”2010 bankacılık için zorlu bir yıl olacak”
BDDK Başkanı Bilgin, kredi riski ve sektörün aktif pasif vade uyumsuzluğunun neden olduğu faiz riskine dikkat çekti
ANKARA - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, 2010 yılının bankacılık sektörü açısından zorlu bir yıl olması beklentisi içinde olduklarını belirtirken, 6 Kasım 2009 itibariyle kullanılan bireysel kredi miktarının 125 milyar TL olduğunu bildirdi. Bilgin, söz konusu büyüklüğün, 90 milyar TL'sinin tüketici kredilerine, 35 milyar TL'sinin ise kredi kartlarına ait olduğunu söyledi.
Bilgin, Plan ve Bütçe Komisyonuna yaptığı sunumunda, kredilerin Eylül 2008-Eylül 2009 döneminde 14,6 milyar TL artış gösterdiğini ifade etti.
Toplam 376 milyar TL kredi portföyünün yaklaşık yüzde 60'lık bölümünün bir yıldan kısa vadeli kredilerden oluştuğunu ifade eden Bilgin, bireysel kredilerin Eylül 2008'den itibaren 2 çeyrek boyunca gerilediğini dile getirdi.
Mart 2009 ve sonrasında yürürlüğe konulan vergisel teşviklerin, bireysel kredilerin toparlanmasını temin ettiğini ve Mayıs 2009'dan itibaren bireysel kredilerin Eylül 2008'deki seviyesini yakaladığını kaydeden Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"6 Kasım 2009 tarihi itibarıyla ise bireysel krediler 125 milyar TL'dir. Söz konusu büyüklüğün; 90 Milyar TL'si tüketici kredileri, 35 Milyar TL'si ise kredi kartları meblağıdır.
Tüketici kredileri içerisinde ilk sırayı 43 milyar TL ile konut kredileri almaktadır. Faiz indirimlerinin başladığı Ağustos ayının son haftasından bu yana konut kredilerinde 2,3 milyar TL artış gerçekleşmiştir.
Yaşanan küresel krizin sektör bilançosu üzerindeki en önemli etkisi kredi riski olarak kendini göstermiştir. Sektörün ortalama takibe dönüşüm oranı (TDO) Eylül 2008'de yüzde 3,1 düzeyinde iken, Aralık 2008'de yüzde 3,7'ye yükselmiş olup halihazırda yüzde 5,3 düzeyindedir. KOBİ kredilerinde TDO yüzde 7,6'dır. Bireysel kredilerde ortalama 6,1, kurumsal ve ticari kredilerde ise yüzde 3,7 düzeyindedir.
Bireysel krediler içerisinde; konut kredileri yüzde 2 oranı ile en düşük TDO'ya sahip iken kredi kartlarında bu oran yüzde 10,8 düzeyindedir. Takibe dönüşüm oranlarının artmaya başladığı Eylül 2OO8'den bu yana tüketici kredilerinin takibe dönüşüm oranı 2,2 puan, kredi kartlarının takibe dönüşüm oranında ise 4,9 puanlık artış gerçekleşmiştir. Takipteki izlenen kredi kartı adedi Eylül sonu itibarıyla 2 milyon 280 bin adet olup, takipteki kredi kartı alacak tutarı en güncel 6 Kasım itibarıyla 4,3 milyar TL'dir.
"En önemli sorun mevduatın vadesinin üç aydan daha kısa vadeli olması"
"Türk bankacılık sektörünün en önemli sorunlarından birisinin toplam mevduatın yüzde 91'inin vadesinin üç aydan daha kısa vadeli olmasıdır" diyen Bilgin, mevduatın ortalama vadesinin 31 gün olduğunu, bu durumun bankaları faiz riskine maruz bıraktığını kaydetti. Bilgin, "Bu durum, 2009 yılında olduğu üzere, faizler düşerken bankalarımıza sürpriz karlar sağlamaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki faizler yükseldiğinde tersi de doğrudur" dedi.
Bankacılığın öz kaynaklarının bir yıllık dönemde 22 milyar TL artarak Eylül 2009'da 105 milyar TL'ye yükseldiğini bildiren Bilgin, "Krize sağlam, şeffaf, gerçek sermaye rakamlarıyla girilmesi en büyük güvencelerimizden biri olmuştur" diye konuştu.
"2010 yılının sektörümüz için zorlu bir yıl olmasını beklemekteyiz"
Bilgin, bankaların 2009 yılının 9 aylık döneminde 15,7 milyar TL kar elde ettiğini, bu rakamın geçen yılın Eylül ayına göre (4.6 milyar TL ve) yüzde 41 daha yüksek olduğunu anlattı. Bilgin, şunları kaydetti:
"2010 yılının sektörümüz için zorlu bir yıl olmasını beklemekteyiz. 2010 yılına ilişkin en önemli riskler, unsurları olarak kredi riski ve sektörümüzün aktif pasif vade uyumsuzluğunun neden olduğu faiz riskidir. 2009 yılı firma ve hane halkı ödeme gücünün azalmasına bağlı olarak takibe dönüşüm oranlarında artışların görüldüğü bir yıl olmuştur. Söz konusu eğilimin azalmakla birlikte 2010 yılında da devam etmesini bekliyoruz. Bu sebeplerle 2009 yılı sektör karı muhtemeldir ki bundan sonraki birkaç yılın en yüksek karlılık düzeyi olacaktır. Esasında bugün karlı olan sektörün elindeki mevcutlar ilerisi için bir nevi yedek akçedir. Elde edilen karın bünyede bırakılması, aşırı düzeyde jestiyon-prim-bonus dağıtılmaması konusundaki yaklaşımımız ve hassasiyetimizin temel sebebi de aslında budur."
Bilgin, kurumun harcamalarının, temel olarak denetim alanlarında yer alan kuruluşların bir önceki yıl sonu bilanço toplamları üzerinden alınan giderlere katılma payı ile finanse edildiğini, genel bütçeden kuruma herhangi bir ödenek tahsisinin söz konusu olmadığını söyledi.