2013 makroekonomi ve piyasa beklentileri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Işık ÖKTE / Stratejist Araştırma Direktörü 
 
Türkiye 2013 senesine girerken dünyada büyüme hikâyesi olan tek ülkedir. 2008'de finansal milat olarak kabul ettiğimiz Lehman Brothers batışı sonrası, merkez bankalarının uyguladığı düşük faiz/likidite bolluğu rejiminden en çok nemalanan ülkenin Türkiye olduğunu söylemek de zor değil.
 
Sürdürülebilir büyüme trendinin hem küresel likidite bolluğu (Japon Merkez Bankası'ndan son gelen sinyaller de bu yöndedir) hem de kredi büyüme oranının %14'lerden %21'e çıkacağı ortamda devam edeceği görüşündeyiz. 2013 senesi için GSYH büyüme oranı %4.5 tahminimiz var. Avrupa kıtasından gelen sinyallerin de çift dip resesyona girilmeyeceği yönünde olması da önemli bir etkendir. Avrupa Bölgesi büyümesinin uzun ve sancılı bir süreç olacağı açıktır. Ancak Avrupa Merkez Bankası'nın Temmuz 2012'de açıkladığı sınırsız tahvil alım programı aşağı riskleri sınırlayan en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. 
 
Almanya seçimleri ise Avrupa'nın geleceğini yönlendirebilecek önemde bir seçim. 2011-2012 krizi zamanı anlaşıldı ki, Avrupa Bölgesi ekonomik oyunculardan çok politikacıların aldığı kararlarla yürüyor. 2012'de Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Avrupa Birliği'nin lideri olarak yükselişine tanık olduk; Almanya seçimlerinin Avrupa kıtasının geleceği ve piyasalar açısından kritik önemde olduğunu düşünüyoruz.
 
İMKB100 dolar bazında 2012'yi %61 getiri ile tamamladı, MSCI gelişmekte olan ülkeler endeksinden %46 pozitif ayrıştı. İMKB tarihinin en büyük halka arzı olan HalkBank ikincil arzının başarılı geçmesi ve gösterge tahvil faizde Fitch not artırımı sonrası yaşanan düşüş, Bankacılık sektörünü 2012 senesi içinde öne çıkardı. 
 
İMKB bu performansı 2013'te devam ettirebilir mi? 
Bunun için ikinci bir kredi derecelendirme kuruluşundan yatırım yapılabilir seviyeye not artırımı gerektiği düşüncesindeyiz. 2013'te hisse senetleri açısından en önemli hikaye yeniden değerleme (re-rating) hikayesi olacaktır. Son 10 seneye baktığımızda İMKB100 endeksinin Fiyat/Kazanç (F/K) seviyesinin 8-12x olduğunu görmekteyiz. 2012 senesini İMKB100 endeksi 12x, yani en ''pahalı'' F/K'dan kapadı. Olası bir not artırımında İMKB100 risk fiyatlaması değişerek, F/K oranı 8-12x tarihsel perspektifinden Asya ''kaplanlarına'' yaklaşan 12-15x seviyesine yükselebilir. Ancak yatırım yapılabilir seviyeye ikinci bir not artırımı gelmedikçe bu senaryonun gerçekleşmesini zor görüyoruz.
2013 sonu için: Yeniden değerleme senaryosu içinde, 13.5x F/K oranı (orta nokta) ve %8 net kar artışı uygulayarak İMKB100 için 94,300 tahminimiz var. İkinci bir not artışı gelmemesi durumunda, İMKB100 kapanış tahminimiz 83 bin 500'dür. 
Üçüncü çeyrekte bankaların Eurobond portföylerinin bir kısmının Basel II sermaye kurallarına uygun şekilde satışına izin verilmesi ile trading gelirlerinde önemli bir artış gördük. Bu artışın kalıcı olacağını düşünmüyoruz. 2013 temalarından birinin Bankacılık endeksinden Sanayi şirketlerine hisse senedi değişimleri olacağı düşüncesindeyiz. 2012 senesinde büyüme potansiyelleri ve küresel fon akımlarını çekmeleri dolayısıyla öne çıkardığımız enerji, madencilik ve savunma sektörlerinin bu senede pozitif ayrışmalarını bekliyoruz. 
 
Kısa vade risk olarak, Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü'nün (FATF) kara para aklama ve terör finansmanı yasalarının geçmesi için Türkiye'ye verdiği sürenin 22 Şubat'ta sona eriyor olmasını görmekteyiz. Yasa taslağının hazırlanıp, Meclis'ten geçirilmesinin bankacılık sektörü açısından kısa dönem belirsizliği ortadan kaldıracak önemli bir gelişme olacağı kesindir. 
 
Küresel riskler tarafında ise: ABD Başkanı Obama ve Cumhuriyetçi Parti temsilcileri arasında imzalanan vergi anlaşması kısa vadede Mali Uçurum'un bir tarafını çözüme ulaştırdı. Ancak 2013 Şubat sonuna kadar bütçeleme tarafında da anlaşmaya varılması gerekiyor. ''Borçluluk tavanı'' görüşmelerinin istenilen sonucu vermemesi durumunda, güvenli liman olarak görülecek Dolar endeksi'ne gelecek alımlar gelişmekte olan ülke varlıklarından çıkış anlamına gelebilir. 
 
Daha uzun vadeli bir risk ise yine ABD kaynaklıdır. FED 2012 Aralık ayında önemli bir politika değişikliğine giderek, enflasyon hedeflemesinden istihdam hedeflemesine geçtiğini açıkladı. Bu geçiş ABD devlet tahvil faizlerinin tarihi düşük seviyelerde seyrettiği bir dönemde gerçekleşmiştir. FED'in yeni istihdam hedeflemesi içinde (son açıklanan Kasım işsizlik oranı %7,7 - FED Hedefi %6,5) güçlenen makro veri ortamı devam ederse, FED politikasının sorgulanmaya başlaması ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Üç ay evveline kadar ''2015 ortasına kadar düşük faiz'' taahhüdü veren FED, bu politika değişikliği ile yeni bir belirsizlik yarattı. Son açıklanan toplantı tutanaklarında 2013 senesi içinde varlık alımlarının/bilanço büyümesinin sona ermesini isteyen FED guvernörleri olduğunu da anladık. 
 
Bu senaryoda ABD devlet tahvili faizlerinin tarihi düşük seviyelerde kalmayacağı açıktır. Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme/yeniden dengelenme süreci karşısındaki en büyük risk ABD devlet tahvili faizlerinin yükselme trendine girmesidir. 2013 yılı içinde ABD devlet tahvil faizlerini her zamankinden daha yakın izliyor olacağız.