2012'nin karnesinde büyüme zayıf bütçe geçer, işsizlik orta, ihracat iyi

Temel makroekonomik göstergelere ilişkin son veriler, GSYH büyüme oranında ciddi yavaşlamaya, dış ticarette ise beklenenin çok üzerinde bir performansa işaret ediyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Naki BAKIR
 
ANKARA - Küresel ekonomide sıkıntıların aşılamadığı 2012 yılında,  Türkiye ekonomisi de tüketim ve yatırım eğiliminin hız kesmesine bağlı olarak sert biçimde frene bastı. Başka deyişle 2012 Türkiye ekonomisi için bir duraklama yılı oldu. 
Yılın bitimine yakın temel makro ekonomik göstergelere ilişkin alınan veriler, gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) büyüme oranında ciddi bir yavaşlamaya işaret ederken, dış ticarette beklenenin çok üzerinde bir performans yakalandığı, işsizlikte katılığın sürdüğü, enflasyon ve bütçede ise gerçekleşmelerin beklenenden çok daha iyi çıkacağını gösteriyor. 2013'e ilişkin beklentiler ise iç talepte canlanma, temel dengelerde toparlanma ve 2012'den daha iyi bir ekonomik performans kaydedileceği yönündeÖ
 
Büyüme hız kesti
Küresel ekonomide kriz sürerken Türkiye'nin GSYH büyüme oranı 2010 yılında yüzde 9.2 ve 2011'de yüzde 8.5'le oldukça yüksek düzeylerde gerçekleşmişti. Ancak, ekonomide aşırı ısınmaya bağlı olarak Türkiye, ciddi bir cari açık sorunu ile karşı karşıya kalmıştı. Hükümet, milli gelirin yüzde 10'una ulaşarak tarihi rekorunu kıran ve Türkiye'nin kredi notuna da olumsuz etki yapan cari açığı kontrol altına almak amacıyla, yılın başında "yumuşak iniş" senaryosuna dayalı bir program açıkladı. Bu kapsamda 2012 için yüzde 4'lük düşük profilli bir büyüme hedefi öngörüldü. Ancak revize verilere göre ilk çeyrekte yüzde 3.4 olan büyüme oranı, tüketim ve yatırımdaki fren eğiliminin devam etmesiyle ikinci çeyrekte yüzde 3'e, üçüncü çeyrekte ise yüzde 1.6'ya kadar düştü. Yılın ilk dokuz ayındaki büyüme oranı yüzde 2.6'da kaldı. 
Ekim ayında açıklanan 2013-2015 Orta Vadeli Programı'nda (OVP), 2012'nin ilk yarısındaki büyümenin öngörülenden de düşük kalması dikkate alınarak 2012'nin tümü için hedeflenen yüzde 4'lük hedefin tutmayacağı anlaşılarak yüzde 3.2'lik bir gerçekleşme tahmini yapıldı. Üçüncü çeyrekteki gerçekleşme, bu revize hedefin de tutturulmasını zorlaştırdı. Yılın tümünde yüzde 3.2'lik bir büyüme yakalanması için son çeyrekte yüzde 4.9 oranında bir büyüme yakalanması gerekiyor. Sanayi üretiminde Ekim ayında kaydedilen yüzde 5.7'lik sert düşüş, son çeyrek büyümesi için iyimser tahmin yapmayı zorlaştırıyor. Ancak son aylarda hızlanan sıcak para girişleri ve yeniden canlanan kredilerin iç tüketimi tetiklemesi sonucu son çeyrekteki görece canlanma ile yıllık büyümenin yüzde 3 dolayında çıkabileceği görülüyor. 
İlk dokuz ayda özel tüketimde ve özellikle yatırımlardaki hızlı düşüşe karşılık, zaten düşük çıkan büyüme de asıl olarak ihracat sayesinde elde edildi. Bir yandan ithalattaki düşüş, diğer yandan İran'a petrol karşılığı "altınla ödeme"nin ihracat olarak gösterildiği iddiaları nedeniyle tartışılan "altın ihracatı" kalemindeki rekor artış sayesinde ihracatta hızlı bir büyüme yaşandı. Bu da milli gelirdeki büyümenin ana kaynağını oluşturdu. Uzun yıllar Türkiye ekonomisindeki büyümenin ana kaynağı olan özel tüketim harcamalarındaki değişim ise 2009 krizinden bu yana ilk kez "eksi" çıktı. Harcamalar yöntemiyle GSYH verileri ile yapılan hesaplamaya göre sabit fiyatlarla özel tüketim dokuz ayda yüzde 0.5 geriledi. Stok değişimi de dahil kamu ve özel sektörün toplam yatırımlarındaki düşüş ise yüzde 7.7'ye ulaştı. Dokuz ayda özel tüketimdeki düşüş büyümeyi 0.4 puan, yatırımlardaki gerileme de 2.1 puan aşağı çekti. Buna karşılık dokuz ayda ihracat sabit fiyatlarla yüzde 15 artış, ithalat ise yüzde 4 düşüş gösterdi. Net dış ticaret GSYH büyüme oranına ilk dokuz ay itibariyle 4.7 puan katkı yaptı. Dokuz ayda yüzde 4.7 artan kamu tüketimi de büyümeye 0.5 puan katkı sağladı. 
 
