2 temel sorun var
CHP Genel Başkanı 'ülkede 2 temel sorun var, biri işsizlik diğeri terör' dedi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörle ilgili açılım politikası önermediklerini, bir "yol haritası" belirlediklerini ifade ederek, "Neden öneri getirmedik? Bizim önerilerimizi baştan söylesek pek çok tepkiye yol açabilirdi. İstediğimiz; her parti eşit sayıda milletvekiliyle uzlaşma komisyonuna gelir, önerilerini getirir, oturur uygarca tartışırız" şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezinde düzenlenen Parti Meclisi toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklama yaptı. Türkiye'nin en temel 2 sorunu bulunduğunu, bunlardan birinin "işsizlik", diğerinin de "terör" olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, terör konusundaki görüşlerini dile getirirken, sorunun 30-35 yıldır çözülmediğini, bunun sorumlusunun da siyaset kurumu olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları görüşmeyle ilgili şunları söyledi: "Siyaset kurumu çözüm üretmedi, hepimiz konuştuk, ayrı ayrı alanlarda konuştuk ama bir araya gelip konuşmadık. Hepimiz çok şey söyledik, ama bir araya gelip, neyi söylediğimizi, hangi gerekçeyle söylediğimizi konuşmadık. Biz ilk kez kendimize göre, altını çiziyorum, sağlıklı, tutarlı bir yol haritası ortaya koymaya çalıştık. Nedir yol haritası? Dedik ki 'Parlamontoda bir komisyon kuralım' Parlamentonun geleneğinde bir araya gelme, akil milletvekillerinden oluşan, kendi alanlarında uzman milletvekillerinden oluşan, her partiden eşit sayıda milletvekili bir araya gelsin. Anayasa Komisyonu'nda bir araya geliyoruz, niçin? Anayasa bir toplumsal uzlaşma belgesidir de onun için. Terör konusunda da bir araya gelelim. Ne eksiğimiz var bizim, niçin bir araya gelmiyoruz. Gelelim bir araya, oturalım konuşalım. Biz bir açılım politikasını önermedik, 'şöyle yapın' demedik, biz bir yol haritası belirledik. Parlamentonun geleneklerine uygun bir yol haritası belirledik. 'Şunu şöyle yapın', 'böyle yapmazsanız bu olmaz' diye bir dayatma mantığı içinde de olmadık. Neden öneri getirmedik. Bizim önerilerimiz yok mu. Elbette ki var bizim önerilerimiz. Ama bizim önerilerimizi baştan söylesek pek çok tepkiye yol açabilirdi. Pek çok çevre, 'bu öneriler doğru değildir' diyebilirdi. Bizim istediğimiz; her partinin önerisini var, her parti eşit sayıda milletvekiliyle uzlaşma komisyonuna gelir, önerilerini getirir, oturur uygarca tartışırız."
"İsmi siz koyun, biz kabul ederiz"
Kılıçdaroğlu, demokrasinin, çatışma değil, "uzlaşma kültürü" olduğunu ifade ederek, bu kültür içinde bir araya gelinebileceğini söyledi. Bir ülkede 30-35 yıldır çözülmeyen bir sorun varsa, sorunun çözümü için birilerinin "yol haritasını" belirlemesi gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, belirledikleri bu yol haritasının "bütün siyasal partiler için geçerli" olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Şimdi bazı siyasal partiler, belli isimlere takılıp kalıyorlar. 'Efendim ismi şu olmasın, bu olmasın'. İsimler şart değil, ismi siz koyun biz kabul ederiz. Ne isim uygun görüyorsanız onu söyleyin, ne fark eder. Artık kafalarımızdaki dar kalıpları yıkmalıyız, insan merkezli bakmalıyız. İnsan merkezli bakarsak sorunları çözeriz" diye konuştu. Kendilerinin soruna insan merkezli baktığının altını çizen Kılıçdaroğlu, böyle bir yola gitmesinin temelinde, şehit annelerine verdiği söz bulunduğunu belirtti. Ziyaret ettiği şehit aileleri ve aralarında geçen konuşmaları aktaran Kılıçdaroğlu, "Bütün şehit ailelerinin ortak cümlesi var, o cümle şu 'inşallah bu son olur, benim oğlum öldü, başkasının oğlu ölmesin'. Bu kadar insani bir duyguyu görmemezlikten gelmek mümkün değil, göreceğiz" dedi.
