30 tane Marmaray yapılırdı
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu parti merkezinde seçim hazırlıklarının değerlendirileceği toplantı öncesi konuştu
ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde seçim hazırlıklarının değerlendirileceği toplantı öncesi konuştu. Kılıçdaroğlu, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili "Ne olurdu bu 247 milyarla arkadaşlarım bir hesap yaptı: 2 milyon 831 bin işsize 8 yıl asgari ücretten para ödenirdi.” dedi.
İşte Kılıçdaroğlu'nun sözlerinden satır başları:
Devlet dediğimiz kurumu adeta yok etti. Anayasa da benim dedi, yürütmenin de başındayım dedi, yargıyı da yöneteceğim dedi .
Dün Cemil Çiçek diyor ki: Yargı çökmüştür. Anayasanın 138. Maddesi çökmüştür. Anayasa’nın 138. Maddesi çökerken TBMM’ye başkanlık yapan kimdi? Yeni mi aklın başına geliyor. Erdoğan kürsüde konuşurken laf atmalara sinirleniyor ve Cemil Çiçek’e dönüp ‘Sen mi susturacaksın yoksa ben mi’ diyor. Orayı AKP’nin İl Başkanları toplantısı sanıyor.
Devlet çökerken TBMM Başkanı hiç acaba cumhurbaşkanına çıkıp ‘Devlet çöküyor, haberiniz var mı?’ dediğini duydunuz mu? veya Başbakan’dan randevu alıp ‘Böyle konuşamazsınız. Burası yasama organı’ dedi mi? Demedi.
Cumhurbaşkanı eğer bir şey yapamayacaksınız o koltukta neden oturuyorsunuz
Yasama organının 8 vekili tutukluydu. Kendisine bir ara söyledim: Onların bir ikisini neden ziyaret etmediniz. Şimdi onlar serbest kalıyor diye bayram yapıyorlar. Siz değil yargı serbest bıraktı onları. Şimdi bayram yapacaksan hiç yapma.
Dün akşam Cumhurbaşkanı da ’yolsuzlukların üstü örtülürse toplum çürür’ dedi. ‘Ben ne yapabilirim ki’ diyor. Sayın cumhurbaşkanı eğer bir şey yapamayacaksınız o koltukta neden oturuyorsunuz?
Görev tanımınızda ‘devletin kurumlarını uyum içinde çalıştırmak’ yazar. Ben ne yapabilirim ki dediğiniz andan itibaren ben cumhurbaşkanlık görevimi yerine getiremiyorum demektir
Yetkiyi kullanmayıp ben ne yapabilirim diyemez bir cumhurbaşkanı. Kin ve intikam hırsı ile devlet yönetilmez. Hukuk herkes için gereklidir. Bu badireyi de halkın desteği ile atlatacağız. Halkımıza güveneceğiz. Ayaklarının altından demokrasinin kaydığını görüyor.
Sağduyu ve kararlı anlatımımızla, kimseyi ötekileştirmeden her yurttaşa doğruları anlatmak zorundayız. Devleti bir anlamda çalışamaz hale getirdi bu iktidar. Bir sayın Bakan diyor ki ‘Herkes kendi işine baksın.’ Bu demokrasilerde temel söylemdir. Herkes işine bakacak.
Herkes görevini yapsın, temel kural budur
Herkes görevini yapsın, temel kural budur. Herkes görev yapsın derken birilerinin görev yapmasını engellemek de suçtur. 17 Aralık’ta cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu yapıldı. Şimdi bunu kapatmak için olağanüstü çaba harcıyorlar.
1994’de Erdoğan söylemişti: Yolsuzluğu babam da yapsa sonuna kadar takip edeceğim. Peki ya bugün. Bakanlar, onların çocukları ve kendi çocuğu şaibeli durumda. Peki bunları neden takip etmiyorsun.
Savcı ve polis görevini yapacak, engelliyorsun. Hani herkes kendi işini yapacaktı. Yolsuzlukları meşrulaştırdığınız andan itibaren toplumun temeline dinamit koymuşsunuz demektir. Toplum çürür.
Bunca ahlaksızlığı yapanlara ne diyeceğiz biz? O kadar ileri gittiler ki yönetmeliği değiştirdiler.
2 milyon 831 bin işsize 8 yıl asgari ücretten para ödenirdi
Toplumsal baskı arttı ve bakanlar gitti. Bir bakan giderken dedi ki ‘Niye ben gidiyorum. Ben bütün imzaları Başbakan talimat verdi, attım. Önce o istifa etsin.’ Hırsızlığı bu kadar net ve açık ifade eden cumhuriyet tarihinde başka bir söylem olmamıştır.
