ABD ekonomisi iyileşme yolunda

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Orhan AKIŞIK

Ekonomik Araştırmalar Dairesi tarafından ocak ayının son haftasında yayınlanan ekonomik rapor, ABD ekonomisinin geçen yılın son üç aylık döneminde yüzde 3.2 oranında büyüdüğünü gösteriyor. Tahminlerin biraz altında gerçekleşen büyüme oranı önümüzdeki şubat ve mart aylarında revize edilecek olmasına rağmen önemli bir farklılık olması beklenmemeli. Üçüncü çeyrekteki yüzde 2.6'lık büyümeden sonra artışın sürmesi, zaten bekleniyordu. Yılın genelinde ise büyüme yüzde 2.9 oranında gerçekleşti. İyiye giden ekonomide yüksek işsizlik en önemli sorun olarak varlığını koruyor. Birçok büyük işletme yeni işçi alımlarına gideceklerini açıklamış olsalar da, bunun tüketim harcamalarını arttırma dışında işsizlikte gerilemeye yol açması zor. Zira 2011 için öngörülen yüzde 3.4'lük büyüme, normal büyüme oranını ancak karşılıyor. Üretkenlikteki iyileşme dışında işgücü piyasasına yeni katılımlardan dolayı işsizlik oranında meydana gelebilecek artışın önüne geçecek, bir başka deyişle işsizlik oranında değişmeye yol açmayacak normal büyüme oranı, 1960'lı yıllardan beri yaklaşık yüzde 3.

İşsizlik azalmak bir yana hatta bir miktar daha artabilir de. İki nedenden dolayı. İlki, daha önce iş aramaktan vazgeçenlerin ekonominin düzelmesiyle birlikte tekrar iş aramaya başlaması ki bu, resesyonlardan hemen sonra genişleme sürecine giren ekonomilerde sıkça karşılaşılan bir durum. ABD ekonomisinde geçmişte yaşanan resesyonlardan sonra işsizliğin uzun bir süre azalmaması bu durumu açıklıyor. Diğer bir neden üretkenlikteki artış. Çalışma Dairesinin açıkladığı rapora göre maliyet artışlarını kontrol altına almak isteyen işletmelerde işgücü verimliliğindeki artış devam ediyor. Geçmişte sadece imalat sanayi sektöründe ortaya çıkan verimlilik artışları bu defa, hizmet sektörüne de yayılma eğiliminde. Bu eğilim artarsa, işsizlik tahmin edilenden daha uzun bir süre ekonominin önde gelen sorunları arasındaki yerini korur. İşsizliğin, ancak işler yolunda giderse 2012'nin sonunda yüzde 8'e gerilemesi söz konusu. Tabiatıyla, iktisadi performans en yüksek düzeyde de olsa yüzde yüz istihdamı sağlamak zaten söz konusu değil. Yapısal ve geçici nedenlerden dolayı bir miktar işsizlik, tam istihdam durumunda bile varlığını sürdürüyor. Tabii işsizlik olarak tanımlanabilecek bu oran ABD ekonomisi için takriben yüzde 5.5. Dolayısıyla, resesyondan kaynaklanan işsizlik yüzde 4'lere tekabül ediyor.

Büyümeye katkısı olan faktörler arasında şahsi tüketim harcamaları ve ihracat önde geliyor. Üçüncü çeyrekte yüzde 4.4 oranında artan tüketimin üretim artışı üzerindeki katkısı büyük. Tüketim harcamalarındaki artış, geçen yılın üçüncü çeyreğinde de yüzde 2.4 olarak gerçekleşmişti. Bunda tüketici güven endeksindeki iyileşmenin payı yadsınamaz. Genel olarak güven endeksindeki artış ekonominin geleceğine ilişkin beklentilerin olumlu olmasına yol açarak tüketimi teşvik ederken, azalma tüketim harcamaları ve büyüme oranında gerilemeye neden oluyor. Endeks, ocak ayı itibariyle 2009'da 37.40'dan 2010'da 56.50'ye ve son olarak da yeni yılın ilk ayında 60.60'ya yükseldi. ABD gibi tüketim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 70'ni oluşturduğu bir ekonomi için önemli bir gelişme.

Dış ticarete gelince, geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6.8 artan ihracatta son çeyrekte yüzde 8.5 artış gerçekleşti. İthalattaki gerileme ise daha dikkat çekici. Üçüncü üç aylık dönemde yüzde 16.8 artan ithalat, son çeyrekte yüzde 13.6 azalmış bulunuyor. Bunun, dış ticaret dengesinde iyileşmeye ve dolayısıyla büyüme oranındaki artışa katkısı önemli. Çin ekonomisinde ortaya çıkan enflasyon kontrol altına alınamazsa ABD'nin Çin'le olan dış ticaret açıklarının azalmasında önemli bir fırsat doğabilir.

Ekonomi tahmin edildiği gibi bu yıl yüzde 3.4 oranında büyürse, bu önemli bir başarı olur. Son elli yıllık dönemde bazı yıllar hariç ABD'de büyüme zaten hep bu oranlarda gerçekleşti. Ekonomik performans açısından ABD tarihinde önemli bir dönem olarak gösterilen 1992-2000 yılları arasında ekonomi ortalama yüzde 3.7 oranında büyürken enflasyon yüzde 1.7'de kalmıştı. Şimdi ise, ekonomi büyümesini sürdürürken fiyatlardaki artış, hedef enflasyon oranı yüzde 2'nin çok altında. FED'in geçtiğimiz ayın son günlerinde genişleyici para politikasına devam edileceği yönünde aldığı kararda, düşük enflasyon cesaretlendirici olmuştur. Amerikan ekonomisinin gerekleri açısından bakıldığında karar doğru. Zira, faizlerin arttırılması yönünde alınacak bir karar tüketim ve yatırımı baltalayarak büyüme sürecine giren ekonominin hızını kesebilir, hatta yeni bir resesyon riskini arttırabilirdi. Ekonomideki büyüme ile birlikte dış ticaret ve cari işlem açıklarının geçmişte olduğu gibi kontrolden çıkmaması için ihracattaki artışın sürmesi gerekiyor.

Aksi halde, eski hastalıklar nüksedebilir. Büyümenin iç talebin genişlemesine dayalı olduğu ekonomilerde bu, olası bir gelişme. Cari işlem açıklarının yeniden artması halinde finansmanının eskisi gibi kolay olmayacağı açık. Obama yönetimi bunun bilincinde. 2015'e kadar ihracatı ikiye katlamak isteyen Başkan başarılı olacak mı dersiniz?