'Bizi korumaya almak kimin haddinedir'

MHP Genel Başkanı Bahçeli 2013 Yılı Bütçesi'nin TBMM'de görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada, "Milletvekilliği dokunulmazlığı mutlaka yeniden ele alınmalıdır" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, milletvekilliği dokunulmazlığının yeniden ele alınması gerektiğini belirterek, ''Dokunulmazlık güvencesi Türk Milleti'ne karşı olmayı, dağda teröristlerle kucaklaşmayı korumamalı ve bunun sığınağı olmamalıdır'' dedi.

Bahçeli, 2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerinde yaptığı konuşmada, bütçenin ülke yönetiminde, ekonomik sistemde ve millet hayatında çok önemli yer işgal ettiğini ifade etti.

Siyasi iktidarın niyetinin, izleyeceği sosyal ve ekonomi politikalarının genel hatlarının bütçeyle anlam ve şekil kazandığını dile getiren Bahçeli, AK Parti Hükümeti'nin bütçeye bakışı, yaklaşımı ve bütçeden anladığının belirsiz ve sorunlu olduğunu savundu.

Sayıştay'ın düzenlemesi gereken Dış Denetim Genel Değerlendirme, Faaliyet Genel Değerlendirme ve Mali İstatistikleri Genel Değerlendirme raporları ve diğer ilgili raporların Meclis'e sunulmadığını, 1995'ten bu yana her yıl Meclis ve kamuoyunun bilgisine sunulan Hazine İşlemleri Raporu'nun gönderilmediğini anlatan Bahçeli, şöyle konuştu:

''Hükümet hesap vermekten kaçmakta, şeffaflıktan kaçınmaktadır. Bu, demokrasiye ve millet iradesine aykırı bir niyettir. TBMM'den rapor, bilgi ve gerçek manzara saklanmaktadır. Hükümetin korktuğunun, çekindiğinin ve veremeyeceği hesabı olduğunu en açık delilidir. 2012 yılı dahil olmak üzere, farklı yıllarda dönem sonundaki harcama miktarlarının planlanan seviyeyi aşması, dolayısıyla bütçe kanunun inandırıcılığını ve itibarını yitirmesi münferit bir gelişme olmamıştır. Bu bütçede; yetimimizin, kimsesizimizin, yoksulumuzun, dar ve sabit gelirlimizin, çiftçimizin, memurumuzun, esnafımızın, işçimizin, emeklimizin ve elbette her vatandaşımızın payı vardır. Bütçenin her aşamasında hükümetin bu gerçekleri aklından çıkarmaması bizim en halisane tavsiyemizdir.''

''Cumhuriyet'ten dönüş olmayacak''

 

[PAGE]

''Cumhuriyet'ten dönüş olmayacak''

Bahçeli, hamaset nutuklarının, yersiz ve temelsiz gündem saptırmalarının, samimiyet, derinlik ve iyi niyetten mahrum politik adımların ülkeyi kanser hücresi gibi sardığını savunarak, bu manzaranın milletin lehine olmadığını söyledi.

Devlet Bahçeli, iki asırdır daha iyiye, daha güzele ve daha fazla refaha ulaşma arayışının hiç sonlanmadığını ifade ederek, Tanzimat'tan Cumhuriyet'in ilanına kadarki batılılaşma çabalarından bahsetti.

Cumhuriyet'in Türk milletinin son kararı olduğunu vurgulayan Bahçeli, ''Bundan dönüş, sapış ve cayış katiyen olmayacaktır. Federasyon özlemi çekenler, siyasal Kürtçülükten medet umanlar, numaralı cumhuriyet sevdası taşıyanlar, başkanlık rüyası görenler ve üniter yapımızı bozmayı aklından geçirenler aynanın karşısında kendilerini bir kez daha kontrolden geçirmelidir'' diye konuştu.

Bahçeli, geçmişin çok boyutlu tahlil ve analizini yapmak yerine, kutuplaşma malzemesi olarak kullanılmasının insaf ve vicdanla bağdaşmayacağını dile getirerek, ''Dersim'deki eşkıyalığı kutsamak, bu isyana haddini bildiren millet iradesini zalimlikle suçlamak onurlu ve meşru bir davranış görülmeyecektir. Eşkıya Rıza'yı övüp, zımnen Gazi Mustafa Kemal'i hedef yapmak, bir yanda Cumhuriyet'e hazımsızlık gösterenleri el üstünde tutup, diğer yanda koruyup ilerlemesi için fedakarca mücadele edenleri önemsizleştirmek ne akılla, ne de milli vicdanla izah edilemeyecektir'' dedi.