Temel sektörlerde ciddi performans kaybı
 
[PAGE]
 
Temel sektörlerde ciddi performans kaybı
Ekonomide lokomotif konumdaki özellikle inşaat, tarım, enerji ve ulaştırma gibi sektörlerde büyüme belirgin biçimde yavaşladı. Stratejik sektörlerden imalat sanayiinde 2011'in ilk dokuz ayda yüzde 11.2 olan büyüme, 2012'nin aynı dönemde yüzde 2.8'e,  inşaatta yüzde 12.8'den yüzde 1'e, toptan ve perakende ticarette yüzde 14'ten yüzde 0.1'e, ulaştırma, haberleşme ve depolamada yüzde 12'den yüzde 4'e, tarımda yüzde 5.7'den yüzde 3.3'e düştü. Özellikle üçüncü çeyrekte toptan ve perakende ticarette büyüme yüzde 1.2 ile negatife döndü, inşaatta yüzde 0.4'le durma noktasına geldi, diğer lokomotif sektörlerde de önceki iki çeyreğe göre belirgin biçimde yavaşladı. 
 
Dış ticarette olumlu gidiş, cari açıkta hızlı küçülme
Türkiye, 2012 yılında dış ticarette uzun yıllar hasretini çektiği bir performans yakaladı. En büyük pazar olan AB ekonomisindeki ciddi daralmaya rağmen Türkiye'nin ihracatı hızlı bir artış gösterdi, ithalatı ise düşüşe geçti. Bunun sonucunda dış ticaret açığı hızla küçüldü.  Ocak-ekim döneminde ihracat 2011'in eş dönemine göre yüzde 13.4 artışla 126.3 milyar dolara ulaştı, ithalat ise yüzde 2.9 azalarak 195.8 milyar dolara geriledi. On aylık dış ticaret açığı 69.5 milyar dolarla 2011'in aynı dönemindekinin yüzde 23 altında kaldı. 2011'in aynı döneminde 90.3 milyar dolarlık dış ticaret açığı verilmişti. 
Dış ticaret dengesindeki bu iyileşme cari açığa da yansıdı. On aylık cari işlemler açığı, 2011'in aynı dönemine göre yüzde 36.7 düşüşle 41.1 milyar dolara, yıllık bazda cari açık da ekim sonu itibariyle 53.1 milyar dolarla son 20 ayın en düşük düzeyine geriledi. Fitch'in Türkiye'nin notunu artırarak "yatırım yapılabilir" bir düzeye çıkarmasında cari açıktaki bu iyileşme de etkili oldu.
 
Altın ihracatı can simidi oldu
Ancak, ihracattaki başarıda bir ülke (İran) ve bir fasıl (altın) öne çıktı. Ağırlıkla İran'a gözüken "işlenmemiş-parasal olmayan altın ihracatı" rekor artışıyla dikkatleri üzerine çekti. İran'dan alınan petrol ve doğal gazın bedeli için altınla yapılan ödemenin ihracat gibi gösterildiği iddiasıyla itiraz edilen bu kalemdeki hareket, istatistiki göstergelerde ciddi bir iyileşme sağladı. Ocak-ekim döneminde yüzde 13.4 artışla 126.3 milyar dolara ulaşan toplam ihracatın 11.9 milyar dolarlık bölümünü parasal olmayan altın ihracatı oluşturdu. Söz konusu ihracat 2011'in aynı dönemine göre tam yüzde 1.278,5 gibi astronomik bir artış gösterdi. Altın hariç tutulduğunda ise ihracattaki artışın sadece yüzde 3.5 olduğu belirlendi. İlk on ayda yüzde 2.9 düşüşle 195.8 milyar dolar olan ithalatın da yaklaşık 7 milyar dolarlık bölümünü altın ithalatı oluşturdu. Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 23 küçülerek 69.5 milyar dolara gerilerken, altın hariç tutulduğunda ise açığın 74.5 milyar dolar olduğu belirlendi. İstatistiki verilere göre ilk on ayda söz konusu altınlarda gözüken "net" ihracat, dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığında "net" 5 milyar dolara yakın bir iyileşme sağladı. 
 
Bütçede yıllık gerçekleşme korkulandan iyi çıkacak
 
[PAGE]
 
Bütçede yıllık gerçekleşme korkulandan iyi çıkacak
2012'de ekonomideki yavaşlamanın kaynağını oluşturan iç tüketimdeki daralma, gelirleri esas olarak tüketimden alınan "dolaylı" vergilere dayalı olan bütçede dengeleri bozmuş, ilk dokuz ay itibariyle öngörülenin çok üzerinde bir açık ortaya çıkmıştı. Yıllık 21.1 milyar liralık hedefin aşılacağı düşüncesiyle hükümet, 2013-2015 OVP'de açığı 33.5 milyar liraya revize etti. Hükümet, ekim ayında uygulamaya koyduğu ağırlıkla dolaylı vergi artışlarına dayalı zamlarla ek gelir yaratma çabasına girdi. Benzin, elektrik, doğal gaz gibi ürünlere yüksek oranlı zamlar yapıldı. Bütçe Ekim'de de açık vermeye devam etti, on aylık açık 19 milyar liraya yaklaştı. Ancak Kasım'da bütçede belirgin bir iyileşme görüldü; vergi gelirleri hızlı artarken, cari transferler ve yatırım harcamalarının gerilemesiyle aylık bazda 5.4 milyar liralık bütçe fazlası elde edildi. Bu gelişme, on bir aylık kümülatif bazda açığı 13 milyar lira dolayına çekti. Bu da bütçe açığının yılın tümünde gerçekleşme tahmininin altında kalma olasılığını güçlendirdi. Açığın, revize hedefe ulaşabilmesi için aralık ayında 20 milyar liralık bir açık verilmesi gerekiyor. Başka deyişle aralık ayında 20 milyar liranın altında açık verilmesi durumunda, yıllık açık hedefin altında kalacak.
 
İşsizlik katılığını korudu
Türkiye'nin kronik sorunlarının başında gelen işsizlik, 2012'de de genel olarak yüksek düzeyini korudu. Yıla çift haneli düzeylerde başlayan işsizlik oranı, ikinci çeyrekte gerileyerek Haziran'da yüzde 8'e kadar indikten sonra, ilk üç çeyreğin en düşük büyümesinin yaşandığı üçüncü çeyrekte yeniden yükselişe geçerek Eylül itibariyle yüzde 9.1'e ulaştı. Buna göre işsizlerin sayısı bir yıl önceki düzeyinin 141 bin kişi, işsizlik oranı da 0.3 puan üzerine çıktı. İşsizlik oranının bu eğilimin son çeyrekte de devam etmesi durumunda, çift haneli düzeylere yakın gerçekleşeceği görülüyor. TÜİK'e göre Eylül dönemi itibariyle Türkiye'de 2 milyon 539 bin işsiz var. Ancak iş başı yapmaya hazır olup da TÜİK'in anket yaptığı dönemde iş arama kanallarından birini kullanmadığı için sayıya dâhil etmediği işsizlerin sayısı da Eylül'de, 2011'in aynı dönemine göre ize 233 bin kişilik artışla 1 milyon 975 bin kişi oldu. Umudu olmadığı için iş aramayan bu kişilerle birlikte geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 514 bin kişiye ulaşıyor. Bu sayı bir yıl önceki düzeyinin 374 bin kişi üzerinde bulunuyor. Umutsuzlar da iş gücüne ve işsiz sayısına dahil edilerek yapılan hesaplamada, gerçek işsizlik oranının yüzde 15.1 olduğu dikkati çekiyor. Bu oran bir yıl önceki düzeyinin 0.8 puan üzerinde bulunuyor.
 
Yıllık enflasyon beklenenden iyi gelebilir
2012, hem iç talepteki yavaşlama hem de kurlardaki düşük seyrin etkisiyle, enflasyonun beklenenden daha olumlu seyir izlediği bir yıl oldu. Tüketici fiyatları endeksine (TÜFE) göre enflasyon, Ocak-Kasım döneminde yüzde 5.76 düzeyinde gerçekleşti. Yıla çift haneli düzeylerde başlayan yıllık bazdaki enflasyon, kasım sonu itibariyle yüzde 6.37'ye kadar geriledi. Üretici fiyatları endeksinde (ÜFE) ise on bir aylık enflasyon yüzde 2.58 olarak gerçekleşti. ÜFE'de, kasım sonu itibariyle yıllık enflasyon da yüzde 3.66 oldu. 
2012'nin tümünde enflasyonun, başlangıçta yüzde 5 olarak belirlenen hedefin üzerinde çıksa da yeni OVP'de yüzde 7.4 olarak öngörülen gerçekleşme tahmininin altında kalması güçlü olasılık haline geldi.
 