"Çağrımızı hala bütün siyasi partilere yapıyoruz"
"Neden parlamentoda bir uzlaşma komisyonu?" sorusuna yanıt getiren Kılıçdaroğlu, "Çünkü bu sorun, bir siyasal partinin tek başına çözeceği bir sorun olmaktan çıkmıştır. Bu sorun, ülkenin ortak sorunudur" dedi. Çok iyi niyetlerle yola çıktıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, önerilere açık olduklarının altını çizdi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Diyorsanız ki 'akil adamlar olmasın efendim bu bilmem, Apo söyledi de onun için siz bunu yapıyorsunuz'. Akil adamları kaldırırız, kanaat önderleri komisyonu deriz, beğenmiyorsanız ak saçlılar komisyonu diyebiliriz, beğenmiyorsanız düşünen adamlar komisyonu diyebiliriz. Ne istiyorsanız onu deriz.
Diyanetin işi değil
Son günlerde Diyanet İşleri Başkanı'nın açıklamaları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Diyanet İşleri Başkanı, günlük siyasi tartışmaların içine girecek kişi değildir. Günlük sıcak siyasi polemiklerin içine Diyanet İşleri Başkanlığı girdiği andan itibaren bir din adamı, dini siyasallaştırmış olur ve bizim siyaset kültürümüze ihanet etmiş olur" dedi. Türkiye'nin siyaset kültüründe dinin her zaman saygın bir alan olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Allah ile kul arasındaki bir alandır, o alana kimse müdahale edemez. 'Başbakan söyledi, bende onun söylediğini onaylayayım' diye yola çıktığınız andan itibaren bu olmaz. Herkes yerini, anayasadaki yerini çok iyi bilecek. Bunu söyleme hakkını kendimde görüyorum, çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kuran parti CHP'dir. Biz Diyanet İşleri Başkanlığını kurduk halkın dini yönden aydınlanması için. Siyasetin günlük sıcak tartışmaları içinde yer alsın diye değil. O nedenle Sayın Diyanet İşleri Başkanı'nı uyarma görevini hissediyorum ve duyuyorum. Sıcak siyasetten uzak dursun. Eğitim konusunda da son olarak kürtaj konusunda da açıklamalar yaptı. Daha soğukkanlı, daha dikkatli kendi konumunu bilerek, anayasada kendisine verilen görevleri bilerek, önce anayasadaki metni çok iyi okuması lazım Sayın Başkanın. Sıcak siyasetten uzak durması lazım. Diyanet İşleri Başkanı'na sıcak siyaset yakışmaz."
Genelkurmay Başkanı terörist diye tutuklandı
Diğer bir önemli konunun "Başbakan'ın Özel Yetkili Mahkemeler konusunda geldiği durum" olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Özel Yetkili Mahkemeleri en sert şekilde CHP'nin eleştirdiğini ileri sürdü. Bu mahkemelerin adalet dağıtmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Bu mahkemelerin siyasi otoritenin emrine girdiğini söyleyen parti biziz. Şimdi Sayın Başbakan 'Beni de aştı bu Özel Yetkili Mahkemeler' diyor. Yani 'Benim de sözümü artık dinlemiyorlar' diyor. 'Ben MİT Müsteşarına talimat verdim, neredeyse bana da Cumhurbaşkanı'na da gel diyecekler.' Sayın Başbakan biz sana defalarca ama defalarca söyledik, Bu mahkemeler normal mahkeme değildir. Bu mahkemeler adalet dağıtmıyor. Bu mahkemeler ne kadar çok adam tutuklarsam o kadar çok saygınlığım olur, o kadar itibarım olur diye düşünen mahkemelerdir. Bu mahkemeler adalet dağıtmıyor, orada giyilen cübbeler adaletin cübbeleri değil. 'Nasıl olurmuş çağrılırmış MİT Müsteşarı' İyi de bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, devletin bütün sırlarına vakıf, sizin atadığınız bir Genelkurmay Başkanı, terörle mücadele eden bir Genelkurmay Başkanı, terörist diye tutuklandı, gıkın çıkmadı, kusura bakma ama gıkın çıkmadı. MİT Müsteşarı davet edildi, kıyamet koptu. Yeni mi uyandın Sayın Başbakan. Binlerce kişi ifadesi alınmadan hapislerde yatıyor. Ne olduğunu bilmeden içerde yatıyor insanlar, biz oraya boşuna mı 'Silivri toplama kampı' dedik. Geç de uyansa onu da bir kazanım olarak görüyoruz. Şimdi çalışma yapıyorlarmış. Özel Yetkili Mahkeme kavramı demokrasilerde olmaz. Demokrasilerde mahkemeler vardır. Özel yetkili ne demek? İstediğini alıyor o kapsama sokuyor. Sayın Başbakan demokrasi kültürüne katkı verecekse, Özel Yetkili Mahkemeleri tümüyle lağvetmelidir. Eski sıkıyönetim mahkemeleridir bunlar."