''Her taviz yenisinin kapısını araladı''

Bölücü terör örgütünün verilen tavizlerle dirildiğini, hain eylemlerini peş peşe sıraladığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:

''Etnik temelli bölücülük hükümetten gördüğü ilgi ve destekle şımarmış ve zıvanadan çıkmış durumdadır. Terör lobisi güç, imkan ve zemin kazanmış, hatta başta Şemdinli olmak üzere, ülkemizin bazı yerlerinde alan hakimiyeti kurma girişimine dahi kalkışabilmiştir. Bölücü terör dayatmaları, talep ve zorlamaları maalesef belirli periyotlarda cevap bulmuş, her taviz yenisinin kapısını aralamıştır. Nihayetinde terör vahşi saldırılarıyla amacına ulaştığını, doğal olarak hükümeti sıkıştırdıkça, saldırganlığını artırdıkça hedefine varacağını görmüştür.

Terörün yanlış teşhisi, milleti etnik kimliklere geriletme inatları, Türkiyelilik zırvaları, sözde Kürt sorununu tanıma hezeyanları, mücadele yerine müzakerenin rehber seçilmesi muhatap olduğumuz sorunların temelini teşkil etmiştir. İlave olarak, anadil eğitimi ile ilgili adımlar, anadil savunma talebinin karşılanmasına dönük hazırlıklar, terörist başını muhatap alan yanlışlar ve Kandil'le kurulan pazarlık masaları mermi, mayın ve şehit olarak geri dönmüştür. Yaşanan olaylar millet ve devlet bekasının risklerle dolu bir mecraya geldiğini göstermektedir. Bize göre tehdit büyüktür.

Hükümetin en büyük handikabı, bölücü terörün istekleri karşılanırsa her şeyin düzeleceğine inanması olmuştur. Barışın, kardeşliğin sözüm ona bu yolla sağlanacağını hesaplamıştır. Böylesi bir düşüncenin çıkmaz sokak olduğunu göremediği gibi, ikazları da dikkate almamıştır. Şu ibretlik manzaraya bakınız ki müebbet cezaya çarptırılmış bir terör suçlusu fiilen siyasi aktör haline gelmiştir. Kandil'i İmralı'dan sevk ve idare eder bir statüye çıkmıştır. Bu, Türk Devleti adına utanç değildir de nedir?''

Türkiye'nin ve Türk milletinin her tarafına dokunulduğunu, her değerinin hırpalandığını öne süren Bahçeli, ''Milletvekilliği dokunulmazlığı mutlaka yeniden ele alınmalıdır. Bu bizim içtenlikle beklentimizdir. Dokunulmazlık güvencesi Türk milletine karşı olmayı, dağda teröristlerle kucaklaşmayı korumamalı ve bunun sığınağı olmamalıdır'' diye konuştu.

''Başını çıkaramayacak duruma gelindi''

 

[PAGE]

''Başını çıkaramayacak duruma gelindi''

Türkiye'nin ikinci ana sorununun dış politika olduğunu kaydeden Bahçeli, ''Uluslararası ilişkilerdeki zikzaklar, stratejik körlükler, derin öngörüsüzlükler Türkiye'yi bölgesinde ve küresel sistemde zor duruma düşürmüştür'' dedi.

Komşularla sıfır sorundan tümüyle sorun yaşanılan bir konuma gerilendiğini anlatan Bahçeli, ''Ecdadımızın atıyla gittiği yerlere biz de gideriz' anlayışı, neredeyse başını dahi çıkaramayacak bir duruma gelmiştir'' dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın Irak'a alınmamasının öncelikle Bağdat yönetiminin kabalığı ve densizliği olduğunu vurgulayan Bahçeli, buna neden olan hükümet politikalarının da ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi. Bahçeli, ''Bu ülkeyle ilişkiler dar alana kıstırılmış, PKK himayecisi Barzani biricik dost mertebesine çıkmıştır'' diye konuştu.

