35. maddenin yeni hali teröre ikram

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "35'nci maddenin yeni hali açıkça PKK'ya ve bölücü çevrelere bir tavizdir. Oslo'dan İmralı'ya kadar teröre sunulan ödünlerin ileri bir adımıdır. AKP hükümeti iç tehditlerin bittiğine nasıl ve hangi verilerle karar verebilmektedir" dedi. 

Bahçeli, TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinde yapılması planlanan düzenlemeyi değerlendirdi. Darbenin, darbecilerin, darbe teşebbüslerinin engellenmesi adına ilk ve en geçerli çarenin demokrasinin güçlendirilmesi, siyasi ve demokratik kültürün yaygınlaştırılması ve zenginleştirilmesi olduğunu belirten Bahçeli, "Kanun maddesi değiştirerek darbe önlenmiş sayılmayacaktır. Zaten darbeyi kafasına koymuş darbecilerin hukuka riayet etme gibi bir kaygıları da olmayacaktır. Hukukta oynamalar yaparak, özel yetkili mahkemeler kurarak, darbeci izi sürerek, ara rejim meraklılarının tamamen caydırılması da söz konusu değildir" dedi. 

Kimse demokrasinin gereği diye izah etmeye kalkışmasın
Önemli olanın darbeci heveslere ortam açmayacak, fırsat vermeyecek, dayanak olmayacak bir siyasi ve toplumsal yapının varlığını inşa edebilmek olduğunu savunan Bahçeli şöyle devam etti: 
"AKP, 35'nci maddeyi budayarak sözüm ona darbeye hukuki zemin olabilecek mazeretlerin de ortadan kalktığına dönük bir algı ve anlayış tesis etmeye çalışmıştır. Hükümetin tasarısında iç tehditlerin artık kalmadığı ve tamamen dikkatlerin dışarıya verildiği anlaşılmaktadır. 35'nci maddenin bu yeni hali açıkça PKK'ya ve bölücü çevrelere bir tavizdir. Oslo'dan İmralı'ya kadar teröre sunulan ödünlerin ileri bir adımıdır. AKP hükümeti iç tehditlerin bittiğine nasıl ve hangi verilerle karar verebilmektedir? Terör sorunu sona ermiş midir, bölücülük tehdidi kalkmış mıdır? Türkiye huzura kavuşmuş, dirlik ve düzene ulaşmış mıdır? Takdir edeceğiniz üzere, bu sorulara verilebilecek en ufak olumlu bir cevap dahi yoktur. 
Nihayetinde İç Hizmetler Kanunu'nda yapılması gündemde olan değişiklik bölücü teröre bir ikramdır, bir ödüldür. Hükümet sarsıla sarsıla, eğile büküle her gün biraz daha acziyet ve mahkûmiyet içinde hainleri memnun etmiş, gönül ve heveslerini okşamıştır. PKK bastırmış, zorlamış, dayatmış Başbakan ve hükümetinden yeni bir taviz koparmıştır. Hiç kimse yapılması planlanan bu değişikliği demokrasinin gereği olarak izah etmeye kalkışmamalıdır." 

Başbakan askerliği taşeronlara mı devredecek
Askerlik tarifini içeren 2'nci maddenin değişikliğe tabi tutulmasının da hazmedilmesi ve makul bulunması kolay olmayacak bir "gaflet" olduğunu söyleyen Bahçeli, yeni tasarıyla askerliğin mana ve ehemmiyetinin sakıncalı şekilde daraltıldığını belirtti. Milli ve manevi değerlerden soyutlanmış ve sadece harp üzerine bina edilmiş askerlik tanımının, Türk milletine ve Türk devlet felsefesine ters olduğunu ifade eden Bahçeli, "AKP hükümeti için paralı askerlerle, vatan ve millet görevini ifa eden Mehmetçik arasında hiçbir fark kalmamıştır. Acaba Başbakan ve hükümeti, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yavaş yavaş tasfiye ederek askerlik hizmetini taşeron güvenlik şirketlerine mi devredecektir? Kutsal vatan nöbetini anlamsızlığa ve boşluğa mı sürükleyecektir? Millet ordusu olan TSK'yı, parayı bastıranın emrine mi verecektir" diye konuştu. 

