'Çözüm sürecini başaracağız'

Başbakan Erdoğan CNNTürk ve Kanal D ortak yayınında Enis Berberoğlu, Taha Akyol, Hande Fırat ve Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine yönelik eleştiri ve iddialar karşısında, "Bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum: Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, canlı yayınlanan CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Terörün son bulması için yürütülen çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, "Türkiye'de herkesin gözü, kulağı çözüm sürecinde. Süreç nasıl gidiyor" sorusu üzerine, süreci "başarılı bir süreç" olarak değerlendirdiğini ifade etti.

Medyanın da olumlu yaklaşımıyla sürecin isabetli gittiğini ve bundan sonra da böyle devam edeceğine inandığını söyleyen Erdoğan, "Geçmişte yapılmış bazı yanlışlar eğer yapılmazsa inanıyorum ki bu işten başarılı bir şekilde çıkacağız" dedi. Dolaştığı illerde vatandaşlarla yaptığı görüşmelerde de çözüm sürecine desteğin yüksek olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bu durumu "geleceği satın almak" olarak nitelendirdi. Kamuoyu araştırmalarında da çözüm sürecine desteğin yüksek olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şehit ailelerinin kurduğu derneklerin de "ne olur artık bu işi bitirin çünkü yüreği yanan biziz. Bitsin bu iş" dediğini vurguladı.
     
"Şimdi geleceği satın almaya başladılar"
    
Çözüm sürecine desteğin yüzde 58 civarında olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinin halka daha doğru anlatılması durumunda bu desteğin daha da artacağına inandığını kaydetti. Yaptırdıkları kamuoyu araştırmasında çözüm sürecine desteğin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 77, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise yüzde 80'den fazla olduğunu ifade eden Erdoğan, "Canı yanan bölge orası. Maddi ve manevi kayıplar var, yıllar yılı" dedi.

Son 10 yılda bölgeye eski TL hesabına göre 36-37 katrilyon civarında kamu yatırımı yapılmasına rağmen, terör sebebiyle manevi rahatsızlığı bulunduğunu; bu durumun da bölge halkının huzuru için yeterli olmadığını belirten Erdoğan, "Ama bakın şu anda son olarak Milli Eğitim Bakanım Hakkari'ye gitti. Döndükten sonra, 'hava Hakkari'de ciddi manada değişmiş' dedi. Okullarla ilgili talebin olduğunu ve aynı tablonun Şırnak için de geçerli olduğunu söyledi" diye konuştu.

Geçtiğimiz günlerde Silopi'de termik santrali açılışına katıldığını hatırlatan Erdoğan, "Diyarbakır'la ilgili şirket kurma noktasında bire on talep var. Demek ki şimdi geleceği satın almaya başladılar. Bire on çok enteresan rakam" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, "Bu örgüt ne istedi ve ne elde etmeyi umuyor ki bu süreçte uyum gösteriyor" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Çok açık net herşeyi samimi değerlendirerek halkıma bu mesajı vermemiz lazım. Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman herşeyin şahidi olacaktır ve şu 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı nerdeydi malum, bilinen bir şey. O günden bugüne gelinen süreçte ortada ama biz bazı şeyleri herşeye rağmen göğüsledik. Örneğin benim siyasette bir ilkem vardır. 'Siyaset risktir' diye bunu kullanırım. Ekonomi de hayat da risktir. Yaradan bunu bu şekilde tayin etmiş. Risklerle beraber biz hayatı yaşıyoruz. Bu süreç içinde, biz daha önceki MİT Müsteşarım Emre bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bunları niye başlattık. Hepsi bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı, çalışmasıydı ve bütün bunları yaparken, asla bunları biz bir pazarlık konusu yapmadık, yapamazdık.

Zira ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var. Ne de benim, arkadaşlarımın, partimizin, adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı sözkonusu olabilir. Asla böyle bir şeye bizim yaklaşmamız sözkonusu değildir."
     
"Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz"
    
Zaman zaman, "genel af" konusunun gündeme getirildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Biz, kendi yargılamalarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktülün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktülün varislerinindir" diye konuştu. Geçmişte, Uşak'ta bir konuşmasında bu konuyu gündeme getirdiğinde kendisine 'Yoksa şeriatı mı getireceksin' denildiğini hatırlatan Erdoğan, "Böyle bir yetkim olamaz. Şimdi bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum: Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil" diye konuştu.
     
"Bunu söyleyen bizi iyi anlamamış"

Başbakan Erdoğan, muhalefet tarafından gündeme getirilen, "al başkanlığı ver özerkliği veya Öcalan'a af değil ama ev hapsi" iddialarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi :

"Bunu geçmişte de söyledim. Ev hapsi falan böyle bir şey asla sözkonusu değildir. Onu da geçelim biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz. Çünkü normal bir f tipi cezaevine alsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz veya bu toplu mitinglerle mi uğraşacağız ve bu huzursuzluğumuzu daha da artıracağı için biz bu bedeli millet olarak karşılıyoruz. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile buna katlanıyoruz. Burada da risk alıyoruz. 'Al başkanlığı ver şunu...' haşa. Bunu söyleyen bir defa bizi iyi anlamamış.

Eğer bizim böyle bir derdimiz olsa biz kalkıp da tüzüğüne '3 dönem arka arkaya milletvekilliği yapan dördüncü dönem ayrılmak durumundadır' ilkesini getirmez. Biz bu ilkeyi getirmişiz. Bu ilkeyi getirmek ne demek. Bir diğeri de bu ülkede biz, cumhurbaşkanını millet seçsin diye milletin talebine cevap veren partiyiz."

Başkanlık sisteminin, Süleyman Demirel ve Turgut Özal ve Alparslan Türkeş tarafından da gündeme getirildiği hatırlatan Erdoğan, merhum Türkeş'in kitabında, "Osmanlı'nın varisleri olarak bizlere yakışan budur" ifadeleriyle Başkanlık Sistemi'ni desteklediğine dikkati çekti.

"Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını kimse istemiyor"

[PAGE]


     
"Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını kimse istemiyor"
    
Başbakan Erdoğan, "Geçmişteki yanlışlar yapılmazsa sürecin iyi gideceğini söylediniz. Geçmişteki yanlışlar derken, çekilirken çekilenlerin vurulması mı- Bunu önlemek için ne yapacaksınız-" sorusu üzerine ise şunları kaydetti:

Burada iki başlık çok önemli. Bir, bu işi provoke etmek isteyen içerde bazı mahfiller olabilir. İki, dışardan bazı mahfiller olabilir çünkü Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını açık söylüyorum kimse istemiyor. Güçlü bir Türkiye'nin, nelere muktedir olabileceğini görüyorlar. Türkiye'nin kişi başı milli gelirde 11 bin dolar seviyesine ulaşması bile bazı mahfilleri rahatsız ediyor. Çünkü güçlü bir Türkiye, kenar köşe, garip gureba, milli geliri çok düşük olan yerlere eli uzanacaktır. Geçmişte biz alan eldik ama şimdi veren el olduk. Güçlendikçe daha fazla vereceğiz. Burada bunların bütün sıkıntısı, içerden bizi nasıl provoke ederler. Benim endişem orada. Biz bütün askerimizle, polisimizle, istihbarat teşkilatlarımızla buna karşı bütün tedbirlerimizi alacağız. Dikkat ederseniz ben sık sık, 'silahların bırakılması' diyorum çünkü bırakılmaması, sıkıntı doğurabilir çünkü silahlı olan birisinin geçtiğini olur ya görmeleri halinde, 'ha bu silahlı olduğuna göre acaba."
     
"Bırak, silahsız olarak geçişini yap"
    
Erdoğan, silahıyla birlikte çekilme sırasında hukuki meselelerin de çıkabileceği yönündeki bir hatırlatma üzerine ise "O da çıkabilir. 'Sen buna nasıl bir müsaade edebilirsin" dedi.

Başbakan Erdoğan, askerlere bu yönde bir talimat verilip verilmediğinin sorulması üzerine ise şöyle devam etti:

"Bunlar kalkıp, hukuk devletinin içindeyiz her şeyden önce. Hukuk devletinin içinde hukuk devletinde yol geçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler.

Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududumuz var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır.

Biz hep şunu söyledik halen de onu söylüyoruz. Silah değil, siyaset buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkinini biz de yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz. Dolayısıyla niye silah. Bırak, silahsız olarak geçişini yap."

[PAGE]

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin, "Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider. Çünkü, aksi takdirde provokasyona bu iş çok açıktır. 'Yasal zemin' denildiği zaman, hazırlanacak yasal zeminler anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Biz, şimdi anayasaya aykırı bir yasal zemin nasıl oluşturabiliriz. Bu işin muhatabı hükümettir" dedi.

Başbakan Erdoğan, canlı yayınlanan CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

İran ve Irak'ın, Türkiye'de terör sorununun bitirilmesine yönelik "Çözüm süreci"ni engelleyici bir tutum içine girip girmeyecekleri sorusu üzerine Erdoğan, şu anda Irak'ın kendi içinde bir bütünlüğe sahip olmadığını, bu ülkenin başbakanı Maliki'yi de tek başına bir güç olarak görmediğini söyledi.

"Irak, 2014'ü bekliyor"

"Irak halkını bir güç olarak görüyorum. Irak halkının da şu anda Türkiye'ye bakışıyla farklıdır, Başbakanı gibi bakmıyor" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Maliki gibi düşünen bir Irak halkını düşünmüyoruz. Eğer Maliki gibi düşünürlerse bu tabii Irak için büyük bir kayıp olur. Şu anda Irak halkı 2014'ü bekliyor, yerel seçimleri 6 ay ileri aldılar. Ammar, Musul'da seçimin yapılmaması için tekrar orada oyun oynandı. Halk ayaklanıyor, çünkü yaklaşım doğru bir yaklaşım değil. Bir taraftan 'demokrasi, demokrat bir Irak' diyorsun, öbür taraftan bu oyunların içerisine giriyorsun. Irak'ta bir huzursuzluk var. Kısa bir süre önce Neçirvan Barzani buradaydı, kendisiyle bu konuları görüştük. Ciddi bir rahatsızlığın Irak'ta olduğunu söylediler. Bu, sadece Sünnilerde değil, aynı şekilde Şii kesimde de var. Mesela Mukteda el Sard, son hafta çok ağır, şiddetli bir açıklama yaptı. Bunlar hakikaten üzerinde düşünülmesi gereken konular.

İran'a gelince; İran'ın, Suriye konusuna takındığı tavrı başından itibaren kabullenmemiz mümkün değil. Bunun bir sebebi de şu; Rusya'nın ve Çin'in tavrıdır. Rusya ve Çin, eğer burada bizimle İstanbul görüşmesi olsun, Moskova ziyaretimdeki görüşmeler olsun, buradaki gibi 'biz, Suriye'nin avukatı değiliz' noktasında hakikaten sabit kalsa, bu konuda gerçekten olumlu adımlar atacak olursa, inanıyorum ki biz bu defa Suriye'de çözüme gideriz, onun arkasından da Irak çözüm sürecinin içerisini girer."

"Kuzey Irak yerel yönetimi de Türkiye'de kazanacaktır"

[PAGE]

"Kuzey Irak yerel yönetimi de Türkiye'de kazanacaktır"

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Irak ziyaretinin son dönemdeki gelişmeler bakımından verimli olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, Kerry'nin de bazı mesajları Irak'a verdiğini dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, "Kuzey Irak'ta silah bırakma meselesine ne kadar aracı olacak, Irak'ın mevcut rejiminde bunu mümkün görür müsünüz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Mümkün olmaması söz konusu değil. Irak Anayasası'na göre oradaki bütün petrol gelirlerinin yüzde 17'si Kuzey Irak'ın. Kuzey Irak, bu çerçevede hareket ediyor. Kuzey Irak, niçin bizimle böyle bir sözleşmeyi yapma zorunluluğu duydu? Çünkü, Maliki, Kuzey Irak yönetimiyle, eyaletle anlaşamadığı için onlara bazı dayatmalar yapmaya başladı. Benzin vermedi, mazot vermedi, fuel oil vermedi... Kuzey Irak da o açığını bizimle kapama yoluna gitti. 'Acaba siz bizim bu sıkıntımızı giderir misiniz?' dedi. Biz de 'ne demek, tabii gideririz' dedik ve onlarla böyle bir ticari sözleşmenin içerisine girdik. Kaldı ki bizim zaten onlarla yapacağımız bu ticari sözleşmeyi engelleyici bir yasa, anayasa maddesi de söz konusu değil. Çünkü Kuzey Irak eyalet yönetimi, oradaki bütün mesele 17'deki hakkını kullanıyor. Bu, onun anayasal hakkı, o anayasal hakkını da kullanırken buna rağmen ona müdahale etme gibi bir yetkinin içerisine girmek onlara haksızlıktır. Onları da zaten adeta bu noktada merkezi yönetimle sıkıntıya düşüren konu budur. Türkiye olarak birileri Irak'ta kendine göre bir 'win win' hesabı yapıyorsa. Türkiye'nin de kendine göre orada bir 'kazan kazan' hesabı vardır. Kuzey Irak yerel yönetimi de kazanacaktır, Türkiye'de kazanacaktır."

