'Biz onların ciğerini biliyoruz'
Başbakan Davutoğlu, "Terör örgütü 1 Kasım'a kadar kayıplarımızı toparlayalım, sonra tekrar terörü başlatırızın hesabında. Biz, onların ciğerini biliyoruz. Her türlü istihbaratla takip ediyoruz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Terör örgütünün her seçimden sonra milletin demokrasi ile elde ettiği kazanımları yok etmek için her türlü eylemi, terörü yaptığını belirterek, "Şimdi '1 Kasım'a kadar oyalayalım, kayıplarımızı toparlayalım, 1 Kasım'dan sonra tekrar terörü başlatırız' diye hesap içindeler. Biz, onların tabiri caizse ciğerini biliyoruz ve her türlü istihbaratla takip ediyoruz" dedi.
Davutoğlu, A Haber-ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Şike davasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile diğer tüm sanıkların beraat ettiği belirtilerek, yorumu sorulan Davutoğlu, son yıllarda yaşanan bu tür süreçlerde hep ilkeli bir tutum sergilemeye çalıştıklarını, bunun da hukuki süreçlerin kendi doğası içinde seyretmesi olduğunu söyledi.
Bunun hukuki bir mesele olduğunu belirten Davutoğlu, "Bir dava söz konusu, mahkemelerin bu davayla ilgili verdiği karar söz konusu. Dolayısıyla hukuki süreçlerle ilgili olarak hukuki süreçlerin doğası içinde kalmak ve yorumları hukuk mantığı içinde tutmak gerekiyor. Dolayısıyla herhangi bir fazladan tekrar yorum yapmak, üzerinde tartışmak bizim açımızdan doğru olmadığı kanaatindeyim. Hukuki bir meselede gelinen noktayı sadece hukuki açıdan değerlendirmekte fayda var" diye konuştu.
Davutoğlu, Türk sporunun böyle bir şaibe iddiasıyla etkilenmesine izin verilmemesi gerektiğini bildirerek, şöyle devam etti:
"Spor, temel etik değerleri bağlamında da bu etik değerlerin en kesin şekilde uygulanması gerek bir alan. Eğer spor ile bu ahlakı koruyamazsak, sporda sadece alınacak netice önem kazanırsa spor, özünden, mahiyetinden uzaklaşır. Nihayetinde hukuki bir karar ama eğer aksayan yönleri de varsa bunu ayrıca değerlendirmek, sistemi daha da iyi işleyen bir hale getirmek için gereken tedbirler varsa hep beraber bunların konuşulması ve sporda centilmenliğin, etik kuralların bir sistem halinde işleyebilmesini teminat altına almak lazım."
"Sorumluluk sahibi olanların yetki sahibi oldukları ortaya kondu"
Adnan Menderes'ten sonra başbakanlık otoritesini kullanan iradeyi sınırlamaya dönük yaklaşımların oldu olduğunu söyleyen Davutoğlu, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de bu yaklaşımların daha açık kendini ortaya koyduğunu ifade etti. Davutoğlu, "Cumhurbaşkanının kimin tarafından seçileceği, kimin cumhurbaşkanı olacağı dahil olmak üzere bir çok şey askeri bürokrasi tarafından ve askeri bürokrasiyle hareket eden siyasi bürokrasi tarafından yönetilmeye çalışıldı. 28 Şubat yine bu yönde sermaye gruplarının o zamanki tavırlarına baktığınızda bu bürokrasiyle işbirliği içinde olan çevrelerin siyasi otoriteyi sınırlama çabaları hep oldu. Ancak AK Parti'nin belki de en önemli, en büyük devrimi 12 yıl içinde hesabı kim veriyorsa yetkiyi onun kullanması gerektiği fikrini zorlu süreçlerden sonra yerleştirmiş olmasıdır."
