1 milyon dolar
Mustafa GÜNTEKİN / Emekli Gümrük Müşaviri
Atasözleri ve değerleri, bedelleri. Atalarımız bu sözleri söylerken belli bir bedel ödedikleri belli. İş ile, yaşam ile ilgili bu sözleri yabana atınca bedeli de oluyor.
Kiminde bir, kiminde bin.
Olay otuz yıl öncesine dayanıyor. Modası geçmediği için kaleme almakta fayda var. Gümrük müşavirliğinde çok çalışkan ve duygusal davranarak yaşamıma devam ediyordum. İthal işlemleri ile ihracat ürünlerinin kalbimdeki değerleri farklıydı. O zamanlar kullanılmış tekstil ve deri makineleri üzerinde bedelsiz ithalatta uzmandım. Çokta severek hizmet veriyordum. Düşünebiliyor musunuz? Bir yeni makine yerine on adet kullanılmış makine. Bedelsiz işçi permisiyle yurtdışında çalışan işçiler aracılığıyla getirme hakkı var. Makine tamir bakım ustalarımız o kadar kaliteli ki, bu gelen makineleri üç ay içinde revizyondan geçirip yenisi gibi yapıyorlar. Bursalılara bu konuda hayrandım. Zaten tekstil o tarihlerde bu mimarlar sayesinde gelişti. Üretim kapasiteleri on kat arttı. İhracat patladı. İhracata hat safhada ülkeme hizmet adına duygusal yaklaşıyordum.
Duygusallık. İş aleminde insanı zafere de felakete de götürür. Günlerden bir gün gümrük ofisime vesileyle tanıdığım Tarık geldi. Benden büyük olduğu için abi diye hitap ettiğim birisi. Konuya girdi ağaçtan mamul ev ve bahçe ürünleri imal ediyor, Almanya'ya ayda üç tır ihraç ediyormuş. Kapasiteyi yükselteceğini ve evrak işlerinde yalnız olduğu için zorlanacağını belirterek bana, sermaye ve bilgi takviyesi için ortaklık teklif etti. Konu ihracattı sipariş hazırdı. İş ve ülke garantiydi. İhracatçı olacaktım. Duygusallık beynimi kemirmeye başlamıştı. Beni fabrikaya götürdü. 2 bin metrekare alanda çeşitli ağaç işleme makineleri ve çalışanlar tıkır tıkır mal üretiyorlar sistem gözüme göründü. Kısa bir aradan sonra teklifini kabul ettim. Artık hem gümrükçü hem de ihracatçıydım. Güzel mi? Görünüşe bakılırsa güzel tabi.
Ders 1: "Görünüşe aldanma aldanırsın"
Bodoslama bir işe girişmek genelde zararlı. Şimdi hatırladım.Tarık abiyi benle tanıştıran çok yakın bir akrabamdı. Tarık abi işi önce ona allaya pullaya anlatmış o da benim girmem için ısrarcı olmuştu. Kendiside önemli bir hisse almış ihracatçı sayılmıştı.
Ders 2: "Akraba ile ye iç, alışveriş asla ve asla yapma"
Alman alıcı bir gün fabrikaya geldi, tanıştık. Bu sırada üç tır eşya bir ay içinde ihraç edilmişti. Piyasadan alınan üçüncü sınıf çam kerestelerden üretilen eşyalar Alman Gunter elindeki sipariş numunesini gösterdi naturel çamdan mamul boyasız zımparaları tabure dediğimiz üründü. Yükseklik 30 cm üst yüzey 20x30 cm ebadında. Sipariş 200 bin adet değeri 1 milyon dolar. Tarık abi periyodik olarak gönderilmek üzere 2 ay müddet istedi. Bu ürün için devletten teşvik Orman Bakanlığı'ndan tahsis bankadan kredi istedik hepsi uygun görüldü. Kredi vesair mukabili ihracat evraklarının bankaya ibrazıyla %60 oranında alınacaktı. Orman Bakanlığı'ndan tomrukları %50 ihracat olduğu için daha ucuza alıyorduk. Bu sistemle maliyetler düştüğü için %50 ye yakın kar hesaplamıştık. Üç ayda 500 bin dolar kar çok cazipti.
