61’inci hükümet programı ve satır araları

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Mustafa AŞULA / Em. Büyükelçi

 

8 Temmuz günü TBMM'de özet halinde okunan, ancak tam metnin Sayın Milletvekillerine dağıtıldığı bildirilen 61'nci Hükümet programı, tümü itibariyle, ölçülü, dengeli ve göz doldurucu bir programdı. Seçmenlerin yarısının oyunu almayı başaran siyasi iktidar, şimdiye kadarki alışkanlıklar içinde, programı, elde ettiği seçim zaferinin bilinen şatafatı ile fazla süslemek ihtiyacını duymamıştı. Her şeyden önce program bu yönüyle övgüye değerdi.

Program sistematiği içinde, önce ilkesel hedefler ve bunu takiben de, icra hedefleri sıralanmıştır.

İlkesel hedeflerin başında, 'yeni Anayasa' gelmektedir. Bunun yanında, 'birlik ve kardeşlik' programına da devam edileceği ayrıca kaydedilmektedir.

Yeni Anayasa'dan bir kesimin çok farklı, çok irrealist beklentiler içinde olduklarını biliyoruz. Ancak programda bunlara anlayacakları cevaplar açık seçik verilmiştir; yeni anayasanın hangi temel öğeleri esas alacağı, farklılıklara saygılı olmakla beraber, bir Devlet, bir ulus olmaktan asla geri kalınamayacağı, dolayısıyla, kolektif haklar yerine, bireysel hakların, çoğulcu ve demokratik bir yapı içinde geliştirileceği vurgulanmıştır. Yeni anayasanın, bütünleştiricilik varken, ayrıştırıcılığı kabul edemeyeceği, ortak değerleri ve milli birliği korumaktan yana olacağı, bu bağlamda, taraf olduğumuz bazı temel uluslararası standart düzenlemelerinin de dikkate alacağı, programda hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtilmiştir. Esasen bu topraklarda ayrılıkçılığın tarihsel, sosyolojik ve kültürel hiçbir temeli ve zemini olmadığı, duyulsun diye, bir kere daha vurgulanmıştır. Çözümün temelinde sadece insan olduğu, etnik antiteler olmadığı, tekrar tekrar anlatılmaya çalışılmıştır.

Program bu yönüyle, ileride açılmak istenen tartışmaların sınırlarını da şimdiden çizmiş bulunuyor. Doğu ve Güneydoğu'nun her gün ateşe verildiği ve sokakta sivil kıyafetle yürüyen, siperde ve nöbet yerinde görev yapan güvenlik kuvvetlerini hunharca şehit edenler karşısında çok yürekli ve bir o kadar da soğukkanlı bir duruş sergilenmiş olmaktadır. Çok temenni edilir ki bu mahut saldırıların zimamdarları, büyük Devlet olmanın gereği bu duruşu ve ihtiyatı yine yanlış değerlendirmezler.

Programın artıları elbette burada yazılanlarla sınırlı değildir; çok daha fazladır. Ancak bir bütün içinde görülmek istenen başka unsurlar da yok değildir; örneğin, 'güvenlik' bölümü ele alınırken, terörle mücadele, her zamanki kararlılıkla mutlaka vurgulanmalıydı. Bu, sadece bağrı yanan ve onulmaz yaraları her gün kanayan şehit ailelerini teskin için değil, fakat ülke bölünmezliği şaşmaz davasının arkasında sabırla duran büyük kitlelerin de beklentilerine cevap teşkil edecekti. Yine de, bu cihetin açıkça dile getirilmemiş olmasını, niyet ve karar noksanı olarak görmüyoruz. Zira mesele, benzeri programları da fazlasıyla aşan bir 'var olma' meselesidir.

Program çok toparlayıcı olmak vasfıyla de, tartışmaları, şeklin ötesinde, özde asgari sınırlar içinde tutabilecektir. Parlamentodaki sayısal çoğunluğa bile belki fazla iş düşmeyecektir.