4 milyon kadın okuma-yazma bilmiyor

Okuma-yazma bilmeyenlerin 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunuyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce hazırlanan Türkiye'de Kadının Durumu Aralık 2010 raporuna göre, halen 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken, 6-24 yaş arasında 220 bin kadın okuma yazma bilmiyor.

Kadınlar için pozitif ayrımcılık maddelerinin getirildiği yasal düzenlemelere yer verilen Raporda, eğitim alanında kadınların durumunun ortaya koyuldu. Raporda, Türkiye nüfusunun yüzde 8'ini oluşturan okuma-yazma bilmeyenlerin büyük kısmını kadınların oluşturduğu belirtildi.

"Yıllar içinde okuryazarlık oranı sürekli artmasına rağmen henüz hedeflenen noktaya ulaşılamadığı" vurgulanan raporda, halen 4 milyona yakın kadının okuma-yazma bilmediğine işaret edildi. Raporda, okuma yazma bilmeyenlerin 2,5 milyonunu 50 ve üzerindeki yaş grubunun oluşturduğu, 6-24 yaş grubunda ise okuma yazma bilmeyen 220 bin kadın bulunduğu ifade edildi.

Yaş faktörü dikkate alındığında toplumsal cinsiyet uçurumunun azaldığı belirtilen raporda, 2006 yılında, 15-24 yaş arası kadınların okumaz yazmazlık oranının yüzde 5.9 iken, bu yaş grubundaki erkeklerin okumaz yazmazlık oranının yüzde 1.6 olarak kaydedildiği vurgulandı. Genele bakıldığında, okuma yazma bilmeme oranının her 2 cinsiyet içinde "genç yaş gruplarından ileri yaş gruplarına", "kentsel nüfustan kırsal nüfusa" ve "Batı bölgelerden Doğu bölgelerine" gidildiğinde, artış sergilediği, ancak, bu değişkenlerin her koşulda kadınlar üzerindeki etkisinin erkekler üzerindeki etkisinden daha büyük olduğu vurgulandı.

Raporda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 verilerine de yer verildi. Buna göre, okuma yazma bilmeyen 4 milyon 672 bin 257 kişinin 3 milyon 757 bin 203'ü kadın. Okuma yazma bilen fakat bir okuldan mezun olmayan kadınların sayısı ise 6 milyon 933 bin 483. Bu grupta da 6 milyon 583 bin 731 erkek yer alıyor.

İlkokul mezunu kadınların oranı ise erkeklerden fazla. Türkiye'deki ilkokul mezunu 18 milyon 523 bin 823 kişinin 9 milyon 586 bin 552'si kadın. Erkek ilkokul mezunları ise 8 milyon 937 bin 271. Ortaokulu bitiren 1 milyon 9 bin 764 kadın, 1 milyon 786 bin 153 erkek, lise ve dengi okullardan mezun olan 4 milyon 376 bin 541 kadın, 6 milyon 2 bin 688 erkek bulunuyor.

Yüksekokul veya fakülte mezunu 4 milyon 320 bin 813 kişinin bulunduğu nüfusun 1 milyon 786 bin 379'unu kadınlar, 2 milyon 534 bin 434'ünü erkekler oluşturuyor. Yüksek lisans mezunları arasında 112 bin 983 kadının, 166 bin 285 de erkeğin yer aldığı görülürken, doktora mezunlarının 34 bin 201'ini kadınlar, 61 bin 301'ini de erkekler teşkil ediyor.

Nüfusun 3 milyon 32 bin 457'sinin nereden mezun olduğu ise bilinmiyor.

Kadın akademisyen çok, yönetici yok

Akademik personelde ise kadının durumuna bakıldığında Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Okutman kadroları içinde kadın oranının birçok ülkeden daha yüksek olduğu (yüzde 38,7) görülüyor. Raporda, bu oranın çok önemli olmasına karşın rektör (yüzde 5.2) ve dekanlık (yüzde 15.3) gibi üst pozisyonlarda erkek egemenliğinin devam ettiğine işaret ediliyor.

2009-2010 öğretim yılında, okulöncesi eğitimde çalışan 42 bin 716 öğretmenin yüzde 95'i (40 bin 647), ilköğretimde çalışan 485 bin 677 öğretmenin yüzde 52'si (252 bin 729), ortaöğretimde çalışan 206 bin 862 öğretmenin ise yüzde 41.9'u (86 bin 688) kadınlardan oluşuyor.

Son yıllarda ilköğretim kademesindeki kadın öğretmen sayısının önemli oranda arttığı gözlendiği belirtilen raporda, kimi koşullarda ailelerin kız çocuklarını okutmalarına karşı oluşturdukları direnci okuldaki öğretmenin kadın olmasının kırabilmesi açısından artışın önemli olduğuna işaret edildi. Öğretmenler ve okul müdürlerinin öğrenciler için birer rol modeli olduğu ve hayatlarına önemli etkide bulunduğu ifade edilen raporda, kadın öğretmenlerin sayısındaki artış gibi kadın okul müdür ve müdür yardımcılarının da sayısının artmasının gerektiğini vurgu yapıldı.

Öte yandan, eğitim yöneticisi konumundakiler arasında kadınların oranı çok düşük olduğu vurgulanan raporda, okullarda yönetim kadrolarında bulunan 58 bin 835 kişiden sadece 5 bin 298'inin (yüzde 8.98) kadın, 53 bin 537'sinin ise (yüzde 91.02) erkek olduğu kaydedildi.