Kabinedeki bir bakan arkadaşı ‘O talimat verdi, yaptık’ dedi. O koltukta artık o topal ördektir. Yönetme iradesini kaybetmiştir artık o. Yolsuzluğun boyutları 247 milyar lira gazetelere yansıdığı kadarıyla Ne olurdu bu 247 milyarla. Arkadaşlarım bir hesap yaptı. 2 milyon 831 bin işsize 8 yıl asgari ücretten para ödenirdi. 300 bin atama bekleyen öğretmen var.
Tamamı atanır ve onlara 30 yıl maaş ödenirdi. Her emekliye 25 bin lira ikramiye ödenirdi. 6 GAP yapılırdı. 30 tane Marmaray yapılırdı. 5363 adet F-16 uçağı alınabilirdi.
Erdoğan’ın bu olaydan bu kadar ürkmesinin nedeni bu. 3 ay önce değil 14 ay önce başlamış. İhbar senin kurumlarına gelmiş. MASAK’a, savcıya gitmiş. Devlet soruşturma yapacak.
Bir bankanın genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda 4,5 milyon doları çete mi koydu dedim. Hemen bir şayia. ‘O parayla imam hatip okulu yapılacaktı.’ Lafa bakın lafa… Üniversite de bizim bunlara ihtiyacımız yok, yasal yollardan para gelir, yatırım yaparız dedi.
Ben bu kadar ahlaksızlığı hayatımda görmedim. Bakanların çocuklarının yatak odaları 7 tane kasa var. O yatak odalarına çocuklar uyurken çeteler gelip kasaları mı koydular. Dolarları, EURO’ları, milyarları onlar mı koydu. Helal paranın ayakkabı kutusunda ne işi var.
Para sayma makineleri… Normaldir. Milyarları nasıl sayacaksın? Say say bitmez. Yatak odasına koymuş beyefendi sayıyor. Haram parayı nasıl sayacaksın. Akıyor oluk oluk. Mahkemeden karar alıyorlar. Savcı tebliğ ediyor. Şu kişileri getirin ifadelerini alacağım diye.
Polis gitmiyor. Devletin çöktüğü yerdir burası. Yasalara aykırı uygulamayı yürütme başlatmıştır. Çünkü aralarında beyefendinin oğlu da var. Gelemez. Süleyman Bey cumhurbaşkanıydı. Onun yeğeni Yahya Murat Demirel vardı. Kendisi cumhurbaşkanıydı, ifadeye çağrıldı, tutuklandı, hapis yattı. ‘Bne yeğenim. Tutuklayamazlar’ demedi.
Benim babam başbakan’ diyor
Şimdi Beyefendi lütfedip savcının talebini bile yerine getirmiyor. ‘Benim babam başbakan’ diyor. ‘Ben o savcının savcılığını bitiririm’ diyor. Biz de Türkiye demokratik, laik sosyal hukuk devleti diyoruz. İnanan var mı?
Salı günü yolsuzlukla mücadele nasıl edilir. Bunun ayrıntılarına gireceğiz. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Halka adanmışlıktır. Mazlumun hakkını korumaktır.
CHP ile cemaat kol kola girdiler diyorlar. Banane cemaat kardeşim. Ben yolsuzluk var diyorum onlar dikkati başka yöne çekmeye çalışıyor. Bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bize düşen tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumaktır.
Başbakan’ın oğlu vakıf kurmuş: TÜRGEV. Başbakan bu vakfın üzerine neden gidilir diyor. Nüfus ticareti şudur: Kişi oturduğu makamdan aldığı güçle yakınlarına veya kendisine çıkar sağlarsa bu nüfus ticaretidir. Bilal Erdoğan’ın yaptığı budur. Bakıyoruz buraya kim yardım ediyor.
Acaba Erdoğan Başbakanlık koltuğunda oturmasaydı o vakfa işadamları koşa koşa gider milyarlarca lira yardım eder miydi? Açar ceza kanununa bakar. Nüfus ticareti ne demektir. Karşı çıktığımız öğrenciye yurt yapılması değil. O vakfa paraların nerelerden geldiği ve neyin karşılığında geldiğidir.
Yandaşlarına ihale verip sonra git oraya para yatır diyorsan bu suçtur.