'22 milyon kişi aylık 527 lira ile geçiniyor'

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, 22 milyon kişinin aylık 527 TL ile geçindiğini belirterek, nüfusun yüzde 40’ının “sızdıran çatı” altında yaşadığını, kendisine yeni giysi alamayanların yüzde 35 olduğunu vurguladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, 22 milyon kişinin aylık 527 TL ile geçindiğini belirterek, nüfusun yüzde 40’ının “sızdıran çatı” altında yaşadığını, kendisine yeni giysi alamayanların yüzde 35 olduğunu vurguladı. Oran, yoksulluğun siyasi istismarını bitirmek için oy karşılığı yardım yerine sosyal adalet ve sosyal yardımı hak olarak veren sosyal devlet olması gerektiğinin altını çizdi.

CHP Parti Meclisi Üyesi, İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, gelir dağılım ve sosyal adalete ilişkin TÜİK verilerine yönelik açıklamalarda bulundu. AK Parti politikalarının Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliğini ve yoksulluğunu kronikleştirdiğini bildiren Oran, resmi verilere göre en zengin ve en yoksul yüzde 10’luk nüfus arasındaki gelir farkının 14 kata ulaştığını dile getirdi. OECD ortalamasının çok üzerindeki Gini katsayısının da Türkiye’deki kronik gelir dağılımı adaletsizliğini gösterdiğini ifade eden Oran, “TÜİK’in makyajlı istatistikleri, farklı göreli yoksulluk sınırı ölçütlerine göre 7.3-22.3 milyon arasındaki yoksul sayılarına işaret ediyor. Türkiye’nin en düşük bazda bile, birçok önemli ülkenin toplam nüfusundan fazla yoksulu bulunuyor” dedi. 

AKP’nin gelir dağılımını düzeltmek, yoksulluğu yenmek istemediğini ileri süren Oran şunları kaydetti: 
“AKP’nin, gelir dağılımını iyileştirmek, yoksul sayısını azaltmak gibi bir hedefi de olmadı, aslında bu çarpıklık onun işine de yaradı. Çünkü AKP, yoksulluktan beslendi, yoksul milyonların bu durumunu istismar edip, oya tahvil etmeyi tercih etti. Yoksul halkı erzak-kömür yardımlarıyla kendine bağımlı yapıp oylarını almaya devam eden AKP, onun hep yoksul ve kendine bağımlı kalmasını, iktidarının devamının garantisi olarak gördü.” 

'Sosyal devlet için aile sigortası önermiştik'

CHP olarak, sosyal devlet ilkesini tesis amacıyla geliştirdiğimiz “Aile Sigortası Kurumu” (AS-KUR) modelini 2011 genel seçimleri öncesi kamuoyuna açıkladıklarını vurgulayan Oran, bu konuda TBMM’ye yasa teklifi de verdiklerine dikkat çekti. Oran, benzerleri daha önce Meksika, Brezilya gibi ülkelerde uygulanmış ve yoksullukla mücadelede son derece başarılı sonuçlar elde edilmiş olan bu modelde ısrarlı ve kararlı olduklarını bildirdi. Sosyal adalet ve sosyal yardımın bir hak olduğunu belirten Oran, şu açıklamalarda bulundu: 

“Bu hak ancak sosyal demokrasinin uygulandığı, sosyal devletlerde karşılıksız olarak verilir. Unutmayalım ki eğitim ve gelir düzeyi ne kadar artarsa toplum bilinçlenir ve hakkına sahip çıkar. AKP iktidarını devam ettirmek için sürekli eğitim sistemini değiştirerek eğitim düzeyini düşük tutmakta, ekonomide rakamlarla oynayarak düşük gelir düzeyini saklamakta, böylelikle oy karşılığı vatandaşına yardım yaparak yoksulluğu siyasi istismar aracı olarak kullanmaktadır.” 

'Gelirin yarısı nüfusun yüzde 20'sine ait'

Türkiye’de korkunç boyutlarda bir gelir dağılımı adaletsizliği yaşandığını belirten Oran, TÜİK’in en son Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın 2012 yılındaki durumu yansıttığını vurguladı. Buna göre en üstteki yüzde 20’lik nüfus diliminde yer alan hane halklarının, toplam gelirin yüzde 46.6’sını alırken, en alttaki yüzde 20, gelirden sadece yüzde 5.9 pay alabildiğini ifade eden Oran, “En üstteki ile en alttaki arasında 8 katlık bir gelir farkı var. En varlıklı yüzde 20’lik nüfus gelirin yarıya yakınını elde ederken, nüfusun yüzde 80’i kalan yarısını paylaşıyor” dedi. 

