'Husumet yok, kasıt yok'

Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklanan 100 sayfalık gerekçeli kararda, "sanıklar ile maktül arasında öldürmeyi gerektirir bir husumet bulunmadığı ve sanıkların öldürme kasıtlarının olmadığı" belirtildi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkesi, Eskişehir'de Gezi Parkı eylemleri sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasında, mahkeme sanıklara "yaralama sonucu adam öldürmek" suçundan ceza verdi.

Mahkeme bu kararın  gerekçesinde, sanıklar ile Ali İsmail arasında husumet olmadığına dikkat çekti ve  Korkmaz'ı dövdükten sonra geri çekilmelerini  "öldürme" amacının olmadığına dayanak olarak gösterdi.

Kararda, iki polis ile 4 sivil sanığın Korkmaz'ın dövülmesi öncesinde herhangi bir fikir ve eylem birliğinin olup olmadığının belirlenemediği de vurgulandı. Polislerin “zaten yakalama veya gözaltına alma değil, yaralama amacıyla hareket ettikleri” belirtildi.

Davanın bir numaralı sanığı polis Mevlüt Saldoğan ile polis Yalçın Akbulut'a 10 yıl hapis cezası verildi. İnfaz yayası gereği Saldoğan 4, Akbulut 6 yıl hapis yatacak. 

Gerekçeli karar

Mahkemenin 108 sayfalık gerekçeli kararında görüntülerdeki kişinin Korkmaz olmadığı yönündeki iddianın doğru olmadığı ifade edilerek “TÜBİTAK tarafından değerlendirilen ve mahkememizce duruşma salonunda izlenen görüntüler, maktule ait telefon HTS kayıtlarından maktulün olay yerinde olduğunun anlaşılmış olması” buna dayanak gösterildi.

Görüntülerdeki ışık yetersizliği nedeniyle Harlar dışındaki sanıkların başlangıçta hangisinin maktulün vücudunun hangi bölgesine vurduğunun belirlenemediği belirtilerken, “sadece sanıklar çekildikten sonra Saldoğan’ın yeniden gelerek, maktulü omuz ve baş bölgesinden darp ettiğinin anlaşıldığı” ifade edildi.

Ancak, “maktulün vücudunun muhtelif yerlerinde meydana gelen yaralanmaların hangi sanığın eylemi sonucu gerçekleştiği tam olarak belirlenememiş ise de” iki polis ve dört sivil tarafından darp edildiğinin sabit olduğu vurgulandı. 

"Husumet yok, öldürme kastı yok"

Sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerektiği vurgulanan kararda, şu görüşlere yer verildi:

"Buna göre somut olaya bakıldığında, en başta maktulden kaynaklanan ve sanıklara yöneldiği söylenebilecek herhangi bir haksız hareket tespit edilememiştir. Her ne kadar sanıklar, tarafından maktulün kendilerine hakarette bulunduklarını ileri sürmüş iseler de bir an için bu hususun doğru olduğu kabul edilse dahi maktulün hakaret içerikli bu sözleri kendisine yönelik haksız eylemlerin neticesi olarak söylediğinin kabulü gerektiği, bu durumda da ilk haksız hareketi gerçekleştirdikleri tartışmasız olan sanıklar yararına haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır."