ABD, aradığı günah keçisini sonunda buldu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Orhan AKIŞIK

Geçtiğimiz ay, ABD'de sağlık reformu tartışmaları arasında fazla dikkati çekmeyen

gelişmelerden biri de, Obama'nın, Çin yönetimine ulusal para birimi Yuan'a müdahale etmekten vazgeçmesi konusunda yaptığı uyarıydı. Çin yönetimi verdiği yanıtta, ülkelerinin döviz politikasının siyasi malzeme konusu yapılmamasını, ABD'nin ekonomik sorunlarından Çin'in sorumlu olmadığını belirtmişti. Ancak son günlerde Çin'den gelen sinyaller, Merkez Bankası ve Ticaret Bakanlığı'nın izlenmesi gereken döviz politikası konusunda farklı görüşlere sahip olduklarını gösteriyor. Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan'ın yuan'ın düşük değerli tutulmasının küresel ekonomik krize karşı bir politika olduğunu söylemesi, genişleme sürecine giren Çin ekonomisinde daha güçlü bir Yuan'a ilişkin beklentilerin artmasına da yol açtı.

Çin'in, para birimini sun'i olarak düşük değerli tutmak suretiyle, dış ticarette haksız avantaj sağladığı suçlaması yeni değil. 2000'li yılların başından beri ABD kamuoyunun gündemini işgal ediyor. Tabiatıyla, bundan en çok şikayet eden grup, Çin kaynaklı ucuz ithalatla rekabet etmekte zorlanan Amerikan firmaları. 2005 yılında, Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörlerin bir araya gelmesiyle Çin'den yapılan ithalata %27.5 oranında vergi getiren yasa tasarısı Senato'dan geçmiş, ancak Çin yönetiminin dalgalı döviz kuru sistemine geçeceğini duyurması ve Yuan'ı, beklenenin altında da olsa, %2.4 oranında revalüe etmesi sonucu uygulanamamıştı.

Bir ülkenin ulusal parasının yabancı para birimi cinsinden ifadesi olan döviz kuru, aşırı değerli olabileceği gibi düşük değerli de olabilir. Kurun düşük değerli olması, para otoritesi tarafından belirlenen resmi paritenin, döviz piyasasında arz ve talep tarafından belirlenen piyasa değerinin altında kalması durumunda söz konusu. Para otoritesinin, serbest piyasada kendi ulusal parası karşılığında yabancı paraları satın almasından, dolayısıyla döviz rezervlerini artırmasından kaynaklanan bu durumun, paraları aşırı değerli hale gelen ve döviz rezervleri azalan diğer ülkelerin politik baskısına yol açması, ABD örneğinde olduğu gibi, kaçınılmaz.

Çin tarafının, ABD'nin beklentisi doğrultusunda ulusal parasını dalgalanmaya bırakıp

bırakmayacağı konusunda bir şey söylemek için henüz erken. Fakat, ABD yönetimi konunun üzerine gitmekte ısrarlı görünüyor. Bu bakımdan, 15 Nisan'da Hazine Bakanlığı tarafından Çin'in döviz politikası konusunda yayınlanacak rapor önemli. 2005 yılındaki rapor, bazı politikacı ve iktisatçıların düşündüklerinin aksine Çin'in döviz kurunu manipüle etmediği sonucunu ortaya koymuştu. Bu defa, farklı bir sonuç çıkar mı? Kesin bir şey söylemek zor olsa da, Çin'in yuan'a müdahale ettiği yönünde bir sonuç çıkması ihtimali kuvvetli. Böyle bir durumda, kongrenin yönetim üzerinde Çin'e yaptırım uygulanması için baskıyı artıracağına şüphe yok. Buna Obama'nın tepkisi ne olur ? Kanaatimce, global sorunlarda Çin'in desteğini

alma arzusundan dolayı, şimdiye kadar konuya ihtiyatla yaklaşan Obama, bu defa öncekinden farklı bir politika izleyebilir. Bir başka deyişle, Çin'i, Yuan'ın değerinin serbest piyasa koşullarında belirlenmesini kabul etmeye zorlayabilir. Bunun görünürdeki en önemli gerekçesi, geçen yılın son iki çeyreğinde art arta %2.2 ve % 5.6 oranında büyüyen ekonomide işsizliğin bir türlü azalmaması. Gerek yönetim gerekse kongrede hakim olan görüşe göre, düşük değerli Yuan, ihracat artışı ve işsizliğin azalmasının önündeki en büyük engel. Biraz abartılı görünse de,

bu görüşlerde doğruluk payı yok değil. İhracat sektörünün 12 milyonun üzerinde istihdam kapasitesine sahip olduğu düşünüldüğünde, ihracat artışının ekonomik büyümeyi güçlendirmesinin dışında, işsizliğin de azalmasına yol açması beklenebilir. Bunun ötesinde, Cumhuriyetçi ve Demokrat'ların üzerinde hemfikir oldukları bu yegane sorunun ABD'nin isteği doğrultusunda çözülmesi, kasımda yapılacak ara seçimler öncesinde, Obama'nın sağlık reformu yasası tartışmaları esnasında sarsılan popularitesini tekrar geriye kazanması için de önemli bir fırsat.

Biran için gelişmelerin, ABD'nin beklentileri doğrultusunda olduğunu ve Çin'in, parasının serbest piyasada dalgalanmasını kabul ettiğini düşünelim. Bunun ABD'nin dış açıkları sorununa çözüm getirmesi yine de zor. Çin'e uluslararası ticarette avantaj sağlayan faktör, döviz kurunun düşük değerli olmasından çok ihracatının emek-yoğun mallardan oluşması. Bu da, nüfusu dikkate alındığında gayet anlaşılır bir durum. ABD'nin bu ülkeyle olan dış ticaretini dengeye getirmesi sermaye- ve teknoloji-yoğun ürünlerin ihracatına ağırlık vermesine baglı. Japonya bu konuda bir örnek oluşturabilir. ABD ve AB ile dış ticaretinde fazla veren Çin'in, Japonya ile dış

ticareti dengeli gidiyor. Nedeni ise, Japonya'nın Çin'e olan ihracatının teknoloji-yoğun ürünlerden oluşması. Serbest piyasada değeri belirlenen yuan'ın Çin ekonomisi üzerindeki olası etkisine gelince, bu, azalan ihracat ve yavaşlayan ekonomik büyüme şeklinde kendini gösterebilir. ABD yönetimi bir günah keçisi galiba buldu, fakat ihtiyatlı hareket etmekte fayda var. Gelişmiş, gelişmekte olan tüm ülkeler kriz içindeyken %10'lar düzeyinde büyüyen dünyanın ikinci büyük ekonomisinde ortaya çıkacak muhtemel bir yavaşlamanın küresel ekonomi üzerinde

yaratacağı etkileri de hesaba katmak gerekiyor.