'Zengin - yoksul arasındaki makas açıldı'

En varlıklı ve en yoksul yüzde 10’luk dilimler esas alındığında ise fark 14.1 kata ulaştığını vurgulayan Oran, 2012 itibariyle en varlıklı yüzde 10’luk nüfus gelirin yüzde 31.1’ini alırken, en yoksul yüzde 10’un payı sadece yüzde 2.2’de kaldığını ifade etti. Gelir dağılımındaki bu adaletsizliğin son yıllarda düzelmek bir yana daha da artması dikkat çektiğini belirten Oran şunları kaydetti: 

“En yoksul yüzde 10’luk nüfusu barındıran haneler, toplam gelirden AKP’nin iktidarda ilk yılı olan 2003’te yüzde 2.3 oranında, 2005’te ise yüzde 2.2 pay almıştı. Bu pay 2010, 2011 ve 2012 yıllarında da yüzde 2.2 olarak gerçekleşti ve 2003’tekinin altında kaldı. En varlıklı yüzde 10’luk kesimin gelirden aldığı pay ise 2005-2012 döneminde yüzde 28.7’den yüzde 31.1’e yükseldi. En zengin ve en yoksul yüzde 10’luk kesimler arasında 2005’teki 13 katlık gelir farkı, izleyen yıllarda hep bunun üzerinde seyretti, 2012 itibariyle 14 katın üzerinde gerçekleşti. Yani gelir dağılımı bu dönemde düzelmek bir yana biraz daha bozuldu.” 

'AKP adaletsizliği kronikleştirdi'

Oran, bir ülkede milli gelirin dağılımının adaletli olup olmadığını ölçmeye yarayan Gini katsayısının da gelir adaletsizliğinin kronikleştiğini, uçurumun daha da büyüdüğünü gösterdiğini ifade etti. 2005’te 0.380 düzeyinde bulunan Gini katsayısının 2012 itibariyle de 0.402 olduğunu vurgulayan Oran, “Gini katsayısı 0 ile 1 arasında değerler alıyor ve değerin yükselmesi eşitsizliğin artması anlamına geliyor. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 olurken, tüm gelirin bir kişide toplandığı toplumun Gini katsayısı 1 çıkıyor” dedi. 

'Gelir uçurumunda görünen buzdağının sadece ucu'

TÜİK, yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirini 2012 itibarıyla 11 bin 859 (Aylık 988) TL olarak baz aldığını dile getiren Oran, hane halkları yüzde 10’luk nüfus dilimleri halinde yoksuldan zengine doğru sıralandığında 2012’de en alttaki dilimde 2 bin 599 (aylık 217) TL olan yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirinin, en üst dilimde 36 bin 905 (aylık 3 bin 75) TL olduğunu belirtti. Anket yöntemiyle yapılan gelir araştırmasında sonuçların verilen yanıtlara göre elde edildiğine dikkat çeken Oran şunları aktardı: 

“Ücretli-maaşlı çalışanlar bordrolarında yazan geliri beyan ederken, sermaye kesimindekilerin gelirlerini daha düşük beyan etmeleri nedeniyle bölüşüme konu gelir pastasının gerçek hacmi ortaya çıkmıyor. Gelir dağılımı da olduğundan daha iyimser bir tablo ortaya koyuyor. Üst gelir grubundakilerin gerçek beyanda bulunmaması nedeniyle maaş-ücret gelirleri yüzde 46.5’lik oranla toplam gelir içinde en fazla paya sahip, müteşebbis gelirleri ise yüzde 20.4’le bunun yarısından bile az gözüküyor. 2012 yılda GSYH cari fiyatlarla 1.4 trilyon TL olurken, 11 bin 859 TL olarak baz alınan eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri anılan yılda 73 milyon 604 bin kişi olan nüfusla çarpılınca 873 milyar TL’lik bir büyüklük ortaya çıkıyor. Milli gelirin bir kısmının ‘kullanılabilir gelir’ olmadığı, yani hanelere girmediği dikkate alınsa bile üst-orta ve üst kesimlerin beyan etmediği önemli boyutta bir gelir olduğu anlaşılıyor. Yani, gelir dağılımındaki gerçek uçurum, TÜİK verilerine yansıyandan çok daha derin; görünürdeki adaletsizlik de buzdağının sadece uç kısmı.” 