28 Şubat'ta dönemin Başbakanının askerden bahsederken sembolik bir dil kullandığı dönemler yaşandığını ifade eden Davutoğlu, "12 yıl içinde birer birer siyasi yetki sahibi olanlar, sorumluluk sahibi olanların yetki sahibi oldukları zorlu süreçlerin ardından ortaya kondu" diye konuştu.
"Sivil asker ilişkileri çok daha sağlıklı"
"28 Şubat'ın medya mantığını bugün gözlemliyor musunuz? O mantığın bugün belli yansımalarını üzerinizde hissediyor musunuz. Basın özgürlüğü tartışması üzerinden de bu yürütülüyor. İkisini aynı anda nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Davutoğlu, bugün 28 Şubat'takine benzer şekilde medya üzerinde brifing vererek onu yönlendiren bir silahlı kuvvetler olmadığını söyledi.
Son 12 yılın en önemli başarılarından birisinin sivil asker ilişkilerinin demokratik bir niteliğe dönüşmesi olduğunu belirten Davutoğlu, sivil asker ilişkilerinin çok daha sağlıklı zemine oturduğunu dile getirdi. Davutoğlu, "Medyanın 28 Şubat post modern darbesine verdiği destek, asker ile medya arasındaki veya askeri bürokrasiyle medya arasındaki eskiden beri süregelen ilişkilere bağlıydı. 12 Eylül'de de bu destek verildi. Ama şimdi böyle bir durumdan bahsedemeyiz. Şu anda gerçekten Türk Silahlı Kuvvetleri demokrasiye son derece saygılı ve demokratik sistem içinde işleyişe önem veriyor. Geçmişte olduğu gibi nasıl bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiği, nasıl bir eğitim politikası olması gerektiği, nasıl bir anayasa olması gerektiğiyle ilgili konularda açıklama yapmak yerine silahlı kuvvetlerimiz şu anda terörle mücadelenin nasıl olması gerektiği, sınırlarımızda nelerin olup bittiğiyle ilgili açıklama yapıyor ve bu anlamda medya üzerinde 28 Şubat'takine benzer bir ilişki biçimi yok" dedi.
"Medya üzerinden siyaseti dizayn çabası hep oldu"
Medya üzerinden siyaseti dizayn etme teşebbüsünün ise hep olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Son dönemde Cumhurbaşkanımıza, bizlere AK Parti'ye yönelik kampanyaların oluş seyrine bakıldığında bu sefer bu ilişki herhangi bir askeri bürokrasi ile medya arasındaki bir ilişki mahiyetinde değil, dışarıda ve içeride siyaseti milli irade oy tercihleri ve milli irade dışında şekillendirmek isteyen çevreler tarafından yürütülen bir başka network doğdu. Bunun Türkiye'deki demokratik işleyişle bir alakası yok" diye konuştu.
Akademisyenlerin, 28 Şubat ve 12 Eylül döneminde düşünce özgürlüğünün nasıl ayaklar altına alındığını bildiklerini vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'de demokratik ortam sağlanacaksa herkesin düşünce, fikir, basın özgürlüğüne aynı ölçüde saygı duyulması gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, basın özgürlüğünün, hakaret, tehdit, başkalarının kişilik hukukunu yok etmeden mutlak anlamda sağlanmasının kendilerinin temel hedefi olduğunu belirterek, medya özgürlüğünden bahsettikten sonra bunu sınırlayıcı tutumlar takınmanın da doğru olmadığını ifade etti.
"Kimse geçici bir aldatmacanın peşinde olmasın"
"İddia o ki; PKK önümüzdeki günlerde ya da saatlerde eylemsizlik ilan edecek, HDP'nin hem söylemini hem de hareketini rahatlatabilmek hem de önünü açabilmek adına değerlendirmesi yapılıyor. Böyle bir şey olduğu takdirde, devlet nasıl bir pozisyon alacak?" sorusu üzerine Davutoğlu, devletin bu anlamda tutumunun açık olduğunu, Türkiye'de meşru emniyet ve güvenlik birimleri dışında kimsenin silah barındırma, silah kullanma hakkının olamayacağını söyledi.
