ABD’de onaylanan finans reformu neler getiriyor?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Orhan AKIŞIK

Geçen haftanın en önemli gelişmelerinden biri ABD Kongresi tarafından onaylanan finans reformu paketi. Bununla, 2009'un sonuna doğru biten resesyona yol açan finansal krizin benzerlerinin ileride önlenmesi amaçlanıyor. Amerikan tarihinin Büyük Depresyon'dan bu yana  en geniş kapsamlı finansal düzenlemesinin verdiği mesaj açık. Bundan böyle finansal güçlüğe  düşen bankaların halkın parasıyla kurtarılmasına son verilecek; tüketiciler, finansal kuruluşların  yanlış ve kötü niyetli uygulamalarından korunacaklar.

Konu ile yakından ilgili kesimlerin reform paketi konusundaki düşünceleri muhtelif. Bazıları  bunun ileride meydana gelebilecek krizleri önlemede yetersiz kalabileceğini söylerken, diğerleri

etkin bir finansal sistemin oluşturulması yolunda önemli bir başlangıç olduğunu ileri sürüyorlar.

Senatör Christopher Dodd ve Temsilciler Meclisi üyesi Barney Frank tarafından hazırlandığı için "Dodd-Frank Finansal Reform ve Tüketici Koruma Yasası" olarak da bilinen düzenlemenin başlangıcı 2009'un sonuna gidiyor. O tarihlerde Temsilciler Meclisi'nde onaylanan taslak, geçen Mayıs ayında da Senato'nun onayından geçmişti.

Reform paketi 1933'den 1999'a kadar yürürlükte kalan Glass-Steagall yasası'nı kısmen geri getiriyor. Glass-Steagall'in en önemli özelliği, yatırım bankacılığını ve ticari bankacılığı birbirinden ayırmasıydı. Yani, mevduat toplama ve kredilendirme işi yapan ticari bankalar sermaye piyasası işlemleri yapamıyorlardı. Beyaz Saray Ekonomi Danışma Konseyi başkanı Paul Volcker'ın adına izafeten "Volcker Kuralı" olarak da bilinen yeni düzenlemeyle, devlet güvencesi altında mevduat hesabı bulunduran ve FED'den reeskont kredisi kullanan bankaların kendi adlarına hedge fon ve özel girişim sermayesi işlemleri yapmaları önlenecek.

Diğer önemli yenilikler arasında finansal kuruluşların büyüklüklerine getirilen sınırlama, ödeme güçlüğüne düşen kuruluşların kolaylıkla kredi alabilmeleri, tüketici ve konut kredilerini

denetleyen yeni bir kurumun oluşturulması yer alıyor. Tüketicilerin korunması, FED bünyesinde oluşturulan bağımsız bir kurum vasıtasıyla yapılacak. ABD başkanı tarafından atanacak bir yöneticinin başında olacağı bu kurumun ana amacı, bankacılık ürün ve hizmetleriyle ilgili olarak tüketicilerin güvenilir ve doğru bilgi almalarını; gizli komisyonlardan ve iyi niyete aykırı tutum

ve davranışlardan korunmalarını sağlamak. Müşteriler şikayet ve problemlerini 24 saat boyunca ulusal düzeyde ücretsiz bir telefon hattından kuruma iletebilecekler. Yakın zamana kadar

şikayete konu bankacılık uygulamalarından birini kırmızı bakiyeye ulaşan mevduat hesaplarına uygulanan komisyonlar oluşturmaktaydı. Amerikan bankalarının 2009 yılında 38.5 milyar

doların üzerinde kazanç elde ettikleri bu yol, bundan böyle kapanıyor. Bir başka deyişle, bankalar müşterilerini bu konuda önceden uyarmak zorundalar. Ayrıca, bankalar kredi kartlarına

uyguladıkları faizleri de arttıramayacaklar. Cumhuriyetçi politikacılar ve finans sektörünün muhalefetine karşın yasalaşma aşamasına gelen finansal reform tasarısının, bankaların

karlılıklarında düşüşlere yol açması bekleniyor.

Hatırlanacaktır; işsizliğin tavana vurduğu kriz döneminde en çok tepkiyi alan uygulamalardan biri de, şirketlerin üst düzey yöneticilerine ödenen yüksek miktarlardaki ikramiye ve maaşlardı.

Yeni düzenlemeyle bu konuda şirket ortaklarına daha çok söz hakkı tanınıyor. Buna göre, ortakları ve kamuoyunu gerçeğe aykırı finansal tablolarla yanıltan borsaya kayıtlı

şirketlerin üst düzey yöneticilerinin ikramiyeleri geri alınabilecek. Bundan amaçlanan, yöneticilerin şirketlerin uzun vadeli çıkarlarını bir yana iterek kısa vadeli kazançlar peşinde koşmalarının önüne geçmek.

Diğer önemli bir düzenleme risk değerlendirme kuruluşlarıyla ilgili. Firmaların kredibilitesini değerlendiren kuruluşların esas amacı bilindiği gibi, yatırımcıları yatırım olanakları konusunda

bilgilendirmek ve sermayenin doğru alanlara kanalize edilmesine yardımcı olmak. Risk değerlendirme kuruluşları, geride kalan resesyon ve öncesindeki finansal krizin başta gelen

sorumluları arasında gösteriliyor. Yasa, Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) bünyesinde risk değerlendirme kuruluşlarının kredibilitelerini değerlendiren bağımsız bir dairenin kurulmasını

öngörüyor. Bu dairenin görevi, risk değerlendirme kuruluşlarının iç kontrol sistemlerinin etkinliğini ölçmek, bağımsızlık ve şeffaflık kriterlerini yerine getirip getirmediklerini kontrol

etmek. Ayrıca, bu daireye, risk değerlendirme kuruluşlarının faaliyette bulunma yetkilerini ellerinden alma yetkisi de veriliyor.

2002 yılında çıkarılan Sarbanes-Oxley yasası'yla muhasebe ve denetim sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlar denetim altına alınmış, ancak finans sektörü düzenleme dışında bırakılmıştı.

Bu defa, bu yeni yasa ile yarım bırakılmış olan reform giderilmiş olacak. Finansal reform yasası'nın, söylendiği gibi, ileride meydana gelebilecek krizleri önlemede katkısı olabilir mi?

Şimdiden bunu kestirmek zor. Ancak bilinen bir şey var ki; o da, ABD'nin ekonomik faaliyetlerin denetim altında olduğu 1990 öncesi döneme doğru kararlı bir biçimde yol aldığı.