'Huysuz' ve tatlı müzikal
Engin Alkan’ın Moliere’in en sevilen oyunlarını harmanlayarak tek metin halinde seyircilere sunduğu 'Huysuz' adlı müzikal bugün saat 20.30'da Yunus Emre Kültür Merkezi’nde perdesini açacak
Nermin SAYIN
İSTANBUL - 'Huysuz' bugün Yunus Emre Kültür Merkezi’nde, 8 Ocak'ta Kozyatağı Kültür Merkezi’nde, 10 Ocak’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde ve 12 Ocak'ta Trump Alışveriş Merkezi’nde saat 20.30’da gülmeyi özleyen sanatseverleri bekliyor olacak.
Engin Alkan’ın Moliere’in en sevilen oyunlarını harmanlayarak tek metin halinde seyircilere sunduğu oyun, gülmeyi özleyen sanatseverler için…
Müzeyyen Senar’dan bayıldığım “Olmaz İlaç” çalmaya başlayınca karanlık sahnede, doğrusu irkildim. Komediye geldik sanıyordum, diye aklımdan geçiriyordum ki ışıklar yandı… Bir huzurevi görüntüsünün ortasında tanıştık onunla; bir dönemin ünlü tiyatro oyuncusu, Moliere’deki ustalığından ötürü adı “Molyer’in Huysuz”una çıkmış Armağan Özcan’la… Altını bağlamaya çalışan görevliye karşı çıkıyor, “İtibarım var benim” diyordu… O değil miydi bir zamanlar alkışlarla yeri göğü inleten… Ve hatırlamaya başlıyordu işte… Ama bölük pörçük, demansın ve ilaçların bulandırdığı hafızasının izin verdiği kadarı ve yepyeni bir kurguyla…
Öyle bir kurguydu ki bu; Armağan Özcan’ın bir zamanlar oynamış olduğu “Hastalık Hastası”, “Cimri”, “George Dandin”, “Zoraki Evlenme” ve Thedor Kasap adaptasyonu “İşkilli Memo”nun karakterleri birbirine girmiş, sizin anlayacağınız Harpagon hem cimri, hem hastalık hastası hem de “boynuzlu koca” oluvermişti, tek bedende… Ve bütün bunlar, Engin Alkan’ın marifetiydi…
Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu’nun geçen yıl yitirdiğimiz Alaittin Eraslan anısına sahnelediği “Huysuz” müzikalinden söz ediyorum; öyle bir müzikal ki bu, adı gibi huysuz ve tatlı! Engin Alkan, her sene kendisini yaratıcılık alanında zorlamayı şiar edindi yanılmıyorsam, ortaya koyduğu oyunlar bunu gösteriyor. Moliere’in yüzyıllardır dünya sahnelerinde alkışa doymuş oyunlarını tek kurgu içinde ele almak, hele hele her biri tiyatroseverlerin hafızasına nakşolmuş karakterlerini tek potada eritip aynı kişiye dönüştürmek benim diyen yazarın işi değil. Atlanmaması gereken iki önemli başarısı daha var metnin; hem Moliere’in güncelin ruhuyla buluşturuyor, hem de keyfine keyif katıyor.
Engin Alkan ve arkadaşları, sahneye eğlendirmenin yanında eğlenmek için çıkıyorlar. Bu yüzden de her mizansen, her replik, her koreografi, hatta her es’i, eğlenerek yaşıyorlar. Tulûat yapıyor, seyirciye sataşıyor; birbirine bulaşıyor, özetle keyfine varıyorlar yaptıkları işin. Kahkaha bulaşıcıdır, biliyorsunuz. Karşınızda birbiriyle âdeta yarışan böylesine “hınzır” bir ekip bulunca, seyircinin de içinden hınzırlık geliyor, gülmenin tadını çıkarıyorsunuz.