Davutoğlu, Türkiye'de hiçbir il ve ilçede meşru olarak yürütülen çalışmalar dışında hiç kimsenin hendek kazamayacağını, barikat kuramayacağını belirtti. Buradan çıkan sonucun kamu düzeni olduğuna işaret eden Davutoğlu, bunun seçimle ilgili bir konu olmadığını herkesin anlaması gerektiğini vurguladı.
"Kimse geçici bir aldatmacanın peşinde olmasın, biz bu kararı kolay almadık, bu karara kolay gelmedik" diyen Davutoğlu, şunları dile getirdi:
"Bütün bileşenleriyle bugün eylemsizlik çağrısı yapmaya hazırlandığını söylenen kesimlerin, Çözüm Süreci'ne ve çözüm iradesine saygı duymalarını bekledik. 2013'ün Mayıs'ında çekilmesi gereken, Türkiye topraklarını terk etmesi gereken silahlı grupların sayısı içeride artmışsa, Türkiye'den çıkartılması gereken silahların niteliği ve niceliği artmışsa, 'Bunun dışında siyaset yapıyorum' diyenler, 'Sırtımızı terör örgütüne dayadık' ya da 'Silahlanma, ayaklanma dönemi geldi' diye 8, 9, 10 Haziran, 14 Temmuz'da bugün bu çağrıyı yapmayı düşünen diyelim veya bunu gündeme getiren Demirtaş'la dahi, hükümet kurma sürecinde bunu yapıyorlarsa şimdi tekrar sureti haktan görünmeye hakları yok."
"Biz bunları izledik, kararlı şekilde takip ettik"
Davutoğlu, kendilerinin Çözüm Süreci iradesini devreye soktuklarını, bunu yaparken de çok dürüst, samimi ve tutarlı bir stratejinin parçası olarak buna karar verdiklerini anlatarak, şöyle devam etti:
"Her zaman terörle mücadele ettik ama bu etkin mücadeleyi başlatma kararı verdiğimizde yani 23 Temmuz'da da yine stratejik bir karar olarak verdik. Geçici, birilerinin gözünü bir müddet korkutmak veya çekindirmek, sonra seçime gitmek için falan değil.
Bakın ne diyorlar? Bir gün 'ateşkes' diyorlar. Ateşkes bizim hiçbir zaman kullandığımız biz jargon değil, problem burada. Bunların dilinde ateşkes, Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru güvenlik güçleriyle ona karşı halka da baskı yapıp, terör uygulayanlar arasında bir eşitlik var sanki. Hiçbir zaman bu tabiri kullanmadık. 'Eylemsiz' dediklerinde, eylemsizlikten kasıt Cizre'de, Nusaybin'de, Silopi'de belli mahallelere hendek kazmak da dahil mi buna? Bu hendeklerin içinde birtakım yerlere mayın yerleştirmek dahil mi? Çatışmasızlıktan onların kastettiği şu: Bütün çatışmalar duracak ama o hendekler, barikatlar da duracak, mezarlıkların etrafında bir mezarlık görüntüsü şeklinde inşa ettikleri ama insanları çekip işlence uyguladıkları, silah deposu haline getirdikleri, mahkeme yaptıkları güya yerlerde kalacak. Biz bunları gözledik, kararlı bir şekilde takip ettik. Çok açık ve net söylüyorum. Bu konudaki kararlılığımızdan kimse şüphe etmesin ne milletimiz, ne Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşlarımız, ne de terör örgütü ve ona destek verenler bu konudaki kararlılığımızdan hiçbir şekilde tereddüt olmayacağını bilsinler."