Ders 3: "Evdeki hesap çarşıya uymaz"
Aylardan kasım Artvin yolu karla kaplanmış tomruklar gelmiyor. Yol on beş gün sonra açılınca üç kamyon geldi. Ve ilk sevkiyat için yeterdi. Tomruk kesim yerinde fason olarak kereste haline döndürüp işe koyulacaktık. Ustamız keresteleri görünce bunlarla işin randıman vermeyeceğini bir ay kuruması gerektiğini söyledi vaktimiz yoktu ustayı sıkıştırdık on beş gün havalandırdık bu esnada diğer tomruk kamyonları da gelmeye başladı bunlarda kereste haline dönüştürülüp az bir havalandırmayla imalata sokuldu üç ay içinde siparişi tamamlayıp gönderdik.
Ders 4: "Usta sözüne değer verilmeli, ihracat hata kabul etmez. Acele işe şeytan karışır"
İhracatların gerçekleşmesinin ardından bir ay geçmişti Tarık abiye dövizi sorduğumda haftaya diyordu. Bu arada yeni sipariş gelmiyor fabrika artık keresteleri değerlendirip farklı eşyalar üretmeye çalışıyordu. Hafta haftayı hafta günleri takip etti. İşletme giderleri ihracat bedelleri gelmeyince karşılanamaz duruma gelmişti. Kriz, fabrikada son aşamasındayken Tarık abinin söylediği Almanya'dan gelen haberle yıkıldım. Mallar Gunter'e pıtır pıtır geri dönüyordu. Bütün mallarımız mega ve süper marketlerden Gunter'e iade edilmişti Gunter tabure olan eşyamızla ilgili Eksper Raporu tutturup çürük raporu almıştı. Bu raporu bankasına vermiş mallarının iadesini istemişti. Tarık abi Gunter'le Almanca konuşuyor aldığı cevaplarla yüzü pancar gibi oluyordu.
Ders 5: " Kozlar hem başkasının elinde hem de işi bilmiyorsan bu işe asla ve asla girmeyeceksin.''
Şirketimiz bir anda alabora olmuştu. Dövizin gelmesi gerekti. Kambiyonun kapatılması için %70 döviz transferi gerekiyordu aksi durumda ağır cezada yargılanmak vardı. Diğer taraftan Gunter malların geri alınmasını istiyordu. Bu da apayrı bir masraftı. Zar zor Gunter paranın %6'lık kısmını gönderdi. Konsolosluk aracılığıyla eşyaya kullanılamaz hava şartlarından etkilenmiş ve zayi olmuştur imhası gerekir raporu tutturup bize gönderdi. Bizde bunu ark niyet olmadığını ispat ederek kambiyo dosyasını kapattık.
Ders 6: "ihracat bir meslektir uzmanlık ister''
Sıfırda tükendi. Yukarıdaki hatalar ile dibe vurmuştuk. Tarık abi fabrikayı tanıdık biri bulup beşte bir fiyatına devrettirdi beş aylık işte emeğim, zamanım ve 150 bin dolarım gitmişti. Çok sonraları öğrendim ki Gunter Tarık abinin arkadaşıymış. Fabrikayı gizli ortak görünümünde devralmış. Kontrol artık fabrikada yapılıyor mal okeylenince ihracat gerçekleşiyormuş. bizde neden böyle olmamıştı mesleğin inceliklerini ben bilemezdim sonraları bu işi gözetim şirketleri yapmaya başladı. İhracatlar daha sağlam şekillere büründü. Yukarıdaki öz sözler ışığında gerek ihracatta gerek ticarette gerek hayatta dikkatli adım atılması gerektiğini hayat bana sert bir tokat atarak gösterdi. bu icraatta Alman Gunter'de bir suç yoktu. Adam temiz mal dürüst hizmet istemişti . Sağlamcılık ön duygusallık arka plandaydı. Bizde problem olmasa Alman'la uzun süre çalışılabilirdi.
Ders 7: "İğneyi önce kendine çuvaldızı sonra karşındakine batıracaksın"
Yazımın 1 milyon dolarlık sonuna geldik sanırım. İhracattaki hatanın anası, babası, amcası, teyzesi neydi biliyor musunuz? Biz malları kurumamış yaş ağaçtan imal ettik ya. tabureler yolda havalandı güneş gördü. Almanya'da süpermarketlerde açıkta sergilendi. Hava ve güneşi gören taburelerimizin üst yüzeyleri 2 cm eğilmiş.Taburelerin üstü inceden oval bir hal almış. Bu haldeki bir tabureye oturulur mu? imkansız. İşte size familya Atasözü. Bedelini ben yaşadım ve ödedim. Biliyorum. inşallah siz yaşamazsınız. Çünkü bendeki bedeli 1 milyon dolar. Ey gidi Atam ey. Ne güzel söz söylemişinde biz dikkate almayıp değerlendirememişiz,
"Ağaç yaş iken eğilir ''...