Ucuz parayla gelen 40 trilyon dolar başlarına dert açacak!

Büyük merkez bankalarında para politikalarının normalleşmeye başlamasıyla faizlerin yükselmesi gelişen ülkelerin ağır borç yükünün ne kadar sürdürülebilir olduğuna dair endişe yaratıyor. Türkiye ve Çin son 10 yılda borcu en hızlı artan gelişen ülkeler arasında yer alıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EVRİM KÜÇÜK - DIŞ HABERLER

Merkez bankaları şahinleştikçe gelişen ülkeler için tehlike çanları çalmaya başlıyor. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) gelecek hafta yapılacak toplantısında para politikasını normalleştirmeye yönelik yeni bir adım atacağı beklentisi, ECB'nin kriz teşviklerinden çıkmak için harekete geçmesi, İngiltere ve Japonya merkez bankalarının daha az güvercin davranması gelişen ülkelerin borçlarıyla ilgili kaygıların artmasına neden oluyor. Finans krizinin ardından yaklaşık 10 yıl süren ultra ucuz para döneminin sona yaklaşması ve ABD'nin para politikasının normalleşmeye başlaması gelişen ülkelerin ağır borçlarının ne kadar sürdürülebilir olduğuna dair endişe yaratıyor.

Gevşek para politikalarının uygulandığı 10 yıllık süre zarfında gelişmekte olan ülkelerde şirketlerin, hane halklarının ve hükümetlerin borcuna 40 trilyon dolar eklendi. Ancak para politikalarının normalleşmesiyle faizlerde yaşanacak artış, borçların ödenmesinde bu ülkelerin sırtına büyük bir yük bindirecek. Rakamlar bu kaygının nedenini ortaya koyuyor.

Borç oranı 10 yılda yüzde 148'den yüzde 211'e çıktı

Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) verilerine göre 21 zengin ülkede kamu, hane halkı, kurumsal ve finans kuruluşlarının toplam borcu GSYH'ye oranı 190'lardaki yüzde 290 seviyesinden 2008 yılında yüzde 380 düzeyine çıktı ve o civarlarda kaldı. Ancak gelişmekte olan ülkelerin borcu krizden bu yana hızlı bir yükseliş gösterdi. IIF tarafından izlenen Türkiye dahil 26 önde gelen gelişen ülkenin borcu 2008 yılı sonundaki yüzde 148 düzeyinden geçtiğimiz eylülde yüzde 211'e tırmandı. Söz konusu 26 ülkede borç artışı son 10 yılda yüzde 40'ı aştı, Çin'de borçlarındaki artış ise yüzde 70'i buldu. Türkiye, Güney Kore ve Brezilya da borçlarında sert yükseliş görülen ülkelerden.

Gelişen ülkelerin tahvil ihraçları dikkat çekici bir hızla büyüyor. Bu piyasalardaki devlet ve kurumsal tahvil ihraçları son iki yılın her birinde 1 trilyon doların üzerinde gerçekleşti.

Faiz artışlarının doları güçlendirmesi risk oluşturuyor

Financial Times'da yar alan bir analizde gelişmekte olan ülkelerin şu anki finansal koşulların bir süre sonra devam etmeyeceğinin farkına vararak akıllıca davranmaları gerektiği belirtiliyor. Fidelity International gelişen ülkeler portföy yöneticisi Paul Greer, ABD ve Avrupa'nın faiz beklentileri arasındaki farklılıkların, son altı-dokuz ay içinde doların değerinin altında kaldığına işaret ettiğini, yani dolarda bir düzeltme beklenebileceğini söylüyor.

Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) tarafından yayınlanan bir rapor da zayıf doların gelişen ülkelerde yatırımı teşvik ettiğine işaret ediyor ancak doların güçlenmeye başlaması risk oluşturmaya başlıyor. Gelişmekte olan ülkelerde enflasyon beklentilerinin de arttığını ifade eden Greer, bu piyasalarda yerel para biri cinsinden borçlananların da dikkatli olması gerektiği uyarısı yapıyor.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) 2008'de uygulamaya koyduğu 'parasal genişleme' dönemi geçen yıl son bulmuştu. Fed, 2017'de para politikalarının normalleşmesi yolundaki adımları hızlandırdı. Fed'in bu yıl 3 kez faiz artışına gitmesi bekleniyor.

2017'de 10 yıl aradan sonra ilk kez politika faizini artırma kararı alan İngiltere Merkez Bankası'nın da faizlerde hızlı bir artışa gidebileceği beklentisi var. Bunun yanında Avrupa Merkez Bankası (ECB), geçtiğimiz hafta yaptığı toplantıda yayınladığı bildiriden 'gerektiğinde tahvil alımlarını artırma' ifadesini çıkararak kriz döneminde devreye giren teşviklerden çıkış sinyalini güçlendirdi.

Bu konularda ilginizi çekebilir