2. Uluslararası Mavi Çözüm Platformu

Deniztemiz Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan M. Yaramancı, ''Kontrolsüz sanayi atıkları en az kentsel atıklar kadar denizlerimiz için büyük tehlikedir'' dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Yaramancı, Deniztemiz Derneği'nce Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''2. Uluslararası Mavi Çözüm Platformu''nda, sanayide atık yönetimi ve mavi dönüşüme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Deniztemiz Derneği'nin çalışmalarının yurt dışından dahi takip edilmesinden gurur duyduklarını belirten Yaramancı, yurt içindeki iş dünyası, özellikle de denizle doğrudan ilgili bazı kuruluşlardan gereken ilgiyi görememenin üzüntüsünü yaşadıklarını belirtti. 

Yaramancı, üye ve gönüllü sayısı giderek artan derneklerinin19 yıldır güzel işlere imza attığını, çalışmaların olumlu sonuçlar verdiğini, özellikle eğitim ve kamuoyu bilincini artırmada öncülük yaptığını ifade etti. 

Hedeflerinin, deniz temizliğini bir kamuoyu talebi haline getirmek olduğunu anlatan Yaramancı, özel sektör, kamu idareleri, bilim insanları, herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi. 

Siyasi otoriteleri ve yerel yönetimleri de göreve çağıran Yaramancı, ''Durumun vahametini biliyor, herkesi bir kere daha uyarıyor ve gelecek nesillere mavi ve yeşil bir dünya bırakma borcumuz olduğunun altını çiziyorum'' dedi. 

Yaramancı, sanayi atıklarına ilişkin de ''Kontrolsüz sanayi atıkları en az kentsel atıklar kadar denizlerimiz için büyük tehlikedir. Sanayi atıkları denizlerimizi tehdit ediyor. Ancak ülkemizde de mavi ve yeşil sanayileşmenin örnekleri de yok değil'' ifadelerini kullandı. 

''Çevre bilinci gelişiyor'' 

Deniztemiz Derneği Kurucu ve Onursal Başkanı Rahmi M. Koç da son çeyrek yüzyılda deniz, kara ve hava kirliliğindeki artışla mücadele için resmi kuruluşlar, standartlar, teknolojiler, sanayi kolları, sivil toplum örgütlerinin kurulduğunu, geliştiğini söyledi. 

Hemen her ülkede çevre bakanlıkları ve mevzuatı ile konuya verilen önemin vurgulandığını anlatan Koç, ''Ülkemizde, bilhassa son 10 yılda çevre koruma bilinci daha da gelişti ve yerleşti. Bu konuda ayrıntılı standartlar, regülasyonlar, yasa ve mevzuatlar devreye sokuldu. Ancak alınan önlemler, sanayileşme ve kentleşmenin hızına yetişemediğinden sorunlar maalesef büyümeye devam ediyor'' dedi. 

Sanılanın aksine deniz kirliliğinin yüzde 85'inin endüstriyel, evsel ve tarımsal atıklardan oluştuğunu belirten Koç, son 50 senede dünya nüfusunun 2, su kullanımının ise 3 kat arttığını, bu gidiş karşısında çok ciddi önlemler alınması gerektiğini bildirdi. 

Koç, sanayide kullanılan su ve organize sanayi bölgelerinde üretilen tehlikeli atıkların büyük çoğunluğunun arıtılmadan doğaya bırakıldığını ifade etti. 

Oksijenin yüzde 75'inin denizler tarafından sağlandığını anlatan Koç, ''Ölmek istemiyorsak denizleri temiz tutacağız'' dedi. 

Çevre bilincinin toplumun her kesimine yayılmasının önemine değinen Koç, ''Baştan kirletmemek gerekiyor. Kirlettikten sonra temizlemeye çalışmak hem daha pahalı hem daha meşakkatli hem de daha vakit alıcıdır'' ifadesini kullandı. 

Koç, deniz ve su varlıklarının korunması ve kirlilikle mücadelede Deniztemiz Derneği'nin de rolüyle memnuniyet verici gelişmeler kaydedildiğini sözlerine ekledi. 

''AB'nin Türkiye'ye yardımları sürecek'' 

AB Türkiye Delegasyonu Bölüm Başkanı Javier Menendez Bonilla ise dünya nüfusunun 2050'ye kadar 9 milyara ulaşacağına dikkati çekerek, nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkacak sorunlarla mücadele için kamu, özel ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çalışmasının önemini vurguladı. 

Ekosistemdeki kaynakların sürdürülebilir kullanılmadığına değinen Bonilla, ''2050'de ekosistemdeki kaynakların yüzde 60'ı kullanılıyor olacak'' dedi. 

AB olarak sürdürülebilir kalkınmayı desteklediklerini, kaynakların verimli kullanılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını kaydeden Bonilla, kaynakların kullanımında kişi başına düşen tüketimi azaltmanın önemine değindi. 

Bonilla, AB'nin su ve atık yönetmeliği kapsamında tüketimi azaltma, yeniden dönüşümü sağlama ve yeniden kullanmaya ayrı bir önem verdiklerini dile getirdi. 

AB'nin çevreyle ilgili konular için mali kaynak ayırdığını, fonlar oluşturduğunu belirten Bonilla, bu çerçevede Türkiye'ye yapılan yardımların da süreceğini söyledi.