'Yoksul sayısı birçok ülke nüfusundan fazla'

Oran, Türkiye’de yoksul sayısının birçok ülke nüfusundan fazla olduğunu vurguladı. TÜİK’in, 2012 yılında eşdeğer hane halkı kullanılabilir “medyan” gelirini yıllık 9 bin 30 TL olarak baz aldığını ve bu medyan gelirin yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 ve yüzde 70’i üzerinden çeşitli “göreli yoksulluk sınırları”nın belirlendiğini ifade eden Oran, bu farklı yoksulluk sınırlarına göre de 7.3 milyon-22.3 milyon kişi arasında değişen farklı yoksul sayılarının ve yüzde 10-30 arasında yoksulluk oranları hesaplandığını kaydetti. 

'22 milyon kişi aylık 527 lira ile geçiniyor'

Oran, Eeşdeğer hane halkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 40’ı olarak baz alındığında yoksulluk sınırı yıllık 3 bin 612 (aylık 301) TL’ye çıktığını ve buna göre 7 milyon 344 bin kişilik yoksul sayısının ortaya çıktığını dile getirdi. Oran şunları kaydetti: 

“TÜİK, yüzde 50’lik çıtaya göre yıllık 4 bin 515 (aylık 376) TL yoksulluk sınırı ile toplam 11 milyon 998 bin yoksul sayısı hesaplıyor. Yoksulluk sınırı olarak medyan gelirin yüzde 60’ı (aylık 451 TL) baz alındığında toplam 16 milyon 741 bin; yüzde 70’i (aylık 527 TL) baz alındığında ise 22 milyon 252 bin yoksul sayısı ortaya çıkıyor. Baz alınan yoksulluk sınırına göre değişen yoksul sayısının son 5 yılda 545 bin-1.7 milyon kişi arttığı görülüyor. Ancak resmi istatistiklerde baz alınan en yüksek yoksulluk sınırı bile, yoksulluğun boyutunu yansıtmaktan uzakta bulunuyor. TÜİK, 2012 itibariyle yüzde 70’lik medyan gelire göre yoksulluk sınırını aylık 527 TL olarak baz alarak bunun üstünde eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri olanları yoksul sayısına dahil etmiyor. Türk-İş ise Türkiye’de dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını Aralık 2012 itibariyle 3 bin 208 TL olarak açıklamıştı. Bunu hane halkı başına düşündüğümüzde aylık 802 TL’ye denk geliyor. Yıllık 9 bin 30 (aylık 753) TL olan eşdeğer hane halkı gelirinin yüzde 100’ünü de aşan bu tutar dikkate alındığında ülkedeki yoksul sayısının 22.3 milyonun çok çok üzerinde olduğu görülüyor.” 

'Nüfusun yüzde 40'ı 'sızdıran çatı' altında yaşıyor'

Oran, TÜİK araştırmasının eksiklikleri ve yanıltıcı yanlarına rağmen, Türk halkının ekonomik koşullarına ilişkin oldukça çarpıcı veriler de ortaya koyduğunu belirtti. Araştırmaya göre nüfusun yüzde 40.6’sının konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi” gibi sorunları bulunduğunu aktaran Oran, konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşayanların oranının önceki yıla göre 5 puan artarak yüzde 46.6’ya çıktığını vurguladı. Oran, “Nüfusun yüzde 27.4’ü oturduğu konutta odaların karanlık olması veya yeterli ışık alamaması gibi sorunlar yaşıyor. Nüfusun yüzde 61.3’ü hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları hariç) bulunuyor” dedi. 

Nüfusun yüzde 85.9’unun “evden uzakta bir haftalık tatil” yapacak parası olmadığını belirten oran şunları kaydetti: 

“Nüfusun yüzde 61.8’i beklenmedik harcamalarını ve yüzde 78.8’i yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını ekonomik nedenlerle karşılayamayacak durumda. İki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafının karşılayamayanların oranı yüzde 43.9’a ulaşıyor. Hane halklarının yüzde 35.1’i kendisine yeni giysiler alamıyor. Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4’ünü karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı yüzde 59.2’ye ulaşıyor."