Caninin fikirleri, hedefleri 63 bedene bölüştürülmüş, 63 ayrı zihne yerleştirilmiştir
MHP lideri Bahçeli basın toplantısında çözüm sürecini de tepki gösterirken, "Bugün Türkiye, süreç rezilliğinin, 63 aklı karışığın ve BOP'un deney sahası haline gelmiştir" ifadelerini kullandı. Akil İnsanlar heyetine sert eleştiriler yönelten Bahçeli, "Sözde akillerin final toplantısı bizim açımızdan malum olan niyet ve yüzlerini tekraren deşifre etmiştir. PKK ne istemişse 63'lükler de istemiştir. PKK neyi buyurmuşsa, 63'lükler bir adım ötesine geçmiştir" dedi. 
Bunlar arasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Grubunun düzenlediği raporun "akıllara durgunluk verir" türde olduğunu ifade eden Bahçeli, "Her satırında ihanet, her ifadesinde rezalet ve her teklifinde melanet bulunan bu raporları yazanlar hangi milletin mensuplarıdır? PKK'ya bu kadar sevdalanan, Türk'e ve Türk milletine bu denli düşmanlık besleyen sözde akiller, acaba ne zaman Kandil'de kendileri için rezerv edilen inlere yerleşecekler, mekaplarını giyerek dağlarda, bayırlarda elde kaleşnikof gezeceklerdir" diye konuştu. 
Raporda yer alan ifadelerin PKK'nın talepleriyle yan yana getirildiğinde bağdaşmayan, açıkta kalan bir taraf olmadığını ileri süren Bahçeli, şunları dedi: 
"Geldiğimiz bugünkü aşamada İmralı canisinin dışarıya çıkmasına bile gerek kalmamıştır çünkü caninin fikirleri, hedefleri 63 bedene bölüştürülmüş, 63 ayrı zihne yerleştirilmiştir. PKK'nın da Kandil'den inmesine gerek yoktur zira PKK Dolmabahçe Sarayı'ndadır, Başbakanlıktadır, TBMM koridorlarındadır, üniversitelerdedir, sokaklardadır, meydanlardadır, şehirlerdedir, belediyelerdedir. Başbakan Erdoğan sınır dışına teröristlerin yüzde 10-15'nin çıktığını söyleyerek yalandan şikâyet etmesine de gerek kalmamıştır. Zira terör örgütü militanları Tunceli'de baskınlar düzenlemektedir. Cizre'de alçakça sözde asayiş birlikleri kurmaktadır. Türk devletinin egemenlik haklarına karşı koymakta, karakol yapılmasına bile karşı çıkmaktadır." 

Türk milleti diken üstündeyken Başbakan nerelerde
Bahçeli, PKK'ya katılımların hiçbir dönemde bu kadar artmadığını da kaydederken, "AKP'nin el uzattığı, pazarlıklar yaptığı ve teşvik ettiği PKK, Diyarbakır Lice'de karakol yapımını engellemek için isyan provaları yapmış, bu vatan köşesini savaş alanına çevirmiştir. Lice'den, Gezi Parkı'nın biçim ve kılık değiştirmiş yeni bir sürümünü çıkarma gayreti son hızla sürmektedir" iddiasında bulundu. 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Gezi Parkı olaylarında, başta Taksim olmak üzere yurdun değişik bölgelerinde yakıp yıkan, kırıp döken "teröristlere, barbarlara" ağzına geleni söylerken Lice'deki hadiseleri niçin görmezden geldiğini soran Bahçeli, Şöyle devam etti: 
"Yoksa istediği, beklediği ve tasvip ettiği bu mudur? Türk milleti diken üstündeyken Başbakan nerelerdedir? 
PKK'nın Meclis ayağı BDP ‘hükümet adım at' sloganıyla da terör ve bölücülük kalkışmasına yeni bir kılıf bulmuştur. BDP ve PKK yandaşları gözdağı vermektedir. Savaş sözleri iyice alenileşmiştir. PKK'nın kan tutkusu tekrar nüksetmiştir. Bunun için durmadan tahriklerini sürdürmektedir. 
Türkiye'nin bu kadar tehlike ve riskle dolu ortamına Milli Güvenlik Kurulu bile duyarsız kalmış, terör kelimesi yapılan 25 Haziran tarihli basın açıklamasında hiç yer almamıştır. MGK'ya göre Taksim'de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sanki herkes elinde çiçeklerle dolaşmaktadır. 
Şurası unutulmamalıdır ki, Başbakan Erdoğan; PKK'nın dirilmesinden ve Türk milletine meydan okumasından birinci derecede sorumludur. Karakol yapımına karşı çıkanlar aslında Türk devletine ve Türk milletine kin ve nefret duyan bir avuç eşkıyadan başkası değildir ve bunlar ülke gündemini karartmak, kana bulamak üzere Lice'yi basamak yapmışlardır. 
Türkiye'nin bir oldubittiye getirilerek bölünmesi için el ovuşturanlara çanak tutan, ortam sağlayan Başbakan ve hükümetidir."