"Son silah bırakılana kadar operasyonlar devam edecek"
Operasyonların devam edip etmeyeceği yönündeki soruya Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
"Son silah bırakılana kadar operasyonlar devam edecek. Şimdiye kadar ilan ettikleri eylemsizlikleri nasıl noktaladıkları ortada. Onların eylemsizlikten kastettikleri, güvenlik güçlerimizin operasyonları bırakması, onların ise silah stoğu yapmaya devam etmesi. Eylemsizlikten kasıtları buysa biz bu eylemsizliği geçmişte gördük. Yapmaları gereken şu: Çıkacaklar ve diyecekler ki '2013 Mart'ında dediklerini 'Artık silahlı mücadele denilen yöntem bitmiştir, biz madem ki 80 milletvekiliyle Meclis'te temsil ediliyoruz, böyle bir yöntemin karşılığı kalmamıştır, her türlü silahı teslim ediyoruz. Hiçbir terörist artık Türkiye topraklarında barınmayacak, çekiliyoruz' diyecekler. Nereye çekilirlerse çekilsinler, ne yapacaklarsa yapsınlar. Silahları teslim etmeden, eylemsizlikti çatışmasızlıktı tekrar zaman kazanmaya ve milletimizin gününü ve geleceğini karartmaya izin vermeyiz. Konuşulacak tek konu silahların nasıl bırakılacağı ve nasıl terk edileceği. Türkiye'nin hiçbir dağında, hiçbir vadisinde teröristin olmayacağı şekilde bir kesin çözüm konuşulmalı. 7 Haziran'dan önce demokrasi, barış türküleri söylediler, 7 Haziran'dan sonra ayaklanmaktan bahsettiler."
'Biz onların ciğerlerini biliyoruz'
Terör örgütünün her seçimden sonra milletin demokrasi ile elde ettiği kazanımları yok etmek için her türlü eylemi, terörü yaptığını belirten Davutoğlu, "Şimdi '1 Kasım'a kadar oyalayalım, kayıplarımızı toparlayalım, 1 Kasım'dan sonra tekrar terörü başlatırız' diye hesap içindeler. Biz, onların tabiri caizse ciğerini biliyoruz ve her türlü istihbaratla takip ediyoruz. Aslında bütün bu çağrılar, terör operasyonlarının ne kadar başarılı bir şekilde seyrettiğini gösteriyor. Ne kadar büyük bir panik oluşturduğunu gösteriyor. Biz, biliyoruz onların kayıplarının ne olduğunu " diye konuştu.
Haftalık görüşmede Genelkurmay Başkanı'ndan çok kapsamlı bilgi aldığını aktaran Davutoğlu, 23 Temmuz'da Çankaya'da yaptıkları toplantıda bütün terör linklerini ortadan kaldıracak bir eylem planını güvenlik birimlerinden istediğini ifade etti. Bunun 6-7 Ekim olaylarından sonra aldıkları bir karar olduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir taraftan çözüm süreci mekanizmasını kurduk, kanunu işletmeye başladık, geçen sene haziran ayında çıkan kanunu. Diğer taraftan da böyle bir olayı bir daha yapmaya kalkarlarsa hiçbir şekilde nefes aldırmayacak tarzda hazırlık yapmaları talimatını ben kasım ayında verdim. Suhuletle seçimlere kadar gittik ama seçimden sonra yine 6-7 Ekim olayları gibi çağrılar başlayınca burada 23 Temmuz'da yaptığımız toplantıda, şimdi nedir planları dinledik hepsini. Birinci hedef Kuzey Irak'taki karargahların, barınakların, sığınakların, özellikle silah depolarının tasfiye edilmesiydi. Şunu milletimin bilmesini isterim, Kuzey Irak'a yapılan operasyonlar, o günden bugüne 3 gün içinde 458 hedef vurulmuştu. Yapılanlar, son derece etkili olmuştur ve ciddi bir şekilde özellikle mühimmat ve silah kaynaklarına darbe vurulmuştur."
