29 Mart'ın düşündürdükleri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Ertürk DEMİREL / Bankacı

Tarih tekerrürden ibaret midir? Başbakan, 1989 seçimlerini andıran ve tıpkı Özal'ın düştüğü yanlışı tekrarla ideolojik tartışmalarla seçimleri genel seçim havasına sokmayı başardı. Tayyip Erdoğan, seçim süresince yaşanan siyasi gerginliklerde ülkenin başbakanı olduğunu pek az hatırlayarak meydanları dolaşmaya devam etti. 30 Mart sabahı ise tüm gazeteciler ve siyasetçiler kendilerini

birden bire aynı soru üzerinde yoğunlaşırken buldular: Seçim sonuçlarını nasıl yorumlamak gerek? Kendi adıma 29 Mart'ın sonuçlarından çıkarımlarım şöyle:

1. Türkiye'de yedi senelik AKP iktidarına rağmen merkez sağın oyları CHP ve MHP'ye kayacak kadar belirsizlik içine düşmüş durumda. AKP halen merkez sağ oyları için güvenli bir liman olamamış görünmektedir. Nitekim merkez sağın en güçlü olduğu şehir ve beldelerde CHP'li adayların galibiyetleri sağ partileri bir kez daha düşünmeye sevk etmeli. İki örnek verecek olursak İlhami Ortekin ve Hüseyin Aksu'nun da sağda yarışa girmiş olması Aydın'da sürpriz bir şekilde CHP'li Özlem Çerçioğlu'nun başkanlığı almasına vesile olmuştur. Kaldıki son seçime göre CHP'nin oy oranı sadece yüzde bir artmış görünüyor. Bir diğer örnekte Denizli'den verebiliriz. Yıllarca DYP'nin kalesi olarak bilinen bu şehrimizde AKP siyasi bir aktör olarak yarışa girdiğinden beri sürekli güç kazanmaktadır. Öyle ki son yerel seçimde Zeybekçi, en yakın rakibinin iki misli oy olarak yarışı göğüslemiştir. Ancak şaşırtıcı sonuç ilçelerde alınmış görünüyor. Denizli'nin merkez ilçe hariç on sekiz ilçesinin sadece sekizini AKP alabilmişken diğer ilçelerde CHP, MHP ve bir tane de DSP'li adayın seçimi kazandığını görüyoruz. Yıllarca her seçimden merkez sağın güçlenerek çıktığı bu ilimizdeki sonuç oldukça manidardır. AKP'nin merkez sağın oyları için güvenli bir liman olamayışı ve bu kesimdeki seçmenin dünya görüşünü karşılayacak bir siyasi parti olmayışı CHP-MHP arasında gidip gelmelerine bile neden olabilmektedir. Buna rağmen İç Anadolu ve Karadeniz'de kısmen daha muhafazakar bölgelerde seçimleri önde bitirse de bunu AKP'nin politikalarının doğruluğuna değil, muhalefetin söylem ve seçim süreci yönetimlerinin kötülüğüne bağlamak daha doğru olur.

2. 29 Mart yerel seçimleri her ne kadar genel seçim havasında geçmiş olsa bile belli illerde oyları parti liderlerinden çok başkan adayları belirleyebilmiştir. Bunun en güzel örneği Şanlıurfalı Ahmet Eşref Fakıbaba'dır. Seçmenin görüşünü dikkate almadan merkezden bir aday ile yarışa girilmesi ve bazı vekillerin ceket polemiği, yerine aday gösterilen Mehmet Oymak'ın daha seçimin başında zaten bir sıfır yenik başlamasına neden olmuştu. Seçimde SP'nin destekleri üzerine nisan ayı içinde bu partiye geçme ihtimali olan Fakıbaba ve Urfalılar demokrasi hayatımıza güzel bir ders vermişlerdir diyebiliriz. Adayların ağırlık kazanması veya doğru adayın aday gösterilmesi elbette her zaman seçimi kazandırmıyor. Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu, Volkan Canalioğlu ve Sağbri Uğur ilk akla gelen isimlerden. Sabri Uğur seçimlere AKP'nin Balıkesir Belediye Başkanı olarak girerken Volkan Canalioğlu CHP Trabzon Belediye Başkanı olarak giriyordu. İkisi de seçimleri

kaybederken biri Balıkesir'de CHP'ye diğeri ise AKP'ye kaybediyordu. İkisi de hem Balıkesir hem de Trabzon için yıllarca hizmet etmiş ve seçimde de aday gösterilecek en doğru adaylarken kaybetmiş olmaları seçmende farklı algıların da ön plana çıktığını gösteriyor şüphesiz. İstanbul'da CHP İl Başkanı Gürsel Tekin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları, bazı şeylerin de CHP'de değiştirilebileceğinin kanıtı diyebiliriz. Mansur Yavaş‘da Kemal Kılıçdaroğlu gibi geçirdiği başarılı seçim yarışmasından sonra partisinde daha üst makamlar için göz kırpmış bulunmaktadır.

3. Doğu Anadolu'da birkaç il dışında Doğu ve Güney Doğu Anadolu seçimleri sadece iki parti arasında geçmiş görünüyor. Bir yanda DTP'lilerin her fırsatta oy avcılığı için Kürt kimliğini kullandığı ve seçim yatırımları için açılımlar yapmakla suçladığı AKP diğer yandan Başbakan'ın her fırsatta tek devlet tek millet söylemini kabul etmedikleri ve terör örgütüne gereken mesafede durmamakla suçladığı DTP. Yerel seçimlerde DTP'nin en yakın rakibi AKP'ye bile birçok ilde fark atması, elindeki belediyeleri hükümetin açılımlarına rağmen koruması il genel meclisi seçimleri sonuçlarını ancak görmezden gelirsek bir zafer olarak algılayabiliriz. Zira Diyarbakır'da hem il genel meclisi hem de belediye seçimlerinde AKP oyunu korurken DTP'nin oyları yüzde altmış beşten yüzde otuz dokuza düşmüş. Buradaki seçmen algısını hem DTP'nin hem de AKP'nin iyi algılaması gerekmektedir. DTP İl Genel Meclisi seçimlerine bakarsak gerçekten beklediği zafere ulaşmış mıdır? Halen yüzde otuz bir gibi ciddi bir seçmen kitlesi DTP dışında siyasi aktörlere güvenmeyi tercih etmektedir.

4. Kıyı kesimlerinde CHP'nin, Doğu ve Güney doğu Anadolu'da DTP'nin, Orta Anadolu ve Karadeniz'de AKP ve MHP'nin hakimiyeti Türkiye'de kutuplu bir seçmen davranışının oluştuğunu gösteriyor. Bu kutupları da görülüyor ki önce etnik kimlik daha sonra siyasi ideolojiler ve lider taraftarlığı izliyor. Bu son derece ürkütücü bir tablodur. Bugün biliyoruz ki Van, Tunceli veya Siirt illeri dışında bu illerde yaşayandan daha çok Siirtli, Tuncelili, Vanlı vatandaşımız vardır. Muhalefet dahil AKP'de bu vatandaşlarımızdan oy alabilmektedir. Ancak bu insanlarımızın çoğunun halen aile bağları olan bu illerde seçmen davranışları etnik kimlik üzerine kurulu bir siyasi anlayışa kaymaktadır. Bu illerde daha homojen bir siyasi yapı olmasını istiyorsak mutlaka CHP, DSP ve hatta MHP'nin de artık bu illerde varlık gösteriyor olması gerekmektedir.

5. Ekonomik krizin ise seçimlerde çok da etkili olduğunu zannetmiyorum. Ekonomik krizi ilk vuran İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa gibi sanayinin yoğun olduğu illerde iktidar yara alsa da gücünü korumayı başarabilmiştir. Ekonomik krizin derinleşmesi ve iktidar partisinin kendi içinde yapacağı muhtemel hesaplaşmalarda gücünü kaybetmeye başlaması erken seçim havasını geri getirecektir. Bu süreç yaşansın ya da yaşanmasın muhalefetin de kendi adına gerekli dersleri çıkarması ve aksiyon alması gerekmektedir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da da var olan bir CHP, İstanbul ‘un dar gelirli nüfusunun yaşadığı bölgelerde güçlenen CHP ve MHP ile Türk siyaseti tüm ülkenin iktidarı ile muhalefeti ile çok renkli bir siyasi yapıya bürünmesini sağlayacaktır. Aksi takdirde sadece şehirlerin varoşlarında değil aynı zamanda ülkenin belli kesimlerinde tek partili sistem ile halkın farklı iktidar seçeneklerini görmesi mümkün olmayacaktır.