''Türkiye'yi koruma ibareleri yaralayıcı''

Türkiye'nin Suriye konusunda tam bir çıkmaza sürüklendiğini öne süren Bahçeli, şunları söyledi:

''Şimdiye kadar Esad'a yönelik tehdit ve kuru gürültüler bir sonuç doğurmamıştır. Türkiye-Suriye sınırına patriot füze rampaları yerleştirilmesi konusunda düğmeye basılmıştır. Ortadoğu'nun hassas ve sancılı ortamı göz önüne alındığında Türkiye'nin savunması ve güvenliği bakımından füze konusundaki adımların doğru ve mantıklı olduğu da açıktır. Şu işe bakınız ki Türkiye bölgesinde tüm tehlike sinyallerinin kesiştiği, istikrarsızlıkların kol gezdiği bir ülke haline gelmiştir. İşte sıfır sorun hikayesinin vahim sonu budur.

Elbette NATO Anlaşması gereğince karşılıklı yükümlülükler vardır. Ne var ki Türkiye'yi koruma ibareleri, şayet belirli bir maksada yönelik değilse, son derece yaralayıcı, nezaketsiz ve inciticidir. Büyük Türk milleti son yurdunda yardım, himmet, himaye ve korumayla bulunmamış, böylesi bir zilletle bağımsızlığını elde etmemiştir. Bizi korumaya almak kimin haddinedir? Bizim korunmamızı temin etmek kimin yapabileceği bir şeydir? Türkiye manda ve himaye altında alınmıştır da bizim mi bilgimiz olmamıştır?''

Dış politikanın yeniden gözden geçirilmesi ve koordinatlarının milli çıkarlara göre tespit edilmesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, ''İç politikada demokrasi ve hukuk çıtası sürekli irtifa kaybederken, komşu coğrafyalara bu alanlarda öğütler vermek sanırım üzeri kapatılamaz bir çelişki olarak anılacaktır'' dedi.

''Adı konulmamış kriz''

MHP Genel Başkanı Bahçeli, ekonominin üretim yapısının ağır hasarlı olduğunu, cari açıkla zar zor büyüdüğünü, istihdam üretmediğini ve yabancı ülkelerin tasarrufuyla soluk alıp verdiğini savundu.

Hedeflerin tutmadığını ve sürekli revize edildiğini anlatan Bahçeli, AK Parti iktidarı dönemindeki yıllık ortalama yüzde 5'lik büyüme hızının, Cumhuriyet dönemi büyüme hızıyla aynı olduğunu söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 Kasım 2012 tarihindeki AK Parti Grup Toplantısı konuşmasında, ''1923'teki 51 milyon dolarlık ihracatı bugün 5 saatte gerçekleştirdikleri'' sözünü anımsatan Bahçeli, Erdoğan'ın 19 yıl önce ''Ekonomide, 1923'te dünyada altıncı sıradayız, bugün 46. sıraya düşmüşüz. O günü, o günkü dünya ölçülerine, bugünü ise bugünkü dünya ölçülerine göre değerlendirmek durumundayız. Dolayısıyla 'o gün fabrikamız yoktu, bugün var' dememiz bir şey ifade etmez'' dediğini kaydetti. Bahçeli, ''Demek ki 1924 yılının tümünde gerçekleştirilen ihracatın şu anda 5 saatte yapılmasının bir ehemmiyeti yoktur. Zira dönemler arasındaki ölçüler çok farklıdır. Şimdi biz, Başbakan'ın hangi sözüne inanacağız, hangi sözünü ciddiye alacağız'' dedi.

İşsizliğin önemli bir sorun olarak varlığını koruduğuna dikkati çeken Bahçeli, işsiz sayısına iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar eklendiğinde işsizlik oranının yüzde 16,1 düzeyinde olduğunu belirtti.

Borçlanma yoluyla ekonominin geleceğinin ipotek altına alındığını iddia eden Bahçeli, 2002'ye göre toplam tüketici kredisi miktarının 62,6 kat, kişi başına tüketici kredisi miktarının 8 kat, takibe düşen kredi miktarının 76 kat arttığını söyledi.

Bahçeli, bankaların yarıdan fazlasının, sigortacılık sektörünün tamamına yakınının yabancıların eline geçtiğini ifade ederek, ''Türkiye ekonomisi yabancılaşarak büyümüş, borçlanarak nefes almış, üretmeden tüketerek istikrar masallarının aktörü olmuştur'' dedi.

Türkiye ekonomisinin adı konulmamış ve ilanı yapılmamış kriz yaşadığını öne süren Bahçeli, 2013 bütçesinin de ümit verici olmadığını söyledi.

Bahçeli, ''2013 bütçesinin fahiş zamların, vergi kanalıyla ceplerin boşalmasının resmiyet kazanmış hali'' olduğunu savunarak, ihtiyaçları karşılamasının, şikayetleri gidermesinin mümkün olmayacağını öne sürdü.