Sıcak para girişi hızlandı
 
[PAGE]
 
Sıcak para girişi hızlandı
2012'de Türkiye ekonomisine dış kaynak girişi genel olarak önceki yılın altında kaldı. Bu durum daha çok doğrudan yatırımlardaki azalmadan kaynaklandı. Portföy yatırımlarında ise özellikle ikinci yarıdan itibaren hızlı bir artış yaşandı.  Finansal krizdeki gelişmiş ülkelerin bunu aşmak için uyguladıkları parasal genişleme politikaları sonucu oluşan küresel likidite fazlası, son aylarda başta Türkiye olmak üzere gelişmekte olan ülkelere yönelik sıcak para akımlarını canlandırdı. Türkiye'ye sıcak para girişleri özellikle Haziran'dan itibaren ivme kazandı. Ocak-ekim döneminde Borsa ve DİBS'e yatırım için gelen taze sıcak para miktarı 27.1 milyar dolara ulaştı. Bunun da 24.1 milyar dolarının DİBS'e, 3 milyar dolar dolayındaki bir bölümünün de Borsa'ya girdiği belirlendi.  İlk on aydaki sıcak para akımı önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 92.5 büyüdü. 
Türkiye'de büyük bölümü Borsa ve DİBS'e, bir bölümü de Eurobond ve mevduat gibi araçlara park etmiş kısa vadeli yabancı sermaye yatırımlarının toplam hacmi ise ocak-kasım döneminde yüzde 55 büyüyerek 150 milyar dolara yaklaştı. 
 
gsyh.jpg
 
2013 beklentileri ihtiyatlı iyimser
 
[PAGE]
 
2013 beklentileri ihtiyatlı iyimser
Olağan dışı olumsuzluklar ortaya çıkmazsa mevcut gidişat 2013'ün, 2012'ye göre biraz daha iyi bir yıl olacağını gösteriyor. 2013'te ekonomiye güvenin biraz daha artacağı, iç talepte ve reel sektörün yatırım eğilimindeki artışların ekonomiye canlılık getireceğini beklentiler arasında yer alıyor. Fitch'in not artırımı sayesinde, yurt dışı finansman olanaklarının artacağı da beklenen bir durum. Ancak bunun daha çok kısa vadeli yabancı sermaye girişi şeklinde devam edeceği görülüyor. 2013'te büyüme oranının OVP hedefi olan yüzde 4 düzeyinde ya da bunun biraz daha üzerinde çıkması öngörülüyor. İşsizlikte ise 2012'deki katılığın kırılması beklenmiyor.
Ancak 2012'nin ikinci yarısından itibaren hızlanan sıcak para girişlerinin üçüncü çeyrekte iç talebi uyarmadığı, özel tüketimdeki gerilemenin sürdüğü görülüyor. Son çeyrekte kredilerde yaşanan kıpırdama ise talepte kısmi bir canlanmaya işaret ediyor. Bu eğilimin sürmesi, başka deyişle sıcak para girişlerinin ithalat ve tüketim artışını tetiklemesi durumunda, 2013'te "yüksek cari açık vererek hızlı büyüme" sürecine geri dönüş olasılığı bulunuyor. Ulusal tasarrufların yetersizliği nedeniyle ekonomide dış kaynağa dayalı büyümenin tek seçenek olarak kalması, Türkiye'yi ya yüksek cari açık vererek hızlı büyüme ya da cari açığı düşürürken büyüyememe şeklinde bir açmaza hapsediyor.
Dış ticarette 2012'deki "altın" destekli pozitif seyrin ise 2013'te aynı tempo ile sürdürülmesi zor gözüküyor. 2013'te Türkiye'nin ihracat performansını, özellikle en büyük pazar konumundaki AB ekonomisindeki gelişmeler belirleyecek. AB'nin resesyondan çıkamaması Türkiye'nin ihracat hacmini küçültürken, altın ihracatında 2012'deki seyrin de sona ermesinin dış ticaret tablosunu önemli ölçüde olumsuza çevirebileceği belirtiliyor. Hem bunun etkisi, hem de ithalata yansıyacak bir talep artışı olasılığından hareketle 2013'te dış ticaret ve cari işlemler dengesinde seyrin 2012'ye göre olumsuzlaşacağı bekleniyor. Artan dış kaynak girişlerinin TL'yi değerlendirmesinin de ithalatı, dolayısıyla cari açığı büyütücü bir etki yapabileceğine işaret ediliyor.
 
makrohedefler.jpg