"Sayısal olarak 2 binin çok üstüne doğru giden kayıpları var"
Daha sonra teröristlerle irtibatı sağlayan şehir unsurlarına, kırsal alandaki terörü şehirlere yaymak için oluşan yapılara dönük operasyonlar yaptıklarını anlatan Davutoğlu, ardından şehirlerin kenarındaki mücavir bölgelere yönelik operasyonlar düzenlendiğini bildirdi. Davutoğlu, şunları söyledi:
"Onun için 'Muş Varto'da bir mezarlığı yıktılar' diye güya 2 HDP'li bakan istifa etti. Sordum onlara Bakanlar Kurulu'nda da 'Oradan ne çıktığını biliyor musunuz? Doçkaların mezarlıkta ne işi var? Kalaşnikofların ne işi var? Teröristlerin ne işi var? 10 yaşında rehin bir çocuğun orada ne işi var? İstifa ettiler. Daha sonra yaptıkları açıklamaları gördünüz. Bakanlar Kurulu'nda konuştuk bunları. Bitlis'in Ölek bölgesi... Bunları tek tek biliyoruz. Sayısal olarak 2 binin çok üstüne doğru giden kayıpları var içeride ve dışarıda. Son dönemde özellikle Dağlıca'da askerlerimizin şehit edilmesi sonrasında meydan okudular, 'Şuralara şuralara Türkiye Cumhuriyeti ordusu gelsin de görsün' diye. O tepelerin hepsine askerimiz çıktı ve 'biz buradayız' diye gerekli mesajı da verdiler ve görecekler de."
"Bütün mesele, operasyonlar dursun"
Davutoğlu, Kuzey Irak, kırsal alan, mücavir bölge ve şehrin terörün omurgası gibi olduğunu belirterek, "O bağlar koparıldıkça, diyelim Tunceli'de belli yerlerde en üst düzey terör elemanları etkisiz hale getirildikçe başı da bu anlamda komuta kademesini kaybedecek" dedi.
Terör örgütünün telsiz konuşmalarının ellerinde olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"'Şunu yap', diyor başındaki adam. Alttaki diyor ki 'Elimdeki bütün elemanları kaybettim, sizin yüzünüzden. Bunu yapmamı nasıl istersin?' Nedir bu? O baş ile beden arasındaki irtibat kopmuş. "Saldırın, nasıl saldırırsanız saldırın ama saldırın' diyor. Şimdi bunu dedikten sonra eylemsizlikten bahsedecekler. Dedikleri tek şey şu: 'Seçime kadar öldürmeye ara verilim. Ondan sonra aynen devam edelim.' Bütün mesele, operasyonlar dursun. 'Seçime kadar öldürmeyeceğiz.' Bu, barış mıdır? Bir de tutmuş bugün Demirtaş diyor ki, 'Milletvekillerinin hepsi PKK teröristlerinin cenazelerine gidecek' diyor. Bu, nasıl bir demokrasi anlayışı?"
"En küçük bir çakıl taşını dahi terör maksadı ile kullanamazlar"
Davutoğlu, "Barış masasını yeniden dizayn etmeyi düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:
"Barış masası hep ortada. Bir ülkede barışı sağlayacak olan o ülke vatandaşlarının iradesidir, yani demokrasidir. Demokrasinin tecelli ettiği yer neresidir? Parlamentodur. Parlamento'da gelip ne düşünceleri varsa söylesinler. Düşünce özgürlüğü bizim için esastır. En aykırı fikirlerini Parlamento'da söyleyebilirler ama en küçük bir çakıl taşını dahi terör maksadı ile kullanamazlar. Demokrasinin kuralı budur. Şimdi bu anlamda eğer 2013 Mayıs'ında verilen söz tutulur, bütün teröristler, silahlı unsurlar, Türkiye'yi terk ederse, bütün silahlar bu anlamda bırakılırsa ondan sonra Türkiye'nin meseleleri hep beraber Parlamento'da konuşulur, kendi aramızda konuşulur, her türlü görüşme yapılır."