UEFA kararı art niyetli

Bahçeli, UEFA Denetleme ve Disiplin Kurulu'nun Beşiktaş'a 1 yıl, Fenerbahçe'ye de 2+1 yıl Avrupa Kupaları'ndan men cezasını vermesini değerlendirdi. "110 yıllık bir maziden süzülüp gelen Beşiktaş ile 106 yıllık bir geçmişe sahip Fenerbahçe UEFA tarafından haksız ve peşin hükümlerle suçlanmış ve cezalandırılmıştır" diyen Bahçeli, UEFA kararının tartışılacak, sorgulanacak birçok yanının bulunduğunu belirtti. 
Değişik müsabakalarda şike yapıldığı ve teşvik pirimi verildiği iddialarının UEFA tarafından tüm yönleriyle, adalete ve hakkaniyete riayet edilerek tetkik ve tahkik edildiğini söylemenin "zorlama" bir yorum olacağını ifade eden Bahçeli, "Her şeyden önce UEFA, tüzel ve gerçek kişi ayrımı gözetmemiştir. Anlayamadığımız taraf, ilk etapta şahıslar ceza almazken, kulüplerimizin niçin ve hangi mantıkla cezalandırılmaları olmuştur" dedi. 

Kulüplerimizin itham edilmesi UEFA'nın kolaycılığının ayan beyan kanıtı
UEFA'nın şike ve teşvik primi iddialarına adı karışan bazı isimlerle ilgili ilave bir rapor istemesinin de yetersiz ve eksik bilgilerle hüküm verildiğine işaret ettiğini savunan Bahçeli, şöyle devam etti: 
"Madem bazı şahıslarla ilgili şike iddiaları vardır, o halde yaklaşık bir yılı bulan süredir UEFA bunu niçin tespit ve teşhis edememiştir? Kulüplerimizin itham edilmesi, günahkâr gösterilmesi ve sığ yorumlarla güvenirliğinin sabote edilmesi UEFA'nın kolaycı ve kestirme yollara tevessül ettiğinin ayan beyan kanıtıdır. Bazı kulüp yöneticileri ve oyuncularla ilgili şüphelerden hareket edilerek Türk futbolunun yüz akı iki kulübümüzün onur ve saygınlığıyla oynamak, prestijlerine zarar vermek bize göre art niyetliliktir." 

Mesele Türk futbolunun itibarıyla oynanması
Bahçeli, mesele yalnızca iki büyük kulübün suçlanması ve hak mahrumiyeti yaşamasıyla sınırlı olmadığını ifade ederken, "Asıl üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken Türk futbolunun ve Türk sporunun da yargılandığı, aşağılandığı ve itibarıyla oynandığı gerçeğidir. İsviçre'den, Türk futbol kulüplerini ve bunlara gönül veren milyonlarca kardeşimizi rencide etmek miyop ve muğlak batılı anlayışın ifşasından başka bir anlama gelmemiştir. Buna da kimsenin hakkı yoktur" dedi. 
UEFA'nın kararlarında objektif olmadığının, Beşiktaş ve Fenerbahçe'yle birlikte incelediği Romanya'nın bir takımına karşı takındığı tarafgir bakışla da sabitlendiğini belirten Bahçeli, "Bu iki kulübümüze ceza yağdıran bu kurumun, hemen hemen benzer konuda bir Avrupa takımına sıra gelince yelkenleri suya indirmesi ve sadece 5 yıllık bir denetimle iddiaları savuşturması çifte standardın tescilidir" diye konuştu. 

Başbakan iki büyük kulübümüze sahip çıkmalı
Şimdi sırada tahkim aşaması olduğunu anımsatarak, "Türkiye Futbol Federasyonu üzerine düşen sorumluğu yerine getirmeli, kendi sahasında top çevirmemelidir" diyen Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da seslendi. Bahçeli şunları kaydetti: 
"Başbakan Erdoğan geçen yılın Mart ayında partisinin genel merkezinde ağırladığı UEFA Başkanı nezdinde gerekli çalışma ve girişimi yapmalı ve iki büyük kulübümüze sahip çıkmalıdır. Elbette kim şike yapmışsa, teşvik primine kimler tevessül etmişse bulunup haklarında gerekli işlemler yapılmalıdır. Buna diyeceğimiz bir şey yoktur. Sporun ruhu, sportmenlik ahlakı da bunu gerektirecektir. 
Ancak tüzel kişilerin hedef tahtası yapılmasına müsaade etmemek, iddialar sübut bulmadan, somut bir hal kazanmadan adı geçen kişi ya da kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesine engel olmak sorumluluk makamındaki herkesin görevi olmalıdır. Başbakan Erdoğan meseleye seyirci kalmamalı, Avrupa futbol lobisinin fütursuzluğuna hareketsiz durmamalıdır. Özellikle Çarşı Grubunun muhalif duruşunu bahane ederek en başta Beşiktaş'a ve yöneticilerle sürtüşme gerekçesiyle Fenerbahçe'ye şaşı ve duyarsız yaklaşmamalıdır. Fenerbahçe ve Beşiktaş'a şike yaftası vurmak, bazı oyuncularını ve yöneticilerini iddialar netlik kazanmadan suçlamak kimseye, hele spor hayatına bir şey kazandırmayacaktır."