet aldınız. Bu kanunla birlikte 15 yıllık kefalet geçersiz oluyor" şeklinde konuştu.
Bu durumda sözleşmeye imza atan tarafla yeni bir kefalet sözleşmesi yapılabileceğini, ancak 'vermem' demesi halinde kredinin kapatılacağını kaydeden Keskin, "Şu anda bankalar harıl harıl bu konularla uğraşıyor ve bu konuların yaratacağı sonuçlarla ilgili çalışıyor" dedi.