Sadece sahne üstü değil; ışık, dekor, müzik hepsi eğleniyor “Huysuz” ekibinin, yaratırken. Oyunun müzikleri, ustaların ustası Selim Atakan’dan. Atakan “Huysuz”a da neşeli, oyunun ruhuna cuk oturan, ne koroda ne sololarda oyuncuları zorlamayan, seyircileri sıkmayan ezgiler yaratmış.
Oyuncuların her biri de şarkılarda çok başarılı. Cem Yılmazer’in ışıkları da öyle, rengarenk ve capcanlılar. Atmosfer yaratmakta üstlerine yok; yarı masal, yarı gerçek bir sahne çiziyorlar; tıpkı Armağan Özcan’ın bulanık hafızası gibi. Çılgın kostümlerde ise Tomris Kuzu’nun imzası var. Kuzu’nun Memo’nun karısı ve seksi Madam Biju kostümleri, kendi başlarına bile “komik”ler. Sanatçının tasarımı bu yılın ödüllülerinden olacak sanırım.
Özetlersek, “Huysuz” işini çok seven bir ekip tarafından yaratılmış bir oyun. Sanat oyunu-eğlencelik oyun gibi komik bir ayrımın olduğu günümüzde iki kutbun tam ortasında durmayı hedefliyor. Gülmeyi özleyen sanatseverlere tavsiye ederim.
Oyuncular da eğleniyor
Gelelim “Huysuz” çetesinin oyuncu ayağına, öncelikle şunu söyleyeyim; yıllardır oyuncularının bu kadar eğlendiği bir oyun izlemedim… Harpagon Engin Alkan, hem böylesine yüklü bir oyun yaratmış, hem her anını oya gibi işleyen bir reji yapmış, hem de sahnede ekibiyle kol kola… Karşısında, Moliere’in bütün işgüzâr hizmetçilerinin toplamı Anjelik’te Büşra Pekin var. Pekin sahne sempatisi yüksek bir oyuncu, Alkan’la da kimyaları tutmuş. Yıllardır sahneden uzak kalan Deniz Uğur ise femme fatale’larla dalga geçen femme fatale karakteri Madam Biju’da komedyen olduğunu kanıtlıyor.
Esra Akbaş günümüzün genç kızlarının Moliere uzantısı gibiydi, çok beğendim genç aktrisi. Keza –özellikle doktorda- Haki Biçici ve Klean’da Umut Temizaş’ı da öyle. Gülhan Tekin ise özellikle Memo’nun karısında “Huysuz”un unutulmazları arasına giriveriyor. Canlı yorumlanan şarkılarda müzisyenlerin başarısını da es geçmemek lâzım.
“Huysuz”u sevdiyseniz…
Engin Alkan son yılların en üretken tiyatro adamlarından biri ve de biz tiyatroseverler bundan doğrusu çok memnunuz. Eğer siz de Engin Alkan’ın önceki yıllarda çıkardığı oyunları sevdiyseniz, bu sezon “Huysuz”un yanında iki alternatifiniz daha var, benden söylemesi. İlki, Alkan’ın edebiyatseverlerin iyi bileceği Carson McCullers’ın “Küskün Kahvenin Türküsü” hikâyesinden yola çıkarak yazdığı ve yönettiği “Küskün Müzikal.” Emek Sahnesi’nde perde açan oyunun müzikleri de Engin Alkan’ın.
Şehir Tiyatroları’nda da Engin Alkan’ın Çehov’un “Vişne Bahçesi”ne getirdiği yorumu izleyebilirsiniz bu sezon. Cem Yılmazer’in ışık ve dekor tasarımıyla da dikkat çeken “Vişne Bahçesi”nde Alkan’ın da aralarında olduğu başarılı bir ekip sahneye çıkıyor. “İstanbul Efendisi” ve “Şark Dişcisi”ni de yenilenmiş kadrolarıyla Şehir Tiyatroları’nda yeniden seyredebileceğinizi de hatırlatayım.