Kerkük-Yumurtalık boru hattını anımsatan Erdoğan, "Bizim Kerkük'ten gelen boru hattımız belki yeni boru hatlarıyla takviye edilecek, belki bunların içinde doğalgaz olacak. Kerkük-Yumurtalık boru hattını biz yok farz edemeyiz, orası çalışıyor. Oradan Türkiye olarak bir şeyler elde ederken tabii ki Kuzey Irak yerel yönetimi de buralardan kendi hakkını alma durumundadır. Bu konuda da herhangi bir sıkıntının olduğu kanaatinde değiliz" değerlendirmesinde bulundu.

"Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın"

[PAGE]

"Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın"

Gazeteci Taha Akyol'un, "Ben sizin sözlerinizden 'madem çekiliyorsunuz, silahı Türkiye'de bırak, silahsız çekil' anlamını çıkardım" demesi üzerine, Başbakan Erdoğan, "Aynen öyle, öyle olmak durumda" dedi.

Başbakan Erdoğan, "Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider. Çünkü, aksi takdirde provokasyona bu iş çok açıktır. 'Yasal zemin' denildiği zaman, hazırlanacak yasal zeminler anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Biz, şimdi anayasaya aykırı bir yasal zemin nasıl oluşturabiliriz. Bu işin muhatabı hükümettir" diye konuştu.

Terör sorununun çözümü için daha önce yürütülen Oslo sürecinin hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Oslo sürecinde mağdur aranıyorsa, mağdur başta MİT müsteşarımdır, ondan sonra biziz. Çünkü, orada fatura bize kesilmek istendi. Kimse mağdur olmadı. Oslo sürecinde olmayan şeyler varmış gibi gösterilmek suretiyle birçok manipülasyonlar, provokatif girişimler yapıldı. 'Yeniden bir Oslo süreci yaşamak ister misiniz?' denilse... Ben, şu anda ilk bakışta yeniden bir Oslo sürecine müsaade etmem. Niye? Demek ki gurbette böyle şeyler yapıldığında orada farklı bazı böcekler devreye girebiliyor, o böcekler devreye girdikten sonra bazı yerlere servisler yapılabiliyor."

Erdoğan, "Böcek ile başka ülkelerin istihbaratlarından mı bahsediyorsunuz?" sorusuna karşılık, "Hepsi olabilir. Böyle olduğuna göre bu şeyleri artık emin ellerde yürütmemiz lazım. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Burada eğer gerçekten ülkemizin sınırlarını geçeceklerse silahı bırakma suretiyle bu mümkün ve silahı bıraktıktan sonra da zaten bizim güvenlik güçlerimizin eli silahsız insana silah sıkması diye bir şey söz konusu değildir, böyle bir şey yapmaz" değerlendirmesinde bulundu.

"Eli silahsız olanların hepsine de terörist diyemezsiniz"

"Eli silahsız olanların hepsine de terörist diyemezsiniz" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, ilgili mercilerce şu anda Türkiye topraklarında bin 500, 2 bin teröristin varlığının telaffuz edildiğini vurguladı.

Terör örgütünün silahsızlanmasının Türkiye sınırları dışındaki aşamasının ne gibi bir takvimde, nasıl gerçekleşeceğinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Benim ülkemin dışında sorun o ülkenindir. Bu illa Irak'tır diye bir şey yok, belki Irak'a gitmeyecek, belki İran'a gidecek, belki Suriye'ye gidecek, belki Avrupa'ya gidecek, belki İskandinav ülkeleri malum oralara gidecek. Ancak şunu çok iyi biliyorum: Bir; ülkemin refahı, huzuru çok önemli. Biz bu noktada eğer Doğu'da, Güneydoğu'da ekonomik noktada patlamayı gerçekleştirdiğimiz anda hava bir defa değişecektir. Orada yaşayan benim Kürt kardeşim hayata başka bakacaktır. Çünkü, onlar hayatı bütün çıplaklığıyla yaşayamadılar, istihdam noktasında olsun, gelir noktasında olsun yaşayamadılar. Dükkanını açıyor, ekmek parası kazanamadan 'kepenk indirin' diyorlar. Bütün bu insanlar ister istemez kendini bulacak. Artık yeni bir hava Güneydoğu, Doğu bu bölgelerde esmeye başlayacak.

Ülkemin entelektüeli de inanıyorum ki bu süreci daha farklı değerlendirmeye başlayacak. Eğitim sistemimiz aynı şekilde çok daha farklı şekilde o sürece katkısını vermiş olacak. Şimdi diyoruz ki 'bugüne kadar, 30 yıl silahla uğraştınız, silahla bir yere varılamaz, artık gelin bu işi siyasetle Parlamento'da yapın.' Eğer bu ülkede hakikaten siyasi bir irade olarak güç kazanmak istiyorsanız, bunu burada kazanın."

Başbakan Erdoğan, şu anda Parlamento'daki bir siyasi partiye, "Siz, bölücü terör örgütünün uzantılarısınız" denildiğine işaret ederek, "Onların şu anda anıldığı şey kabul etseler de etmeseler de bu. Bunu artık aşmanız için 'artık silahlar bırakılmıştır, biz mücadelemizi siyasette veriyoruz, vereceğiz' demelisiniz" dedi.

"Ben 'silahların susması' demiyorum, 'silahın bırakılması' diyorum"

Silahların bırakılmasının başarıldığı anda huzurun sadece belli bölgelere değil, Türkiye'nin geneline yayılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bu yayıldığı andan itibaren de Türkiye, bir anda o bizim hedeflerimiz olan 2023 hedeflerine çok daha süratle ulaşacaktır. Çünkü bizim için Güneydoğu, Doğu şu anda ham, işlenmemiş. Her yönüyle orada başlayacak olan yatırımlarla biz sıçrayacağız" diye konuştu.

Gelecek yıl Mart ayında yerel seçimlerin, arkasından cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015 yılında da genel seçimlerin yapılacağını hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Bu 2 yıl adeta Türkiye için bir prova olacaktır. Eğer bu yılı başarılı bir şekilde aşabilirsek, hakikaten verilen sözler, Diyarbakır'da okunan mektup içeriğiyle hakikaten uygulamaya girecek olursa o zaman Türkiye'nin çok daha farklı bir şekilde 2013, 2014, 2015'i karşılayacağı, yaşayacağı inancındayım" ifadesini kullandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "silahların bırakılmasına" yönelik açıklamalarını defaten partisinin grup toplantıları ve değişik televizyon programlarında yaptığını belirterek, şunları kaydetti:

"Bazen şu söyleniyor, 'silahların susması' deniliyor. 'Susması' değil, 'susması' demek 'silah elimdedir, her an ateşleyebilirim' demektir. Ben 'silahların susması' demiyorum, 'silahın bırakılması' diyorum. Zaman zaman bize şu söyleniyor 'operasyonların durması.' Operasyonun durması nerede olur? İşte burada olur... Silahlar bırakılırsa orada operasyon olmaz, ama senin sırtında silah, diyelim ki kanas, doçka onunla sınırdan geçiyorsun. Güvenlik gücü bunu gördüğü zaman ne yapacak? Suç işler, yardım yataklığa girer bu iş. Buna sessiz kalması mümkün değil. Ne anayasa hükümleri buna müsaade eder, ne yasa hükümleri buna müsaade eder. Bunun için de bir yasal düzenleme talebiyle teklifiyle gelmek bu ülkede yasa bilmezliktir, yasa tanımamazlıktır, böyle saçmalık olur mu?"