Açılımın neresindeyiz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Mustafa AŞULA / Em. Büyükelçi

Hükümet, Sayın Başbakan'ın tabiriyle, hazmede ede, hazmettire hazmettire yürüttüğü açılımın neresinde olduğumuzu herhalde ve sık sık araştırıyor olsa gerek.

Bu konuda kendisine katılmayanları barıştan yana olmamakla betimleyen hükümet sonunda, adeta kendi iradesi dışında bir deneyimle karşı karşıya geldi; basın haberlerine göre, İmralı'daki bölücübaşının talimatiyle hareket eden ve içlerinde PKK'lıların da yer aldığı bir grup, kendilerine 'barış elçileri' unvanını yakıştırarak, Kandil'den ve Mahmur'dan çıkıp, üzerlerinde terörist kıyafetleriyle geldiler ve ellerini kollarını sallayarak, düne kadar silah çektikleri bu ülke topraklarına girdiler. Grup, başta bu operasyonun mimarı olduğunu kanıtlamaya çalışan DTP olmak üzere, bölge halkı tarafından, Habur'dan başlamak suretiyle, Diyarbakır'a kadar yer yer onbinlerle ifade edilen görülmemiş bir çoşku ile karşılandı.

Büyük hayal kırıklığı ve şaşkınlık yaşayan halkımızın haklı tepkileri elbette gecikmedi. İşte tam bu noktada 'açılım'ın beklenmedik sonuçlarını gören yönetim de, iyi kötü bir vaziyet almak ihtiyacını hissetti. Sayın Başbakan işin şova dönüştürülmemesi uyarısında bulundu. Sayın Cumhurbaşkan'ı ise  'Herkesin kendisine gelmesi' çağrısını yaptı. Yani ok, tahminlerin de ötesinde, yaydan, kontrolden çıkmıştı.

Gelenler sorgularında gayet fütursuz bir biçimde, halen ağırlaştırılmış müebbed hapis cezasını çekmekte olan ve bu hüviyetiyle de 'açılım'ın hiç bir aşamasında taraf kabul edilemeyecek bir bir kişiden, geçerli kanunlara göre açık suç sayıldığı halde, 'sayın' ve 'önder' hitaplarıyla bahsederek, pişmanlık ve teslim olmak bir tarafa, sözde barışa katkıda bulunmak için Türkiyede olduklarını söylüyorlar. Bu ülke sahipsizmiş gibi, gelişmeleri doğrudan kendileri manipüle ediyorlar.

Bütün bu olup bitenlerin 'açılım'ın olası sonuçları hakkında, asgari de olsa, bir fikir vermiş olacağını temenni edebiliriz.

Bu vesile ile belki yönetim, ötedenberi tekrarlaya geldiği bir söylemine de açıklık getirmek fırsatını bulmuş olur; ısrarla deniliyor ki, bölge halkımız eli silahlı PKK terörünü desteklemiyor ve PKK da yöre halkını temsil etmiyor. Bu durumda merak edilmez mi, aylar ve yıllardır, olmadık nedenlerle, şehirleri, kasabaları ve beldeleri PKK bayrak ve sloganlariyle yerle bir eden, devlete ve temsilcilerine başkaldıran, bu defa Kandil'den gelen teröristleri karşılamak için gününden evvel yollara dökülen ve yer yer on binlerle ifade edilen havai fişekli törenleri hazırlayan kitleler acaba nereden peydah oldular, Merih'ten mi indiler?