Kayıtdışı çalışma

Rapora göre, kayıtdışı çalışma Türkiye genelinde yüzde 43.8 oranında. Kayıtdışı çalışma kırsal yerlerde yüzde 68 (kadın yüzde 87.6, erkek yüzde 57.3) ve kentsel yerlerde yüzde 30.9 (kadın yüzde 34.8, erkek yüzde 29.7). Bu oran tarımsal faaliyetlerde yaklaşık yüzde 85.7 iken, tarım dışı faaliyetlerde yaklaşık yüzde 30. Bu durum, kayıtdışılığın daha çok kırsal bölgelerde tarımsal faaliyetlerle uğraşanlarda özellikle de ücretsiz aile işçilerinde yoğunlaştığını gösteriyor. Kayıtdışı olarak ücretsiz aile işçisi konumunda tarımsal faaliyetlerle uğraşanların yüzde 21.9'unu erkekler, yüzde 78.1'ini kadınlar oluşturuyor.

Kentte yaşayan en az lise mezunu olan genç kadın nüfusundaki işsizlik oranı yüzde 20.8, aynı durumda olan erkekler için ise yüzde 12.6. Raporda, eğitimsiz ve donanımsız kadının yanında eğitimli ve genç kadın nüfusta da işsizlik oranlarının yüksek olmasının, kadın istihdamında yaşanan sorunlar açısından önemli bir gösterge olduğu belirtildi. Bu durumun büyük ölçüde gelir dağılımına da yansıdığına işaret edilen raporda, "Kadın ve kız çocuklarının yaşamlarının her alanında gelir dağılımındaki bozulmadan en fazla etkilenen grup olduğu açıktır. Gelirin, dolayısıyla yaşam standartlarının düşüşü kadınları bir yandan daha çok marjinal işlerde çalışıp azalan geliri artırmaya zorlarken, diğer yandan, ev içi üretime ayırdıkları zamanı artırmıştır" ifadelerine yer verildi.

Ev kadınlarına isteğe bağlı sigortalılık sınırlı kalıyor

Kadın emeğine vasıf kazandırabilmek için örgün eğitim yanında bilgi ve beceri geliştirmeye yönelik yaygın eğitime ihtiyaç bulunduğu belirtilen raporda, belli iş ve mesleklerin "kadınlara uygun işler" olarak toplumsal kabul görmemesi, görev dağılımında adil davranılmaması, ekonomik kriz dönemlerinde önce kadınların işten çıkarılması, özellikle kayıt dışı sektörde ücretlerin düşük tutulması gibi bazı ayrımcılık örnekleriyle karşılaşıldığına işaret edildi.

Türkiye'de bir işyerinde çalışmasına rağmen sigortalı olmayan çok sayıda kadın bulunduğu vurgulanan raporda, ev kadınlarına isteğe bağlı sigortalılık olanağı sağlayan uygulamanın ise primlerin yüksekliği, prim ödemede eşe bağımlı olma ve yeterli bilgi sahibi olmama gibi nedenlerle sınırlı kaldığı kaydedildi.

Çalışma yaşamına girebilen kadınların çalışma yaşamlarını kısa bir dönemde bitirmesi veya kariyerde yükselme doğrultusunda tüm potansiyelini ortaya koyamamasının temel nedeninin, ev ve iş yaşamını uzlaştırma konusunda yaşadıkları sorunlar olduğuna dikkati çekilen raporda, kadınların aile yaşamında çocuk bakımı yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülükleri kocasıyla veya devletle paylaşmak durumunda olduğu, ancak Türkiye'de kreş gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumlarının yeterli sayıya ulaşmadığı ifade edildi.

Uzmanlık alanlarında kadınların başarısı yüksek

Kadınların uzmanlık alanlarındaki başarılarını da gösteren rapora göre, Türkiye'de uzmanlık gerektiren mesleklerde kadın oranları oldukça yüksek düzeyde. Üniversitelerde kadın öğretim elemanı oranı yaklaşık yüzde 41.5. Profesörler içerisinde kadın oranı yüzde 27.4, doçentlerde kadın oranı yüzde 31.6, öğretim görevlileri arasında kadın oranı ise yüzde 38.5. Ayrıca, 154 üniversitenin 8'inde kadın rektör görev yapıyor.

Şiddet kadınlarda korku ve güvensizlik yaratıyor

Kadına yönelik şiddet konusunun de ele alındığı raporda, şiddetin, özellikle ekonomik açıdan kaynakları kıt olan toplumlarda daha belirgin olarak görüldüğü kaydedildi.

Şiddetin, ne biçimde olursa olsun kadınların hayatına korku ve güvensizliği soktuğu, temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını engellediğine işaret edilen raporda, özellikle aile içi şiddetin, yaygınlığı tam olarak bilinemeyen, aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgu olarak ortaya çıktığı vurgulandı.

Türkiye'de de kadına yönelik şiddetin, tüm dünyada olduğu gibi hala en önemli sorun alanlarından biri olarak görüldüğü belirtilen raporda, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce 2008 yılında yapılan Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması sonuçlarına yer verildi.

Raporda, ayrıca kadına yönelik şiddetle mücadele için getirilen yasal düzenlemelerle, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve ilgili kurumlarca yapılan çalışmalar hakkında da bilgiler yer aldı.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir