3 tabloda "Gelişmekte Olan Ülkelerin Röntgeni"
Şant MANUKYAN
Daha önce ben dahil çeşitli kaynaklar bu konuya değinmiş olsa da bir kez daha ama belki biraz daha rakamsal olarak gelişmekte olan piyasaların durumuna değinmek mantıklı olabilir. Elbette yatırımcıların aklına ilk gelen 1990’larda yaşanan ve tüm dünyayı etkileyen Asya krizi. Bu tarz bir kriz olma ihtimali yine olmasına rağmen darbenin geleceği yer olarak FED yani “tapering” yani varlık alımlarının azalması değil. Önce Asya krizi sırasında ve şu anda sorunlu ülkelerin borç durumuna bakalım. Hatırlayacağınız üzere o dönemde bazı ülkeler para birimini dolar çıpası ile yönetirken borçları da ağırlıklı olarak dolar bazındaydı. Tabloda göreceğiniz üzere bugün gelişmekte olan ülkelerin genelinde böyle bir sorun söz konusu değil. Türkiye’nin durumu diğerlerine oranla biraz daha öne çıkıyor gibi görünse de sorunlu olan borç kamudan ziyade özel sektör borcu.
O tarihte gelişmekte olan ülkelerin payı global ekonomide çok daha düşük şu anda çok daha yüksek açıklaması doğru olsa da bu artışta Çin’in katkısı çok fazla. Bu nedenle yaşanan çalkantının bir krize dönüşmesi için Çin ekonomisinin de “partiye” katılması gerekiyor. Yani yavaşlaması gerek. İkinci tabloda Asya krizinde ve bugün çeşitli ülkelerin Çin’e ihracatını görüyorsunuz. Türkiye için hayati önemde olmasa da özellikle Asya ülkeleri açısından Çin’in net bir şekilde yavaşlaması gerek bir kriz anlamına geliyor.
Ve bu risk son yıllarda devamlı altını çizdiğim üzere gerçekten var. ABD tarafından gelebilecek bir darbe ise QE azaltımı üzerinden olmayacak. Göz ardı edilen , veya fiyatlanmayan risk faizlerde ani bir artış yaşanabileceği algısının ortaya çıkması. Bu algı değişimi nasıl yaşanabilir? Örneğin enflasyon beklentilerinin değişmesine neden olacak ekonomik veriler, işsizlik oranının artan katılım oranına rağmen yüzde 6.5 oranının altında düşmesi gibi veya ABD’ye olan güvenin kaybolması ile tahvil getirilerinde yaşanacak sert bir artışı takiben.
Sonuç olarak bir gelişmekte olan ülkeler krizinin hangi koşullarda olabileceğini özetledikten sonra cari durumda bu ülkelerin ne kadar ucuz olduğuna veya yukarı potansiyeline bakmamızda da fayda var. Institution. of International Finance tarafından hazırlanan bu tabloda çeşitli değerlemeleri görüyorsunuz. Fiyat kazanç oranları veya defter değerlerine baktığımızda Türkiye dahil pek çok ülkenin çekici olduğunu savunmak mümkün . Ancak bence bu tabloda en dikkat çekici nokta sağ sütunda gördüğünüz gelecek beklentileri yani karlarda büyüme. Çin ve G. Kore gibi son iki ayda yaşanan krizden fazla etkilenmeyen iki ülke haricinde çok iç açıcı bir tablo yok. Yani söz konusu gelişmekte olan ülkeler ucuzlamış olsa da potansiyelleri zayıf olduğundan yatırımcı talebi çok yüksek olmayabilir.
Son olarak 2013 boyunca yaptığım bir uyarıyı yeniden yapmak istiyorum. 2008 krizi sonra ermedi, sadece evrim geçirerek global piyasalarda dolaşmayı sürdürüyor. Ve korkarım birkaç yıl daha farklı ülkeleri ziyaret etmeyi sürdürecek.